Bugün olan bazı korkutucu şeyler tuhaf bir şekilde tanıdık gelmiyor mu? Bunun nedeni belki de bazı filmlerin, bugünleri şok edici bir doğrulukla öngörmesidir.
Cep telefonu bağımlısı zombiler…
İş ve ev arası geçen sıkıcı bir hayat…
Ardı arkası kesilmeyen reklamlar…
Children Of Men
Britanyalı olmayanların hayvan gibi kafeslerde tutulduğu bir manzarayı gözler önüne seren filmde, göçmenler sınırdışı ediliyor. Bu filmi izledikten sonra akla ilk olarak hükümetin yeni göçmen politikası ve Brexit geliyor. Hükümet, gerçek Britanyalıları yabancı istilacılardan ayırmanın yollarını arıyor.
Neyse ki filmin aksine hala üreyebiliyoruz…
Shaun of The Dead
Günümüz toplumunun endişeli ve tedirgin haline neşeli bir yaklaşım getiren bu yapım, mavi yakalı işçilerin tüketim çılgınlığına ayak uydurmasına ve zombileşmesine dikkat çekiyor.
Toplumdaki cep telefonu bağımlılığına parmak basan 2004 tarihli bu yapımın başrolünde Simon Pegg (Shaun) bulunuyor.
1984
George Orwell‘ın aynı adlı ünlü romanından uyarlanan filmde, sürekii savaş ve devlet gözetlemesi halinde yaşayan bir Britanya anlatılıyor. İlk yazıldığı 1949’da ve filme çevrildiği 1984’de izleyicilere “o kadar da olmaz” dedirten bu eser, şimdilerde gerçeğin ta kendisi…
Britanya’da 7/24 devlet gözetimini öngören bir yasanın meclisten geçmiş olması ve ardından, e-postalar ile internet erişiminin uzun süre kayıt altında tutulacağının açıklanması, eserin tekrar gündeme oturmasını sağlamıştı.
Snowpiercer
Günümüzün toplumsal bölünmüşlüğünü çok canlı bir şekilde ele alan bu filmde, sınıflar bir trenin vagonları şeklinde resmediliyor. Bu çarpıcı sınıf ayrımını görmezden gelen veya buna karşı çıkan çok kişi olsa da, Chris Evans önderliğindeki alt sınıfın trenin önündeki zengin sınıfa karşı isyanı bize çok şey anlatıyor.
Trenin kirli arka tarafına sıkıştırılmış fakir işçi sınıfı, elit tabakayı lüks içinde yaşatmak için ölümüne çalışıyor. Tren ve vagon metaforlarıyla filmin çok şey anlattığı ortada.
Brazil
Distopik bir hiciv olarak tanımlanan bu yapımda, sıkış tepiş bir apartman dairesinde yaşarkenki izolasyon ve iş hayatının monotonluğu kulağa çok tanıdık geliyor. Filmin merkezinde karanlık bir ütopyadan aydınlık bir ütopyaya yönelme çabalarının gerilimi var. Film, sivil hak arama mücadelesinden bireysel radikalizme ve ortada gözükmeyen ihtilalci grupların gerçekleştirdiği söylenen patlamalara kadar birçok konuyu işliyor.
Geleceğin ne göstereceği bilinmez ama, Brazil evreni bize pek de yabancı durmuyor. Siz ne dersiniz?
Minority Report
Philip K. Dick‘in bilimkurgusu güncelliğini korumakta. Steven Spielberg tarafından sinemaya aktarılan eserde, insanların retinalarını tarayıp onlara uygun reklamların gösterildiğine şahit olduğumuzda bu çoğumuza komik gelmişti. Ama şimdi, bunlar normal pazarlama taktikleri olarak gözümüze çarpmakta. İnternetteki davranışlarınıza göre yönelimlerinizi belirleyen uygulamalar mecvut. Davranışlarınız kayıt altına alınıyor ve size gösterilen reklamlar bu doğrultuda belirleniyor. Aradığınız kelime ile ilgili e-postalar ve pop-up mesajları almanız da cabası…