İkinci dünya savaşı sırasında havacı-pilot kahramanlarla ilgili çizgi romanlar oldukça popülerdi. Bu çizgi romanlar hem süper kahramanların ortaya çıkışından önceki maceracı konseptinden izler taşıyor, hem de süper kahramanlarla benzer yöntemler kullanarak onların hitap ettiği milliyetçi duyguları uyandırıyordu. Airboy bu kahramanların en popüleriydi diyebiliriz. Yazarlar Charles Biro ve Dick Wood ile çizer Al Camy tarafından yaratılan karakter, akımın ana temsilcilerinden olan Air Fighters çizgi romanının 2. sayısında ortaya çıktı.
Savaşın bitmesiyle bu tarz kahramanlara duyulan ilgi azaldı ve Airboy yavaş yavaş unutuldu. Geçen yıllarda karakter pek çok yayınevi tarafından canlandırılmaya çalışılsa da bu tarz bir kahraman artık okuyucunun ilgisini çekmiyordu. Bu denemeler başarısızlıkla sonuçlansa da karakter 2015 yılında çıkan bir mini seri ile muhteşem bir hikayenin parçası oldu.
2015 yılında Image Comics tarafında yayınlanan 4 sayılık mini serinin yazarı James Robinson, çizeri ise Greg Hinkle. Bu ikili aynı zamanda çizgi romanın ana karakterleri! Çizgi romana geçmeden önce, Airboy’u tanıdığımız gibi, bu ikiliyi de tanıyalım.
James Robinson, eskiden bazı başarılı süper kahraman çizgi romanları yazsa da adını son zamanlarda fazla duyamadığımız bir isim. Çizgi romanda harap halde olduğunu ve hiçbir şey üretemediğini görüyoruz. Ayrıca paraya ihtiyacı var. Image Comics tarafından yeni bir Airboy serisi yazması için görevlendirilen Robinson, başlangıçta sizin de vermiş olduğunuz tepkiyi veriyor. Airboy’un çok dandik bir karakter olduğunu düşünerek teklifi reddediyor. Ancak paraya ihtiyaç duyması ve gereksiz harcamaları sebebiyle fikrini değiştiriyor. Bu sırada Greg Hinkle konuya dahil oluyor.
Greg, gerçekten de sektörde yeni olmasına rağmen gelecek vadeden bir çizer. Çizgi romana da aynı şekilde aktarılmış. Böyle bir projede yer alacağı için heyecanını anlayabiliyorsunuz. Ancak James Robinson’un tükenmişliği ikiliyi ilham arayışına sürüklüyor. Alkol, seks ve pek çok maddeyle geçen gecenin sonucunda hiçbir şey üretemeyen ikili bir anda Airboy’la karşılaşıyor ve olaylar gelişiyor. Bunun bir paralel evren ile mi yoksa Robinson ve Hinkle’ın kullandığı uyuşturucunun bir sonucu mu olduğunu öğrenemiyoruz. Olaylar K-Pax‘deki gibi ucu açık bırakılmış.
Yazar ve çizerin acımasızca kendileriyle dalga geçmesi, çizgi romanı çok kişisel bir hikaye haline getiriyor. Airboy’un temsil ettiği ahlaki değerlerin günümüz Amerikan toplumuyla karşılaştırılması ile başlayıp çok absürt noktalara başarılı bir şekilde ulaşan hiciv unsuru bunu destekliyor. Sonuçta Airboy vatanı için çarpışan bir savaş kahramanı… Hinkle’ın çizimlerinden özellikle bahsetmek istiyorum. Oldukça karikatürize olmalarına rağmen çizgi romanın iki dünya arasındaki yolculuğunu çok güzel aktarmışlar. Renk paleti karakterden karaktere, onun duygu durumuna bağlı olarak değişiyor. Airboy’un dünyası ve arkadaşları canlı ve çeşitli renklerden oluşurken, bizim dünyamız, Robinson ve Hinkle ise genellikle tek renkli bir biçimde resmedilmiş.
Retro-fütürizm ve steampunk gibi temalardan hoşlanıyorsanız Airboy’un dünyasını çok seveceksiniz. Robinson’ın 2. Dünya Savaşı ve bilimkurgunun buluşması olarak tanımladığı ortam, çizimler sayesinde başarılı bir biçimde okuyucuya aktarılmış. Sonuç olarak biraz gülüp biraz düşüneceğiniz kısa bir hikayeyle karşı karşıyayız. Airboy mutlaka okumanız gereken bir çizgi roman olsa da çok büyük bir hikaye olmadığını söylemeliyim. Soluk soluğa okuyacağınız, her sayfasında şaşıracağınız bir çizgi roman arıyorsanız maalesef Airboy size göre değil. İyi okumalar…