Suç, Gerilim ve Zaman Yolculuğu: Synchronic

Benson ve Moorhead imzalı, zaman yolculuğu temalı bir suç ve gerilim filmine hayır diyecek değildik ya? Yazar ve yönetmen ikili Aaron Moorhead ve Justin Benson son yedi yılda ürettikleri dört filmde kendilerine has bir tarz oluşturdu. Farklı janrları, kozmik varlıkları ve zaman kavramını keşfetmekten çekinmezken bir yandan da filmlerinin özünü oluşturan insan ilişkilerini daima merkezde tutmayı başardılar. Zaman kavramı, daha özelinde zamanın akışı karşısında insanın duyduğu korku, onu kontrol etmeyi veya ondan kaçmayı daima deneyip daima başarısız olması Moorhead-Benson yapımlarında sıklıkla karşımıza çıkan temalar oldu. İkilinin yaptığı son film olan Synchronic de, şimdiye kadar ana akıma en çok yaklaştıkları film olmakla birlikte, duygusal açıdan ayakları yere en sıkı basan filmleri olarak da ön plana çıkıyor. Elbette ikilinin tüm yapımları gibi, burada da bilimkurgu öğeleri bolca mevcut.

Moorhead-Benson yapımı bir filmden beklendiği gibi, konunun odağını yine bir ikili oluşturuyor. 2013 yapımı düşük bütçeli Resolution ile uzun soluklu ancak kırılgan bir arkadaşlığı izlemiş, 2014 yapımı Spring ile romantik bir ilişkiye şahit olmuştuk, 2018 yapımı macera filmi Endless ile de başrollerde iki erkek kardeşi görmüştük. Synchronic’te ise New Orleans’ta sağlık görevlisi olarak çalışan iki iş arkadaşı, Steven (Anthony Mackie) ve Dennis’i (Jamie Dornan) izliyoruz. Bir gün ikili bir yardım çağrısı alır, olay tipik bir aşırı doz vakası gibi görünse de cesedin çok eski görünüşlü bir kılıçla öldürülmüş olması kafaları karıştırır. Olay yerindeki tek ipucu Synchronic adındaki bir sentetik uyuşturucu ambalajıdır. Bu vakayı izleyen ve giderek daha da anlaşılmaz şekillerde gerçekleşen ölümler başlar ve Dennis’in kızı Brianna’nın (Ally Ioannides) da söz konusu uyuşturucuyu denedikten sonra ortadan kaybolmasıyla, Steven ve Dennis kendilerini büyük bir gizemin orta yerinde bulur.

Synchronic başlarda pek kozmik bilimkurgu taraflarını göstermiyor ve bu belki tam gaz bir zaman yolculuğu filmi izlemek isteyen seyircileri kendinden uzaklaştırabilir. Ancak nihayet bilimkurgu sularına yelken açtığımızda Dennis ve Steven da tempoyu arttırıyor. Dornan ve Mackie’nin ekrandaki kimyaları çok iyi tutmuş, arada sırada birbirlerine attıkları sessiz bakışmalarda dahi uzun süreli bir arkadaşlığın izlerini görebiliyoruz. Ne var ki, Steven aldığı korkunç bir haberi Dennis’ten saklamaya karar verdiğinde ve Brianna’nın kaybolmasının ardından ailesini kurtarmak Dennis’in birincil önceliği haline geldiğinde bu arkadaşlık bozuluyor. Bu da filmin ikinci yarısının büyük bir kısmında ikilinin birbirinden kopuk bir halde kendi dertleriyle ilgilenmesine yol açıyor.

Burada, filmin Steven’ın hikayesine Dennis’e nazaran daha fazla odaklanmayı seçmesi nedeniyle Dornan’ın karakterinin ikinci planda kaldığını söylemek gerek. Ancak Mackie’nin de hakkını vermek gerekiyor. Marvel Sinematik Evreni’nde de göz dolduran yıldız oyuncu, filmin duygusal odağındaki kişi olma sorumluluğunu başarıyla yerine getiriyor. Bir yandan aldığı kötü haberlerle başa çıkmaya çalışan karakteri başarıyla canlandırırken, bir yandan da izleyicileri filmin ağır bilimkurgu havasıyla boğmamayı başarıyor. Filmi üç parça halinde düşünürsek, üçüncü kısmı özellikle bu sebeple çok daha büyük bir evrenin parçası olmaya hazırmış gibi hissettiriyor.

Filmin senaristi Justin Benson ayakları yere basan karakterler yaratmakta ve büyük resmi parça parça ortaya koymakta rüşdünü ispatlamış bir isim; Synchronic de neden Benson ile Aaron Moorhead’in çok uyumlu bir ikili olduklarını ortaya koyar nitelikte. Benson aktörlerin performansını baltalamamak için uzun monologlardan kaçınıp hikayenin kendini aksiyon ve karakterlerin davranışlarıyla anlatmasını sağlıyor. Bu Moorhead’in detayları yakalayan keskin gözlü sinematografisiyle birleşince, seyirci kendini durdurulması mümkün olmayan bir trende yolculuk eder gibi hissediyor. Örneğin uzun çekimle izlediğimiz, Dennis ve Steven’ın suç mahalline gittiği bir sahnede, kamera dönerek sanki sıradaki kurbanlarını izliyormuş gibi görünen dünya dışı, havada süzülen bir yaratığı gösteriyor.

Filmin sürprizini bozmadan bahsetmek zor olsa da, Synchronic’in bizi birçok farklı senaryo ve sahneye götürdüğünü de söylemek gerek. New Orleans’ın ölüm ve ardındaki dehşetlerle olan tarihi ve derin bağlarını düşündüğümüzde Synchronic’in neden burada çekildiğini anlamak zor olmuyor: Benson ve Moorhead hem korku öğelerine, hem de şehrin günümüzde de hâlâ yankılanan tarihsel dehşetlerine bolca yer veriyor.

Filmin Toronto Film Festivali’ndeki dünya prömiyerinden sonra gerçekleşen soru cevap etkinliğinde, yapımcı ikili bütçe sıkıntıları nedeniyle bu filmi çekmeyi yıllarca geciktirdiklerini söyledi. Synchronic ikilinin bugüne kadar elinden çıkan en ucuz maliyetli film ve çok daha büyük bir bütçeyle çalışmayı sonuna kadar hak ettiklerini göstermesi açısından da takdire şayan. Moorhead ve Benson filmin duygusal özünü kaybetmeden bizi inanılmaz fantastik ortamlara götürmeyi başarıyor.

Zaman veya zamanda yolculukla ilgili bazı filmler, geçmişi şimdinin karanlık ve bozulmuş dünyasına nazaran mükemmel ve el değmemiş göstermeye meyillidir. Synchronic bu topa hiç girmiyor ve zamanın akıp gittiğine ve (Gandalf’ın da diyeceği gibi)asıl önemli olanın bize verilen zamanı nasıl değerlendirdiğimiz” olduğuna dair dokunaklı bir hikaye anlatıyor. Kısacası Synchronic, zihninize oynadığı kadar kalbinize de dokunacak güçte bir bilimkurgu filmi…

Kaynak

Yazar: Erkam Ali Dönmez

Oyun sever, oyun oynar, oyun çevirir, oyun yapar.

İlginizi Çekebilir

dark kapak

Dark’ın Mitolojik ve Ezoterik Şifreleri

Dark dizisinde mitolojiye, kutsal kitaplara ve ezoterizme pek çok atıf var. Ezoterizm denince ilk akla …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin