Microsoft ve Sony, önceki yıl duyurdukları yeni oyun konsollarının lansmanını bu sene yapmaya hazırlanıyor. Yakın bir tarihte tanıtımları yapılacak dokuzuncu nesil konsolların, bulut oyunculuğunu ikinci planda bırakacağı gözlemleniyor. Playstation Now ve xCloud bulut servisleri, kullanıcılara alternatif bir hizmet olarak sunulacak. Dolayısıyla iki rakip firma, yeni nesilde fiziki medyadan (Bluray) vazgeçmeye pek de niyetli değil. Nintendo cephesinde ise henüz yeni bir donanım duyurusu yapılmadı. En son çıkardıkları Nintendo Swich Lite ile pazarlarını biraz daha genişletmeye çalışacaklar. Yeni nesil konsolların 8K grafik kalitesiyle gövde gösterisi yapacağı konuşuladursun, son yıllarda alternatif konsol pazarında da hareketlenmeler söz konusu…
80’li 90’lı yıllar, ülkemizde “Atari salonu” (Amusement arcade) olarak adlandırılan yerlerin popüler olduğu tarihlerdi. 70’li yıllarda Magnavox Odyssey (1972), Atari Sears Tele-Games Pong System (1975) gibi ilk dönem konsolların evlere girmesi ile birlikte, aynı dönemlerde Atari firması PONG oyun kabinini de üretmişti. Bozuk para atılmak suretiyle çalışan makine, oyunculuk adına yepyeni bir dönemin başlamasına vesile olmuştu. Pong oyunun 70’lerde oldukça popüler olması, Atari’nin ürettiği kabinin yüksek satış rakamlarına ulaşmasını sağlamıştı. Oyun sektörü için Midway (Astreoids /1978), Namco (Space Invaders / 1978) gibi şirketlerin de kabinler üretmesiyle oyun salonları yaygınlaşıp popüler mekânlar haline geldi.
Bir dönemin popüler kültürü içinde önemli bir yeri olan oyun salonlarının sinemayı da etkilemesi kaçınılmazdı. Örneğin Jeff Bridges’in bir yazılım mühendisini (Kevin Flynn) canlandırdığı Tron’un (1982) önemli bir sahnesi oyun salonunda geçiyordu; kendi sahibi olduğu Flynn’s ismindeki mekânda, hayran bakışlar arasında bir aksiyon oyununda rekorlar kırıyordu. Başarılı bir mühendis olan Flynn, aynı zamanda iyi de bir oyuncuydu. Dolayısıyla büyük bir bölümü kendi tasarladığı sanal bir evrende geçecek olan yapım, bu sahneyle Flynn’in programcılık ve oyunculuk yönünü kutsuyordu. Terminator 2’de genç John Connor’un (Edward Furlong) savaş oyunlarında başarısını gösteren sahneler ise geleceğin direniş liderinin içinde birtakım yeteneklerin saklı olduğuna işaret ediyordu.
Raspberry Pi gibi mini bilgisayarlar, kullanıcıların programcılık yetenekleri doğrultusunda yeni cihazlar üretebilmeleri için tasarlandı. Kullanıcı, mütevazı bir donanıma sahip mini bilgisayar sayesinde yapay zeka oluşturma, sunucu hizmeti, medya merkezi yaratma ya da ürün hackleme konusunda deneyim kazanabiliyordu. Oyun konsolu konusunda Raspberry Pi, “retro konsol” piyasasında alternatif bir pazar yaratmayı başardı; Sega, Nintendo ve Playstation 1 oyunlarını donanım içerisindeki emülatör vasıtasıyla çalıştıran, minik konsolların üretilmesi konusunda girişimcileri cesaretlendirdi. Retro oyun meraklılarının büyük firmaların lisanlı ürünleri (Nintendo Classic Mini, Playstation Classic ve Sega Mini Drive Mini) haricinde, farklı seçeneklere de sahip olması önemli bir avantaj. Dolayısıyla oyuncular, belirli sayıda oyunla ön yüklü olarak gelen ve harici olarak yazılım yüklenemeyen konsollara bağımlı olmaktan kurtuldu.
80’ler ve 90’lar kuşağı için ayrı bir önemi olan retro oyun konsolları, birer oyun kütüphanesi görevini de üstleniyor. Eski nesil konsolları çalışabilir vaziyette bulup satın alabilmek meşakkatli olabiliyor; ama emülatörler sayesinde bilgisayarlarımızda da neredeyse tüm eski oyunları çalıştırabiliyoruz. Dolayısıyla eski oyunlar konusunda konsol satın almak kişisel merakla ilgili. Son dönemlerde üretilen, eski oyun kabinleri şeklindeki mini konsollar oldukça revaçta. 80’li yılların klasik oyun kabini görünümündeki minik donanımlar, nostalji tutkunları mest edebilecek özellikte.
80’li yıllardaki oyun salonları fütüristik özellikleriyle meraklıları cezbediyordu. Oyunlarda grafik anlamında yaşanan yetersizlikler, kabinlerin tasarımsal özellikleriyle telafi ediliyordu. Bally Midway tarafından 1983’te geliştirilen Spy Hunter oyununda, James Bond filmlerini andıran bir kovalamacanın içerisindeydik; ağır silahlarla yüklenmiş aracımızla peşinde olduğumuz düşmanları haklıyorduk. Spy Hunter, üstten görünüşlü bir oynanışa sahip olmasına rağmen, oyunun kabini araç koltuğu şeklinde ve direksiyon vasıtasıyla kumanda ediliyordu. Sega’nın 1985’te çıkardığı Space Harrier, başka bir gezegende uzaylı avladığımız, üçüncü şahıs oynanışa sahip bir oyundu; Space Harrier için üretilen kabin, oyunun kendisinden daha ilgi çekiciydi. Salonlarda öne çıkan oyunlar, kendilerine özgü tasarımlarla oyuncuları tavlamaya çalışıyordu. Popüler kültüre çok şey katmış olan oyun salonları ve bu mekânlardaki oyunlar, “oyuncu kültürü”nün oluşumunda önemli rol oynadı. Bu kültürün doğuşunda büyük etkisi olan eski oyunlar, günümüzde kullanıcılara alternatif olarak üretilen donanımlarda halen varlıklarını sürdürüyor…