Ready Player One

Popüler Kültür Güzellemesi: Ready Player One

Ready Player One, kitle sinemasına hitap eden bir yapıya sahip olmasına rağmen, aslında çocukluğu 70’ler, 80’ler ve nispeten 90’lı yılların başında geçen “geek” olarak tabir edilen kesime hitap ediyor. Geek; ilgi alanları kitap, oyun, müzik, film olan (çizgi roman, figür vb.) ve bunları sosyal yaşantılarının merkezine konumlandıran kişilerdir. İlgi duydukları alanlarda oldukça bilgi sahibi ve detaycıdırlar; sohbet ortamlarında sevdikleri konu hakkında saatlerce konuşabilirler. Star Wars ve Star Trek gibi popüler film serileri; Marvel ve DC Comics gibi çizgi roman yayıncıları da geek kültürünün yaygınlaşmasında önemli rol oynadılar. Kendisini geek olarak kabul eden kişi, doğal olarak, bu kültürün sosyal ortamlarında bulunmayı tercih eder. İngilizce bir kelime olan geek, argo bir terim olmasının yanı sıra bu kitleyi tanımlayan genel anlamlara da sahiptir; birden çok Türkçe karşılığı olduğu için kültürümüzde İngilizce ismiyle kendisine yer bulmuştur.

Ana akım sinemanın ve popüler kültürün ikonlaşmış isimlerinden olan Steven Spielberg, katıksız bir sinema aşığı ve gerçek bir geek’tir. Spielberg yalnızca sinema ile değil, video oyun dünyası ile de uzun süredir ilgili bir isim. Usta ismin oyunlara karşı olan ilgisi, Jaws (1975) filminin çekimleri esnasında doğmuştu. 1974’te Martha’s Vineyard adasındaki filmin çekimlerinde Pong oyun konsolu ile tanışır. Atari tarafından ilk olarak 1972 yılında yayımlanan Pong, dünya çapında büyük ilgi görür; konsolda yalnızca tek bir oyun olduğundan, piyasada Pong konsolu olarak anılmıştır. Spielberg, sıkı bir oyuncu olma nedeninin Pong olduğunu birçok defa tekrarlamıştır. Oyun dünyasındaki yeni gelişmeleri yakinen takip eden yönetmene, yurt dışında düzenlenen büyük oyun fuarlarında rastlamanız mümkün.

Ernest Cline’nin 2011 tarihinde yayımlanan kitabından uyarlanan yapım, Spielberg için tam biçilmiş kaftandı. Yakın gelecekte geçen öyküsünde referanslarını popüler kültürden alan kitap; Jaws (1975), Indiana Jones 1-2-3 (1981, 1984, 1989), E.T. (1982) ve Jurassic Park gibi dönemin popüler sinemasına kalıcı işler armağan etmiş Spielberg’ten elbette ki etkilenmişti. Bu açıdan, dolaylı da olsa, kitap ve Spielberg arasında organik bir bağ olduğundan söz edilebilir. Gelecekte sosyal ilişkilerin ve statünün The Oasis ismindeki sanal gerçeklik uygulamasında kurulduğu dünyayı anlatan öyküde Spielberg, filmin süresi elverdiğince sinemanın ve oyun dünyasının tüm popüler örneklerine yer vermeye çalışmış; kendi filmleri de dâhil.

2045 yılına gelinceye dek ekonomik krizler, kıtlık sorunları ve çatışmalarla boğuşan insanlık, gerçek dünyadan bıkmışçasına özgürlüğü adeta sanal gerçeklikte bulmuştur. Ogden Morrow (Simon Pegg) ve James Halliday (Mark Rylance) ismindeki iki programcı, günümüz açık dünya oyunlarını andıran (Mmorpg) sanal gerçeklik uygulamasını geliştirmiş ve OASIS adını verdikleri oyun kısa sürede tüm dünyada büyük ilgi görmüştür. Halliday, ölmeden önce oyunun içinde birtakım yerlere üç adet anahtar sakladığına dair bir kayıt gerçekleştirir. Öldükten sonra yayınlanacak videoda, üç anahtarın bulunması halinde hem büyük bir para ödülüne hem de OASIS’in tam kontrolüne sahip olunacağını anlatır. OASIS dünyasında kıyasıya yaşanan yarışları kazananlar ve Halliday’in içsel dünyasına dair ipuçlarına ulaşmaya başaranlar, bu anahtarlara erişebilecektirler.

Ready-Player-One

Innovative Online Industries’in CEO’su olan Nolan Sorrento (Ben Mendelsohn), şirketin bünyesinde yer alan profesyonel oyuncu ekiyle, sürpriz yumurta niteliğinde olan anahtarların peşindedir. Sıradan bir oyuncu olan Wade Watts (Tye Sheridan) ve gerçek hayatta hiç karşılaşmadığı ama sanal dünyada çok yakın dost olduğu Aech (Lena Waithe) ile birlikte bu anahtarların peşindedir. Watts, ailesini küçük yaşta kaybettiği için, sorunlu teyzesi ve erkek arkadaşı ile yaşamaktadır. Oasis, onun için gerçek bir kaçış noktasıdır. Watts, Halliday’ın geçmişinde yaşamış olduğu travmalardan yola çıkarak, Oasis’te ipuçlarına ulaşmaya çalışarak diğer oyunculardan farklı bir yol izler. İlk anahtara tüm oyuncuların katıldığı bir yarışmada tam tersi bir yol izleyerek ulaşır; kısa sürede sanal dünyada popülerliğe ulaşıp dikkat çeken Watss, Sorrento’nun sebep olacağı birtakım komplo silsilesinin içine girecektir.

Distopik bir geleceği konu alan yapım, yönetim şekli ve toplum psikolojisi ile çok fazla ilgilenmiyor. Dolayısıyla sanal gerçeklik dünyasına yoğunlaşılmış yapımda, distopik dünyaya ait çok fazla koda sahip olamıyoruz. Evet, söz sahibi olan Innovative Online Industries isimli bir şirket var ortada ama şirketin Oasis’ten para kazanma odaklı stratejileri haricinde halk üzerindeki otoritesine ve devlet ile nasıl bir işbirliği içinde olduklarını yeterince anlayamıyoruz. Aslında Spielberg de işin siyasal tarafı ile ilgilenmiyor; farklı bir sinemasal deneyiminin içinde olduğunun farkında olan yönetmen, eserinin önemli bir yerinde The Shinnig’in (1980) vurucu sahnelerini birebir kullanarak deneysel yollara da giriyor; ama sayısız referansın olduğu yapımında her şeyi göstermek adına aceleci bir tavır sergilediği hissediliyor.

Ready_Player_One

Ready Player One’da Spielberg, ilk dakikalardan itibaren hem kendi filmlerinden hem de popüler kültürden sayısız referansları önümüze koyuyor. OASIS’te Wade’nin tercih ettiği araç Dolerean’dır. Back To The Future’ın efsanevi otomobili, bu yapımda ufak bir modifikasyon geçirmiş durumda; aracın ön ızgara tarafında, DMC üretici adı yerine, Knight Rider’ın ( bizdeki adıyla Kara Şimşek) sağa ve sola hareket eden ünlü kırmızı ışığı yer almakta. Filmin başında yer alan büyük yarışta, ikinci yarıdaki savaş sahnelerinde hemen hemen film/oyun dünyasındaki önemli karakterler ve materyalleri görebiliyoruz; sisteme bağlanan her oyuncu istediği karaktere bürünüp, tercih ettiği aracı kullanabiliyor. Elbette yapımdaki bütün referansları tek bir seferde görebilmek mümkün değil. Özellikle oyuncuların birlik olup Nolan Sorrento’nun sanal kalesine gerçekleştirdikleri savaşta, neredeyse oyun ve animasyon dünyasının bütün karakterleri yerleştirilmiş. Bu sahneler, heyecan ve nostalji duygularını tepelere çıkararak, içimizdeki çocuğun tekrar uyanmasına vesile oluyor.

Yapımın en büyük sıkıntılarında biri, o heyecana fazlaca kapılması aslında. Spielberg, sinema tarihinin en iyi hikaye anlatıcısıdır; hikaye anlatıcılığı yönetmenliğinin önüne geçer. Elindeki malzemenin çok çeşitli olması ve iflah olmaz bir sinema aşığı olduğu için, mümkün olduğunca bolca referans göstermenin heyecanına kapılmış. Dolayısıyla bu durum da hikayenin önüne geçmesine neden olmuş. Popüler kültüre eserleriyle derin izler bırakmış olan Spielberg, bu son yapımıyla sinemasına meydan okuyor. Kişisel yapımlarından sonra çoğunlukla genel kitleye yönelik işlere imza atan yönetmen, bu yapımında kendi sinemasına bir öz eleştiride bulunmuyor; tam tersine hem kendi sinemasına hem de başkalarının dünyasına büyük oranda saygı duyan bir Spielberg filmi bu.

Ready_Player_One

Günümüzde VR (Sanal Gerçeklik) teknolojisi halen emekleme aşamasında. Oyun grafik motorları, gerçekçilik konusunda son on yıldır yeterli seviyede; fakat VR teknolojisinde kullanılan ekipmanların kullanıcıyı sınırlayıcı yapıda olması ve üretilen oyunların da bu fiziki sınırlamalara bağımlı olması şimdilik en büyük sorun. Günümüz VR teknolojisi, simülasyon oyun ve uygulamaları için daha doğru bir tercik olacaktır; Elite Dangerous gibi uzay simülasyonu oyunlarında VR teknolojisini kullanmak müthiş bir deneyim. Simülasyonda oyuncunun, yürümek zorunda olmadığı için, rahat bir oturma grubuna sahip olması yeterlidir. Konsol dünyası da çok yakın zamanda, kendi VR ekipmanlarını büyük reklam kampanyaları ile piyasaya sunmuştu; fakat yeni donanımları, satış olarak onları mutlu edemedi.

Ready Player One, izlemesi keyifli bir yapım. Özellikle de The Shinnig’in bazı sahnelerinin bire bir kullanılmış olması, Stanley Kubrik’e yapılan büyük bir saygı duruşu. Müzikler Alan Silvestri’ye ait. Usta besteci, Back To The Future’ın ikonikleşmiş müziklerine imza atmıştı; yapımda Delorean’nın gözüktüğü sahnlerde Back To The Future’ın ana temasını duyabilirsiniz. Spielberg, kariyerinin en iyi işine imza atmıyor ama sinema tarihinde de görülmemiş bir işe el atıyor. Genç oyuncular Tye Sheridan, Olivia Cooke ve Lena Waithe üstlerine düşen görevi yapıyorlar. Yapımın asıl yıldızı, Rogue One (2016) ile yıldızı parlayan Ben Mendelsohn; kötü karakter rollerinin yakıştığı oyunculardan. Mark Rylance, Halliday karakteri ile açıkçası çok iz bırakamıyor. Geek kitlesini fazlasıyla tatmin edecek olan yapım, farklı bir sinemasal yolculuk vaat ediyor.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

holodeck

Holodeck Teknolojisine Bir Bakış

Mevcut teknoloji, filmlerdeki gibi fotonik oyun alanları oluşturmaya ne kadar yakın? Komutan William T. Riker‘ın, …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin