Yazı dizimiz boyunca robotların gelişimini ilk evrelerden itibaren incelemeye çalıştık. Peki ya gelecekleri? Robotların geleceği ile ilgili bir tahminde bulunmak gerekirse, bu tahmin sayısal ile sosyal disiplinlerin beraber çözeceği bir alana işaret ediyor. Birçok bilimkurgu eserinde, robotların insanlara eşlik ettiğini, bizlerden üstün olduğunu veya insanlığa karşı düşmanlık beslediğini gördük. Bilindiği gibi robotlar, çeşitli endüstrilerde milyonlarca insanın yerini aldı ve bu süreç devam ediyor. Ancak henüz bize yetişmeye yakın değiller. Dolayısıyla küresel bir robot ayaklanmasının yakın zamanda gerçekleşmeyeceğini söyleyebiliriz. Dünyanın dört bir yanındaki uzmanlar, robotların algı seviyesini yükseltmek ve daha becerikli hâle getirmek için yeni yöntemler geliştiriyor.
Analytics Insight dergisine göre küresel robot endüstrisi, yapay zekâ ve diğer duyusal teknolojileri birleştirerek daha yetenekli robotlar geliştirme çabalarını sürdürüyor. Örneğin 2021’deki bazı önemli gelişmeler arasında, deniz altındaki dünyayı keşfeden yüksek teknoloji ürünü okyanus robotları, Ebola virüsüyle mücadele etmek için tasarlanan Saul adlı bir robot ve bakıcılar ile hastaların daha verimli iletişim kurmalarına yardımcı olan yapay zekâ kontrollü bir terapötik robot da vardı. Depolarda, fabrikalarda, fast food üretiminde ve giyim mağazalarında robotlar zaten insanlarla birlikte çalışıyor. Hatta insanlara özgü birtakım işlevleri gerçekleştirmeye başladılar bile. Ancak hangi sektöre hizmet ederlerse etsinler, robotlar şimdiye kadar olacağını düşündüğümüzden çok daha yavaş gelişiyor.
İyi mi, Kötü mü?
Alacağınız cevap, bu soruyu kime sorduğunuza bağlı olarak değişecektir. Robotlar, insanların yaptığı karmaşık işleri yine insanlara bırakacak, ancak yakın zamanda tahmini 120 milyon işçinin işini de elinden alacak. Örneğin ticari dronlar, şimdiden birçok sektörde kullanılmaya başlandı bile, ancak dronlarla dolu bir gökyüzü olası güvenlik ve gizlilik endişelerini de beraberinde getirdi. Bu nedenle dronların geleceği belirsizliğini koruyor. İnsansı robotlar, gelecekte daha çok eğlence ve iletişim alanlarında kullanılacak, ancak henüz insanlardaki aktivite seviyesine ulaşmaktan bir hayli uzaklar. Robotları ve insanları birleştiren bir dünya için en iyi vizyon, insan ve robotların beraber var olduğu bir gelecek gibi görünüyor.
Yazılım, robotik üzerinde önemli etkiye sahip bir alan olmaya devam ediyor. Örneğin, birim elektrik gücü (watt) başına hesaplama kapasitesi önemli ölçüde artıyor. Günlük terimlerle anlatırsak bu, akıllı telefonunuzun aynı pil ömrü ile daha fazlasını yapabileceği anlamına geliyor. Bu gelişme, aynı zamanda yapay zekânın daha hızlı ilerlemesi demek. Çünkü daha verimli yazılım kodları, robotik performansı artırmanın en önemli yolu. Belki de birkaç on yıl içinde robotlar, kodlarının çoğunu kendileri yazabilecek duruma gelecek.
İşimizi Elimizden Alacaklar mı?
Robotlar gelecekte daha karmaşık görevleri yerine getirmeye başladıkça, insanların fiziki uğraşlardan ziyade düşünsel aktivitelere ve sanata yönelme fırsatı yakalayacağı söylenirdi. Sanayi devrimi, el emeği ile geçimini sağlayan sayısız insanı yerinden etti. Robot devrimi tahminen daha fazlasını yapacak. Yakın tarihli bir IBM İş Değerleri Enstitüsü çalışmasına göre, dünya çapında 120 milyondan fazla işçi yapay zekâ ve robotların işlerini ellerinden alması nedeniyle sadece önümüzdeki birkaç yıl içinde yeniden eğitilmeye ihtiyaç duyacak. Hepsi elbette bu yeniden eğitimi almayacak, ama bu değişime ayak uyduranlar robot devrimi tarafından tetiklenen yeni iş türlerine daha yatkın olacak.
Düşünme ve karmaşık fiziksel hareketler gibi “daha karmaşık düşünsel beceriler” gerektiren sektör ve pozisyonlara geçiş yapanların, robotlar tarafından işlerinden edilme riski bir hayli az. Boston merkezli Righthand Robotics‘te ürün ve pazarlama başkanı Vince Martinelli, depo siparişi toplama gibi basit ama yaygın işlerin büyük ölçüde 10 ila 20 yıl içinde robotlar tarafından yapılacağından emin. Robot teknolojisi yavaş yavaş o noktaya doğru evriliyor. İnsanların daha uygun olduğu yeni görevleri kolaylaştıran teknolojilerin geliştirilmesi, potansiyel olarak işçiler için çok daha iyi bir geleceğe yol açabilir. Bilgisayarların ofislerde yaygın olarak kullanılması, milyonlarca sekreter ve daktiloyu atıl hâle getirdi, ancak bu durum bir yandan da bilgisayar teknisyenliği, yazılım geliştiriciliği ve BT danışmanlığı da dâhil olmak üzere yeni mesleklerin ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Elbette yapay zekâ ve robotik birçok sektörü ve çalışanı yerinden edecek, ama bunu önceden görenlere ve ortaya çıkan yeni iş sahalarına yönelmeyi başaranlara bambaşka fırsat pencereleri de açacak.
Şimdilik Bir Adım Öndeyiz
Basit bile olsa bir robotun bir şeyler yaptığını gördüğümüzde, hemen daha zor ve karmaşık işleri de yapabileceğini hayal ediyoruz. Oysa insanlara basit gibi görünen işlerin çoğu aslında oldukça karmaşık. RightHand Robotics, bu durumu daha etkili şekilde anlatabilmek için bir robotun işlevlerini simüle eden “Pick Like Robot” adlı bir oyun tasarladı. Bir kişiye bir çift metal maşa veriliyor ve gözü kapalıyken bir öğeyi yakalaması isteniyor. İkinci katılımcı, ilk kişinin görme sistemi olarak hareket ediyor. Üçüncü katılımcı ise koordinasyondan sorumlu. Zaten robotların karşılaştığı en büyük zorluklarından biri de tüm bu süreci sorunsuz şekilde aşabilmek.
Blake Hannaford’un robotik sistem entegrasyonu lisans öğrencisi Raj Bhasin, robotları “sadece aptal bir donanım” olarak nitelendiriyor. Gelişmelerinin, insan yaratıcılığına ve yapay zekâdaki ilerlemelere bağlı olduğunu belirtiyor. Yukarıdaki oyunda olduğu gibi bir robotun karşılaştığı zorlukları düşünün ve bunları akla gelen her mekanik göreve uygulayın. Bu sayede robotların neden hâlâ çok yavaş olduğunu ve sadece belirli görevleri yapabildiğini daha kolay anlayabilirsiniz. Tüm bunlara rağmen, robotları insanlar kadar yetenekli hâle getirmek imkânsız da değil. Onları daha zeki ve daha yetenekli hâle getirmenin sırrı, robotların kendi başlarına daha fazla bilgi edinebilmelerinde ve insan yardımı olmadan sürekli ortaya çıkan değişkenlerle başa çıkabilmelerinde yatıyor. Bu olduğunda o meşhur büyük gelişim de başlayacak.
İnsan Benzeri Robotlar Ne Kadar Yaygın Olacak?
İnsana benzeyen robotların daha avantajlı olduğuna yönelik geniş bir kanı var. İlk olarak, tüm araç gereçlerimiz insanın fiziki özellikleri göz önüne alınarak üretiliyor. En basitinden, parmaklarımızın oluşuna binaen tuşlu ya da dokunmatik cihazlar tasarlanıyor. Dolayısıyla bizim fiziki özelliklerimize benzer robotlar üretmek, mevcut araç gereçlerimizi kullanabilmeleri açısından robotlara büyük kolaylık sağlayacaktır. İkinci nokta ise, belirli sorunları çözebilecek robotlar ticari anlamda daha geniş kabul görüyor. Boston Dynamics’in geliştirdiği yürüyebilen, zıplayabilen ve takla atabilen robotları anımsayın. Boston Dynamics CEO’su Marc Raibert, uzun vadeli hedeflerinin insan ve hayvanlarla eşit, hatta daha yüksek performanslı robotlar geliştirmek olduğunu söylüyor. Ancak bu, yeni tip robotların insanlara ya da hayvanlara birebir benzemesi gerektiği anlamına gelmiyor.
Diğer yandan “Digit”, düşük ve orta düzeyde fiyatlandırılmış bir robot ve en fazla 20 kilogram ağırlığındaki paketlerin araçtan kapıya teslimatı için tasarlandı. Önümüzdeki yıllarda bunlardan binlercesini yollarda görebilir miyiz? Belki de. Ancak “Digit” henüz tamamen tek başına hareket edilebilecek düzeyde değil. Aslında bu konudaki en büyük handikap, robotik teknolojisinin insan kası kadar iyi bir şeye sahip olmaması. Öyle görünüyor ki insansı robotlar, bir süre daha ticari bir konsept olarak kalmaya devam edecek. Bir dükkâna girdiğinizde size bir şeyler satmaya çalışan robotlar görebilirsiniz, gelişmiş akıllı yapay zekâ için ise endişelenmenize gerek yok. En azından şimdilik. Gerçek anlamda yapay zekâ, hâlâ bilimkurgunun sınırları içinde. Yani yakın zamanda sizi merdivenlerden itecek bir robotla karşılaşmayacaksınız.
Yumuşak Robotik
“Yumuşak Robotik” (Soft robotics) adı verilen yeni bir akım, insan hareketini taklit etme konusunda büyük başarı kaydediyor. Ancak yüksek performanslı robotik beyinler geliştirmek inanılmaz derecede zor. Makine mühendisi Christoph Keplinger‘in 2018 tarihli TEDx konuşmasında da açıkladığı gibi, robotların insanlar gibi fiziksel tepki vermesini sağlamak oldukça güç. İnsan vücudu, kas ve cilt gibi yumuşak ve deforme olabilen malzemeleri karmaşık bir şekilde kullanıyor. Bunu simüle etmek için zarafet, verimlilik ve yumuşak malzemelerden yapılma yeni nesil robot bedenlerine ihtiyaç var. Biyolojik kaslar, hasar gördükten sonra iyileşebilen ve duyusal nöronlarla sıkı sıkıya entegre olabilen gerçek bir evrim başyapıtı.
Bu amaçla Keplinger ve Colorado, Boulder’daki ekibi, hareketi kontrol eden Hasel adlı bir mekanizma tasarladı. Bunlar, hidrolik olarak güçlendirilmiş ve kendi kendini iyileştiren elektrostatik aktüatörler. Keplinger, gerçek kas gibi genişlemesinin ve daralmasının yanı sıra bu yeni teknolojinin daha hızlı çalıştırılabileceğini de iddia ediyor. Ayrıca protez uzuvlara ihtiyaç duyanlar için yaşam kalitesini artıracağı ve yaşlı insanlar için de çeviklik ve el becerisinde gelişme sağlayacağı düşünülüyor. “Belki de buna yaşlanma karşıtı robotik diyebiliriz. Hatta insan evriminin bir sonraki aşaması,” diye belirtiyor Keplinger.
Askeri Robotlar
Endüstriyel uygulamaların ve teknolojilerin tarihine baktığımızda, ilk ve erken örneklerin genelde askeri amaçlarla üretildiğini görüyoruz. Robotik uygulamaların da askeri amaçlar doğrultusunda kullanılabileceği fikri yeni değil. Bu konuda birçok yazılı, görsel ve öngörüsel teori mevcut. Gerçekçi olarak değerlendirmek gerekirse, robotların becerileri henüz çok basit seviyelerde ve muharebe için kullanılmalarına da epeyce zaman var. Yani bilimkurgu filmlerinde gördüğümüz robotik orduların birbirine karşı verdiği savaşlar kısa vadede pek de mümkün değil.
Zaten günümüzde askeri kullanıma dayalı robotlar daha çok yan görevler için tasarlanıyor. Belli bir bölgeyi tarayıp haritalandırarak askeri üsse bilgi veren istihbarat drone’ları ya da askeri teçhizatları taşımak için tasarlanan katır robotlar gibi. İnsan veya bir hayvan formundaki bu robotların en büyük sorunu ise bir muharebede ihtiyaç duyulan enerji miktarlarına henüz ulaşamamış olmaları.
Robotik Geleceğe Hazır mıyız?
Kısaca özetlemek gerekirse:
- Bugünün robotları oldukça ilkel.
- Yapay zekâdaki gelişmeler sayesinde yarının robotları daha az ilkel olacak.
- İnsanların yerini bazı işlerde robotlar alacak ve diğer işler insanlara kalacak.
- Gerekli becerilere sahip insanlar için istihdam fırsatları sağlayan yeni işler ortaya çıkacak.
Robotların giderek daha fazla etki sahibi olduğu düşünüldüğünde, insan eğitimine yatırım yapmak yarınlar için en mantıklı çözüm yolu. Birçok toplum robotik konusunda doğru bilgilendirilmiyor. Günümüzde robotiğin ne seviyede olduğundan ve geleceğe nasıl hazırlanılması gerektiğinden çok az kişinin haberi var. Şu da acı bir gerçek ki, insanların büyük çoğunluğu otomasyona dayalı bir geleceğe uyum sağlayabilecek donanımda değil. Bu durum, ileride daha da büyük bir sorun olacak. Bu sorunu ancak eğitim standartlarımızı yükselterek çözebiliriz.
Robot devrimi sonrası devriye gezen katil robotlar kavramına gelince, bu saf bir kurgu. Hem de bilimkurgunun her zaman en güçlü köklerinden biri olan korku tarafından besleniyor. Şu anda yaşadığımız ve gelecekte çok daha fazla etkisini hissedeceğimiz şey ise, Ken Goldberg‘in “çokluk” olarak tanımladığı kavram. Bu, insanların tamamen özerk ve hatta duyarlı robotlar ile beraber dostça yaşamasını ifade eden bir gelecek vizyonu. Robotları bir tehdit olarak görmek yerine, işbirlikçilerimize dönüştürmenin yollarını aramak zorundayız. Çünkü yapay zekâ ve robotik, asla kaçamayacağımız iki teknolojik gerçek olarak önümüzde duruyor. Önemli olan buna ne kadar iyi hazırlanıp hazırlanamayacağımız. Eğer ki kötümser bilimkurgu eserleri haklı çıkar ve robotlarla sorun yaşarsak, kuvvetle muhtemel ki bunun suçlusu da yine bizden başkası olmayacak.