The Crossing

Geleceğin Mültecileri: The Crossing

 Jay Beattie, Dan Dworkin ikilisinin yarattığı The Crossing, bu yıl yayın hayatına başlayan ve ilk sezon sonrası iptal edildiği açıklanan bir bilimkurgu dizisi. Yeni olmasına rağmen, bazı sahneleriyle insanda eski bir dizi izliyormuş hissi uyandırıyor. Daha açık betimlemek gerekirse “Lost” dizisinin yayımlandığı, yapımcıların yeni ve gizemli bilimkurgu senaryoları ile izleyiciyi ekran başına kilitleyecek diziler yapmaya çalıştığı döneme. The Crossing dizisi de kendini kumsalda bulan bir avuç insanı konu alıyor, zamanda yolculuk temasını da işin içine katarak Lostvari bir dizi olmaya çalışıyor. Tabii bu konuda ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecekti, ancak iptal edilmesi hayalleri suya düşürdü.

Dizimiz, doğrudan ana konuya girmek için hiç zaman harcamıyor. Şerif Jude Ellis (Steve Zahn), derhal sahile ulaşıyor ve hayatta kalmayı başarmış düzinelerce insan buluyor. Ancak bu insanların nereden geldiklerini gösterebilecek bir gemi ya da kayığa rastlamamaları işleri epeyce karıştırıyor. Olaya Ulusal Güvenlik Bakanlığı el atıp da sorgulamalar başlayınca gizem daha da derinleşiyor. Kurtulanların anlattığına göre, onlar ülkelerindeki savaştan kaçan mülteciler. Diyeceksiniz ki bilimkurgu bunun neresinde? Telaşlanmayın, onları sıradan mültecilerden ayıran çok önemli bir detay var: Onlar 180 yıl sonrasından gelen mülteciler…

Bu hızlı açılış dizi için uyumlu bir başlangıç niteliğinde. Hem gereksiz karmaşıklıktan kaçınarak izleyicinin ilgisini kaybetmiyor, hem de doğrudan konuya odaklanmış oluyor. Dizinin geçtiği Port Canaan kasabasının yerel halkından birkaç kişi de dizinin önemli karakterlerini oluşturuyor. Kasaba halkı gerçekleşen bu sıra dışı olay nedeniyle zaten tetikte. Federal polisin de kasabada geçici üs kurması durumu daha da kritik hale getiriyor. Ayrıca zaman yolcusu mülteciler ile kasaba sakinlerinin etkileşimi diziyi renklendirecek cinsten. İşlenmesi gereken bu kadar çok bilgi varken, zaman yolculuğunun nasıl gerçekleştiğini hızlı bir şekilde anlatmak dizi açısından oldukça akılcı olacak gibi görünüyor.

Bu sayede dizi anlatım şeklini iki farklı parçaya bölmüş oluyor. Bir yandan küçük ip uçları vererek izleyiciyi meraklandırıyor, diğer yandan da ana hikayenin çatısını hızlıca kuruyor. Dizinin ilerlemesi ile anlıyoruz ki bu mülteciler sadece savaştan değil, topyekun bir soykırımdan da kaçmışlar. Geleceğin genetik teknolojisi, çok da yaratıcı bir isme sahip olmayan “APEX” adlı gelişmiş duyu ve yeteneklere sahip bir insan türü ortaya çıkarmış. Bunlardan biri olan Reece de zamanda yolculuk yapanlar arasında, fakat kızından ayrı düşerek başka bir yere ışınlanmış. Bu durum biz izleyicilerin aklına ister istemez şu soruyu getiriyor: Acaba başka APEX var mı?

Bunca ilgi çekici olay barındırmasına rağmen dizideki bilimkurgu dışı tekdüze etkileşimlerin birçoğu tahmin edilebilir düzeyde. Küçük kasaba ile büyük şehir dedektifinin karşılaşma klişesini defalarca gördük. Jude ve Emma da bu klişeye herhangi bir yenilik katmıyor. Jude gibi karakterlere aşinayız; acılı bir geçmişe sahip, ailesinden ayrı düşmüş, yaşadıklarından sonra dağılmış, hayatını toparlamak için küçük bir kasabaya taşınmış standart tipleme. Öte yandan Zahn iyi bir oyuncu, ama canlandırdığı karakterin bir saat boyunca sessiz kalması ne kadar çekilebilir bir durum tartışılır.

The Crossing’in zorlama bir aile, pek tutmayacak bir aşk ve sallantıda bir ortaklık barındırdığını söylersek abartmış olmayız. Dizi birçok esrarengiz olayı içeriyor. Mesela mülteci Caleb sorgulamasında, “Nelerin mümkün olabileceğini hayal bile edemezsin,” diyor. Bu verilen bir söz mü, yoksa tehdit mi henüz bilmiyoruz. Dizi alternatif gelecek hikayesini oldukça zevkli bir şekilde izleyiciye anlatıyor. Günlük sohbetlerde bazı ufak detayları verirken (gelecekte yemekler farklıymış, bunu öğrendik), daha büyük ve önemli mevzuları zamana yaymayı yeğliyor.

Sonuç olarak The Crossing, karamsar ve karanlık bir zaman yolculuğu teması sunarak bizlere uyarılarda bulunuyor. Ne de olsa gelecekteki korkunç savaştan, sınıf çatışmasından ve soykırımdan kaçıp geçmişe sığınmış mülteciler var elimizde. Eğer uyarılarını dikkate alırsak, belki de insanlığı gelecekteki bu felaketten kurtarabiliriz, kim bilir…

Hazırlayan: Emre Karadeniz

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Retroactive

Vites Yükselten Bir Yol Filmi: Retroactive

Issız bir yolda otostop çekenlerin ve onları aracına alanların yaşadıklarını anlatan filmler genellikle gerilim ve …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin