Uyandırdığı yankı ve yaşattığı hararet dindiğine göre, artık The Mandalorian‘ın ikinci sezon finalinden rahat rahat söz edebiliriz. Ama hâlâ izlemediyseniz yazıyı okumamanız hayrınıza olabilir tabii, baştan uyaralım.
Malum, dizinin söz konusu bölümü kimilerimize büyük bir sürpriz yaptı ve Grogu‘yu eğitmek üzere Luke Skywalker imdada yetişti. Peki filmlerle ve Star Wars Legends ile karşılaştırdığımızda, Star Wars zaman çizelgesinde bulunduğumuz şu noktada Luke Skywalker ne kadar güçlü? Star Wars’un Disney egemenliğinde geçirdiği süre boyunca Star Wars hayranları pek az kez gerçekten heyecanlanmış olabilir; bunlardan biri de Luke Skywalker’ın Moff Gideon‘un mekânını bastığı sahne kuşkusuz. Dark Trooperlar’ın işini rahatça bitirip Gideon’u ciddi anlamda korkutan Luke için, hayranlarının hep görmek istediği Luke desek yanlış olmaz: Güçlü ve usta bir Jedi.
Tıpkı babası gibi Luke’un da, Güç’le olan bağı paylaşması ve yüksek midi-chlorian sayısı nedeniyle hep gelmiş geçmiş en güçlü Jedi olma potansiyeli vardı. Belki bir ‘Seçilmiş Olan‘ değil ama ona denk bir güce sahipti. Luke, orijinal Star Wars üçlemesinde de oldukça güçlüydü güçlü olmasına da, hem Return of the Jedi‘da hikâyesinin sonuna gelinmiş olması, hem de kısıtlı bütçe ve özel efekt imkânları yüzünden, bu potansiyelinin gerçeğe dönüşmesini hiçbir zaman tam olarak göremedik. Filmlerde devam eden öyküsü ise onlarca yıl sonra geçiyordu, birçok kişi için artık iş işten geçmişti. Neyse ki The Mandalorian, aradaki bu boşluğu kapatmamızı sağlıyor. Star Wars Legends‘ta (ki daha önce Genişletilmiş Evren olarak geçiyordu) inanılmaz güçlü bir Luke Skywalker izledik, Disney+’ta yayımlanan The Mandalorian’da bu neredeyse imkânsız seviyelere ulaşamasa da, hâlâ gelmiş geçmiş en yetenekli Güç kullanıcılarından biri olduğuna şüphe yok.
Peki ama The Mandalorian ile Star Wars filmleri karşılaştırıldığında, Luke hangisinde daha güçlü?
Zaman çizelgesi olarak baktığımızda Luke’u en son Return of the Jedi’da Darth Vader‘ı yenerken görmüştük, ki bu bile başlı başına ne kadar güçlendiğini gösteriyor. İlk iki Star Wars filminde aldığı eğitimle, orijinal üçlemenin sonuna gelindiğinde tam teşekküllü bir Jedi olmuştu bile, Güç’ü oldukça yetkin kullanabilse de hâlâ genç ve toy bir delikanlıydı, yer yer duygularının esiri olduğunu da gördük. Sağlam Güç yeteneklerine sahip ve ışın kılıcı ile oldukça mahirdi, ama o güne kadar Vader, Obi-Wan Kenobi ve Yoda gibi karakterlerin yanında sönük kalıyordu.
The Mandalorian 2. sezon finalinde, Luke o güne kadar seyircilerin gördüğü en güçlü hâlinde. Tabii bir Sith ile değil de Dark Trooperlar ile karşılaşmış olsa da onlar da yabana atılacak düşmanlar değil; onların Din Djarin ve Bo-Katan Kryze gibi yetenekli savaşçıları kolayca alt edebildiklerini unutmamak gerek. Böyle göz korkutucu bir ordudan Luke’un kolaylıkla kurtulabildiğine sevinç nidaları eşliğinde tanıklık ettik desek yeridir. Orijinal üçleme ile karşılaştırdığımızda, The Mandalorian’daki Luke Skywalker yeteneklerini çok daha rahat ve kendine güvenle kullanıyor, ışın kılıcını ve Güç’ü kullanarak düşmanlarını kesip biçmesi, fırlatması, hatta ezmesi, Star Wars filmlerinde erişemediği kadar yüksek bir Güç ustalığı seviyesini gösteriyor.
Tabii Return of the Jedi’dan bu yana geçen sürede Luke’un galakside dolaştığını, Güç’ü anlayabilmek ve bilgisini arttırabilmek için kadim Jedi ve Sith yadigârları arayıp durduğunu düşününce bu durum gayet akla yatkın. The Mandalorian’da gördüğümüz, gücünün doruğunda olmasa bile oraya çok da uzak olmayan bir Luke, yeniden ayağa kalkan Jedi Order’ın bir sonraki Büyük Usta’sı olmaya niyetli ve The Mandalorian’da sergilediği güçleri de bu hâline gayet uygun. Hâlâ Yoda’nın bir zamanlar olduğu kadar güçlü değilse bile en azından Anakin’in Revenge of the Sith’te olduğu kadar güçlü; Güç’le yaptığı birçok telekinezi hareketi, ışın kılıcındaki üstün yetenekleri ve kendine olan sakin güveni bunun kanıtı. Luke’un orijinal üçleme sonrasındaki yaşantısının büyük bir kısmı hâlâ karanlıkta olsa da, canon olan anlatılar da bu durumu destekliyor. Örneğin birkaç yıl sonra The Rise of Kylo Ren çizgi romanlarında Ren Şovalyeleri’ni kolaylıkla alt ederken de Güç’le ve ışın kılıcıyla benzer yetenekler ortaya koyuyor.
Bu durum daha sonra Star Wars: The Last Jedi ve Star Wars: The Rise of Skywalker‘da da devam ediyor. The Last Jedi’da birkaç senedir Güç’le olan bağı koparılmış durumda ve çok daha yaşlı, fakat yine de çok güçlü. Sever Force kullanabiliyor olmak bile çok büyük bir yetenek işi (Legends’ta bu en güçlü saldırılardan biridir), üstelik Güç’ten çok uzun süredir kopmuş olmasına rağmen galaksi boyunca yaydığı Güç’ün miktarı ve onun üstündeki kontrolü de muazzam bir seviyede. Benzer şekilde bir Güç Hayaleti olarak dönüşü, hâlâ etrafındaki nesnelerle etkileşime geçebiliyor olması ve hâlâ Güç yetenekleri sergileyebilmesi de, daha önce yalnızca Yoda’da görmüş olduğumuz bir durum. The Mandalorian’daki Luke da bu güçlere ve çok daha fazlasına erişme yolunda, ne kadar üst seviye bir Jedi olduğunu belli ediyor. Orijinal üçleme sonrasına dair Star Wars mitlerinde, Luke’un Jakku Savaşı sırasında gökten bir Star Destroyer çektiği söylenir; bu gerçek olmasa bile The Mandalorian’ın bunu biraz daha inanılır kıldığı kesin.
Luke, The Mandalorian’da Star Wars filmlerindeki hâlinden daha güçlü olabilir ama Legends’taki Luke düşünüldüğünde hâlâ gidecek çok yolu var. Genişletilmiş Evren’in Return of the Jedi sonrası zaman çizelgesinde Luke genellikle “fazla güçlü” kabul edilir ki bu bir dereceye kadar doğrudur da, zira açık ara farkla gelmiş geçmiş en güçlü Jedi hâline gelir. Gerçi bu bir yerde George Lucas‘ın başından beri Luke Skywalker karakteri için hayal ettiği şeydir. Luke, Anakin’le aynı yüksek midi-chlorian sayısına ve Güç ile olan bağa sahiptir ve Anakin’in karanlık tarafa geçmese ulaşabileceği seviyedir. Legends’ta Luke birçok yeni ışın kılıcı dövüşü tekniği öğrenir ve bazılarını da bizzat kendi geliştirerek gelmiş geçmiş en iyi ışın kılıcı düellocularından biri olur. Bu teknikleri aynı zamanda yeni nesil Jedilar’a da öğretir. Palpatine‘le iki kez karşılaşır, ilkinde çok az bir farkla yenilir ama ikinci karşılaşmalarında Palpatine’i yener. İki ışın kılıcını aynı anda kullanmayı öğrenir, yeşil ışın kılıcının yanında bir shoto kılıcı da taşır ve Legends’taki en güçlü kötülerden biri olan Lumiya‘yı alt eder. Luke ayrıca Yuuzhan Vong Savaşı’nın da liderlerinden biri olur, savaş meydanında onlarca düşman savaşçıyı yenmesinin yanında en elit savaşçıları olan “Slayerlar”dan da birkaç tanesini öldürür, Dark Trooperlar’ı yenmesinden bile daha büyük bir olaydır bu.
Işın kılıcı yetenekleri gibi, Star Wars Legends’ta Luke’un Güç üzerindeki hakimiyeti de inanılmaz boyutlara ulaşır, birçok farklı ve sıra dışı yetenek elde eder ve bunları mutlak bir hakimiyetle kullanır. Bunların arasında etrafındaki tüm nesneleri hareket ettirebildiği, neredeyse erişilmez bir telekinezi yeteneği vardır örneğin, öyle ki bu yetenekle zamanın kendisini bile durdurabilir. Güç refleksleri ve hızı da ışın kılıcı kabiliyetleriyle birleşince rakiplerine karşı onlarca ışın kılıcı taşıyan bulanık bir figür gibi görünür, zira zaman onun için yavaşlamıştır, böylece müthiş bir reaksiyon hızına ulaşır. Güç sayesinde bir AT-AT ışın topunu bedeninde sönümlendirmekle kalmaz, yine Güç kullanarak onu AT-AT’ye geri gönderir. Bunların yanında manipülatif güçleri de Jedi zihin oyunlarının çok ötesinde bir noktaya ulaşır; yüzünü, hatta koca uzay gemilerini bile düşmanlarından gizleyebilir hâle gelir. Daha sonraları, bilinci bedenden ayırabilenlerin gördüğü bir Güç alemi olan “Öte”nin gölgelerinde yürür ve gelmiş geçmiş en büyük Güç varlıklarından biri olan Ableloth‘u yener. Luke, pek az Jedi’ın kullanabildiği bir yetenek olan “Oneness”ı da kullanabilir hâle gelir, bu sayede bedeni Güç ile bir olur ve Güç’ün aydınlık tarafının saf bir uzantısı hâline gelir.
Elbette bu güçlerin birçoğu canon hâline gelmemiştir. Zaten gelmiş olsalar bile muhtemelen filmlerde yer almaları mümkün olmazdı, zira Star Wars standartlarına göre bile fazla uçuk gelebilirler veya söylenildiği gibi Luke’u aşırı güçlü hâle getirebilirlerdi. Legends’taki Luke’un inanılmaz yetenekli olduğu açık ama aslında The Mandalorian’daki Luke’u çok ilginç yapan şey, orada sergilediği güçlerin karakterin gelişimiyle elde edilebilmesinin gerçekçi olması ve pekâlâ Genişletilmiş Evren’deki güçlerine varan birer yapıtaşı olabilmeleri, bunu yaparken de Star Wars filmlerinde gördüğümüz karakter ilerlemesi, gerileyişi ve The Last Jedi’da yeniden ortaya çıkışıyla da örtüşüyor olmasıdır.
The Mandalorian’daki gerçek gücüne ulaşmış Luke Skywalker, orijinal üçlemeyle sequel filmlerini inandırıcı bir şekilde birleştirmeyi başarırken, Legends’a da bir selam çakmayı ihmal etmiyor.