Gökyüzü, tarih öncesi çağlardan günümüze kadar farklı kültürlere mensup insanların ilgisini çekmiştir. Bu ilgi, kendini gök cisimlerini keşfetmeye adayan astronomları ortaya çıkaracak kadar da etkiliydi. Yıldızların adlandırılmasından kara deliğin ilk kez görüntülenmesine dek varan bu istek ve arzu, günümüzde birçok bilimkurgu yazarına da uzay temalı eserlerinde bir ön rehber olmayı sürdürüyor.
Çağlar boyunca astronomi bilimine katkıda bulunan tüm astronomları listelemek neredeyse imkansız. Bununla birlikte, modern astronomların çalışmaları büyük ölçüde önceki nesil bilim insanlarının keşiflerine ve içgörülerine dayanmakta. O nedenle bu yazımızda tüm zamanların en önemli 10 gök bilimcisine değineceğiz.
Claudius Ptolemy (MS 2. YY)
Milattan sonra ilk yüzyıldan ikinci yüzyılın ortalarına kadar yaşamış Yunan astronom ve matematikçi Claudius Ptolemaeus, “Ptolemy” olarak da anılır. Eski Dünya çapında seçkin bir yıldız bakıcısı olarak tanınan Ptolemy, Güneş Sisteminin Dünya merkezli bir modelini oluşturdu.
Yunan Astronomun bu görüşü Kopernik‘in Güneş merkezli teorisine kadar 1500 yıl boyunca gözlemsel astronominin temeli oldu.
Tycho Brahe (1546-1601)
Parlak bir matematikçi olarak tanınan Brahe, gezegenlerin hareketlerini öyle doğru şekilde çizdi ki, hesaplamaları son öğrencisi Johannes Kepler‘in gezegensel hareket konusundaki ünlü yasalarını formüle ettiği temeli oluşturdu.
1572 süpernovasını keşfeden Tycho, daha sonra bu süpernovanın Ay’ın ötesinde olduğunu da kanıtladı. Tüm bunlara ek, Brahe 1577 kuyruklu yıldızının da yörüngesini doğru bir şekilde çizmiştir.
Galileo Gelilei (1564-1642)
Galilei, teleskobunu her ne kadar istediği gibi yapamasa da Samanyolu‘nu tek tek yıldızlara ayıran ilk kişi oldu. Gözlemsel astronominin babası olarak nitelendirilen Galileo, Güneş alanlarını keşfetmek dışında Venüs’ün evrelerini ve Jüpiter’in 4 uydusu (Io, Europa, Ganymade ve Calisto) ‘Galilean Ayları‘ terimini çizdi.
Gelilei ayrıca, Güneş’in dönme hızını hesapladı ve bunun yanı sıra Ay’ın belirgin özelliklerinin eskizlerini yaparak dönme sırasında gösterdiği ‘sallanma’ miktarını da ölçtü.
Johannes Kepler (1571-1630)
Gökbilimci, matematikçi ve astrolog olan Kepler, 17. yüzyılın bilimsel devriminde “Astronoma Nova“, “Harmonik Mundi” ve “Kopernik Astronomi Özeti” adlı çalışmalarına bağlı olarak, şahsen ortaya çıkardığı gezegensel hareket yasaları ile tanınır. Kepler Yasaları‘nın arkasındaki mantık günümüzde bile dikkat çekici oranda başarılı addedilir. Aşağıda herhangi bir gezegenin, herhangi bir uydunun veya Ay’ın eliptik hareketini tanımlayan yasalarının bir özeti bulunmaktadır.
- Yörüngeler Kanunu: Bütün gezegenler, odaklarından birinde Güneş’in bulunduğu elips biçimli yörüngeler üzerinde hareket eder.
- Alanlar Kanunu: Gezegeni Güneş’e birleştiren vektör eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar.
- Periyotlar Kanunu: Bir gezegenin yörüngesel periyodunun karesi, dolandığı elipsin ana eksen uzunluğunun küpü ile doğru orantılıdır. Güneşten uzak gezegenler, daha yakın olanlara kıyasla daha uzun yörünge periyotlarına sahiptir. Kepler’in üçüncü yasası bu gerçeği niceliksel olarak açıklar.
Willian Herschel (1738-1822)
Uzman bir gözlemci ve mükemmel bir teleskop yapımcısı olarak tanınmasının yanı sıra, Herschel‘in yaptığı en önemli keşif prizma ve termometre kullanılarak kızılötesi radyasyonunun ortaya çıkarılmasıydı. Güneş sisteminin 7. gezegeni Uranüs‘ü, Uranüs’ün iki büyük uydusu olan Titania ve Oberon‘u ve Satürn‘ün iki uydusu Enceladus ve Mimas‘ı keşfetmesiyle ün kazanan Sir William Herschel, ayrıca Samanyolu Galaksisinin şeklini haritalamak için birçok girişimde bulundu. Ancak bu girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı.
Hayatının büyük bir kısmını İngiltere’nin Slough kasabasında geçiren Herschel son nefesini de burada vermiştir.
Pierre-Simon laplace (1749-1827)
Jüpiter, Satürn ve Uranüs‘ün kütlelerini sabitlemesinin ve gezegen yörüngeleriyle gelgitlerini tanımlayan birçok diferansiyel denklemi yayınlamasının yanı sıra, Laplace güneş sisteminin yalnızca nispeten daha büyük olan düzleştirilmiş bir diskten oluştuğu teorisini öne süren ilk kişiydi.
Ayrıca olasılık teorisini astronomik gözlemlerdeki hatalara başarıyla uyguladı ve kara delikler fikrini öneren ilk kişi oldu.
Sir Arthur Eddington (1882-1944)
Eddington, aşırı kütlelerin ışık alabildiği ve aslında ışığı bükebileceği konusunda kendisini haklı çıkaran bir dizi deneyler yaptı ve başarıya ulaştı. Dahası, bir yıldızın kütlesi ile parlaklığı arasında yakın bir ilişki olduğunu gösterdi.
20. Yüzyılın başlarında yaptığı çalışmalarla tanınan astrofizikçi, bir yıldızın maksimum parlaklığını doğrudan kendi yerçekimi üzerindeki etkisiyle ilişkilendiren karmaşık kurallar kümesi niteliğindeki Eddington Limitini de formüle etmiştir.
Edwin Hubble (1889-1953)
Astronom Edwin Hubble, astrofizik alanında yaptığı çalışmalarla ün saldı. 1. Dünya Savaş’ında da görev alan Hubble’ın devrimci çalışması, evrenin genişlediğini kanıtlamaya yardımcı olan galaksilerin kırmızıya kaymasına ve mesafesi arasında sabit bir ilişki kurmasına dayanır.
Samanyolu Galaksisi haricinde başka galaksilerin de olduğunu ispat eden Hubble, galaksiler için oluşturduğu Hubble Dizisi olarak da adlandırılan bir sınıflandırma sistemini de sonraki nesillere aktarmayı başardı.
Gerard Kuiper (1905-1973)
Birçok kişi tarafından modern gezegen biliminin babası olarak kabul edilen Kuiper, gökbilimci, gezegen bilimci, yazar ve profesördü. 1949 yılında Neptün’ün ikinci uydusu Nereid‘i keşfetmesiyle adını daha geniş bir kesime duyuran Kuiper, yaptığı çalışmalar sonucunda Neptün gezegeninin ardında donmuş kaya ve buzdan oluşan ikinci bir asteroid kuşağı fikrini öne sürmüştür.
İlk başlarda fikri kabul görmese de gelişen teknoloji sayesinde keşfedilen kuşağın ismi Kuiper Kuşağı olmuştur.
Carl Sagan (1934-1996)
Birçok kişi Sagan‘ı, Cosmos ile hatırlayabilir. Ama gerçek şu ki, ondan çok daha fazlasıydı. Sagan, bir astronom, kozmolog, astrofizikçi ve astro-biyolog olmasının yanı sıra, Pulitzer Ödülüne sahip bir yazardı. Genel olarak 600’den fazla bilimsel araştırma makalesi yazmasının ve yayımlamasının dışında, uzay uçuşunda kullanılabilecek aletler gibi mekanik cihazlar da tasarlıyordu.
Dünya Dışı İstihbarat Araştırma Programına büyük katkılarda bulunan Sagan, Venüs‘ün çok sıcak olacağını ve Mars‘taki bitki örtüsü izleri olarak görünen şeyin aslında devasa toz fırtınaları olduğunu belirten fikirler de öne sürmüştür.
Hazırlayan: Ahmet Boyraz