Mimic: Tehlikeli Yaratıklar

Hobbes adlı bir filozof şöyle yazmıştır:

“Hayat doğal bir iğrençliktir. Vahşi ve kısadır. Bir karınca bunu çok iyi özetler: Ben mi onu yerim yoksa o mu beni yer? Bu, böceklerin gelişimindeki en basit kuraldır.

Amerikalı bilimkurgu yazarı Donald A. Wollheim’in yarım yüzyıldan uzun bir süre önce kaleme aldığı aynı adlı öyküden uyarlanan Mimic, Meksikalı yönetmen Guillermo del Toro’nun 1993 tarihli korku filmi Cronos’tan sonra çektiği ikinci uzun metrajlı filmidir. Toro bu filmi çektiğinde otuz üç yaşındadır. Korku ile bilimkurguyu bir potada eriten film, bir salgını yok etmek için bulunan çözümün, başka bir ölümcül soruna dönüşmesini konu edinmektedir.

Salgın, New York’a gece yarısı işe koyulan sinsi bir hırsız gibi gelir. Kurnazdır. Ölümcüldür. Ve çocukların peşindedir. Kısa sürede hastaneler çocuklarla dolup taşar. Bir kuşak tehlike altındadır. Karanlık pençesini geleceğimize geçiren hastalık tüm Manhattan’a yayılmadan önce bir çözüm bulunmalıdır. Bulunmalıdır ama hiçbir tedavi yöntemi işe yaramamaktadır.

Salgına hamamböceklerinin neden olduğu anlaşılınca New York Üniversitesi’nde böcekbilim profesörü olarak görev yapan Dr. Susan Tyler’dan (Mira Sorvino) yardım istenir. Dr. Tyler olaya farklı bir açıdan bakar ve salgına neden olan canlının peşine düşmeye karar verir. Çare hamamböceklerini ortadan kaldıracak yeni bir tür yaratmaktır. Dr. Tyler, meslektaşı (aynı zamanda kocası) Dr. Peter Mann (Jeremy Northam) ile birlikte genetik mühendisliğinden yararlanarak altı bacaklı yeni bir tür yaratmayı başarır. Bu yeni türe Judas Breed (Hain Irk) adını verirler. Bu büyük böcekler, hamamböceklerinin metabolizmasını hızlandıracak ve bu sayede açlıktan ölmelerine neden olacak bir enzim salgılayacaktır.

Gerçekten de düşündükleri gibi olur. Kanalizasyona bırakılan altı bacaklı katiller, hamamböceklerini yok etmeye başlar. Ancak Tyler’ın meslektaşı Dr. Walter Gates’in bu çözüm konusunda bazı endişeleri vardır. Tamam, salgın önlemiş ve çocuklar kurtulmuştur, ama dünyaya laboratuvarda üretilen yeni bir tür salmanın başka sorunlara yol açmayacağından kim emin olabilir?

Aradan üç yıl geçer. Her şey yolunda gibi görünmektedir. Susan ve Peter’in tek derdi, henüz istedikleri çocuğa kavuşamamış olmalarıdır. Ancak iki çocuk topladıkları böcekleri, satın alması için Susan’a getirince her şey bir anda tepetaklak olur. Bu böceklerin arasında hain ırkın da bir üyesi vardır. Oysa kısır olarak yaratılan bu yeni türün bir kuşaktan öteye gidememiş olması gerekmektedir. Onlar önce öldürmek, ardından da kısa sürede ölmek için tasarlanmışlardır.

Anlaşılan Dr. Gates endişelerinde haklı çıkmıştır. Böcekler hayata sıkı sıkıya tutunmuştur. Yeryüzünden silinmeye niyetleri yoktur. Sinsi katillere dönüşüp, aramızda dolaşmaya başlamışlardır. Bunu nasıl mı yapmaktadırlar: Bizi ustaca taklit ederek elbette. Dr. Tyler artık kendi elleriyle yarattığı canavarı durdurmanın bir yolunu bulmalıdır. Ama onu bekleyen tehlike hiçbirinin tahmin edemeyeceği kadar büyüktür.

Dr. Gates: Bu yeni tür, ‘Judalar’ sanırım hayatta kalabilirler. Hayatta kalmanın bir yolunu bulmuş olabilirler.

Dr. Tyler: Ama laboratuvarda hepsi ölüyordu.

Dr. Gates: Evet, Susan. Ama sen onları dünyaya saldın. Dünya laboratuvardan çok daha büyük.

Mimic (Tehlikeli Yaratıklar) ilgi çekici konusu ve karanlık atmosferi ile hem korku hem de bilimkurgu hayranlarının seveceği türde bir film. Alexander Goodwin’in canlandırdığı, kaşıklar yardımıyla böceklerle konuşan ve onlara Bay Komik Pabuçlar adını takan Chuy karakteri ise tam da bir Stephen King romanından fırlamış gibi görünmekte. Görsel efektlerin çok başarılı olmaması ve temponun düşük oluşu filmin eksi yönleri olarak sayılabilir.

Guillermo del Toro’nun taklitçi katillerinin yakaladığı başarının ardından devam filmlerinin gelmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu: Mimic 2 (2001) ve Mimic: Sentinel (2003). Ancak bu iki film de “sinema tarihindeki kötü devam filmleri” listesine eklenmekten kurtulamadı.

Yazar: Kadri Kerem Karanfil

Bu hesap, artık hayatta olmayan bir yazara aittir. (1980-2021)Bilimkurgu Kulübü emektarı. Yalnız bilimkurguyla değil, korku ve çocuk edebiyatıyla da ilgili. Stephen King'in sadık okuyucusu. Ray Bradbury'nin büyük hayranı. 80'lere ait korku filmlerinin tutkunu.

İlginizi Çekebilir

gittikce kotulesen film serileri 2

Gittikçe Kötüleşen Bilimkurgu Film Serileri #2

Pek çok bilimkurgu film serisi, unutulmaz bir başlangıçla bizi kendine bağladı. Geleceğin ihtişamına dair vizyoner …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin