“Yaşam; gözetleyen, izleyen, her sorunu çözen, her soruyu cevaplayan bir yapay zekânın, Mira’nın kontrolünde! Dijital ağlarla örülü ‘mükemmel’ topluma ayak uydurmakta zorlanan dört gencin arkadaşlığı, onları özgürlüğe kavuşturacak bir başkaldırının kıvılcımını yakıyor. Kendilerine dayatılan sanal Rejim’e karşı çıkanlarla birlikte onlar da edebiyatın, kitapların gücüne tutunuyor..”
“Adı Sıfır” adlı romanı ile dikkatleri üzerine çeken Çağdaş İtalyan Edebiyatının ödüllü yazarı Luigi Ballerini, son dönemde özellikle genç okurlar tarafından sevilerek takip ediliyor. Yapay zekâ konusu üzerinden hür irade, özgürlük gibi kavramları ele aldığı Mira Her Şeyi Bilir isimli romanı, ON8/Günışığı Kitaplığı Yayınevi imzası taşıyor. Eserin başarılı çevirisinin arkasındaki isim ise Tülin Sadıkoğlu. Bilindiği gibi Luigi Ballerini, çocuklarla ve gençlerle psikoterapi yapan bir tıp hekimi. Mesleğinin bu avantajı sayesinde gençleri yakından gözlemleme fırsatı yakalıyor ve Çocuk/Gençlik Edebiyatı konusunda adından söz ettirmeyi başarıyor. Kitaplarında öne çıkan kavramları da bu çalışmalara borçlu olduğunu biliyoruz. Türkiye’deyken verdiği demeçlerde empati ve önyargı kavramlarına atıfta bulunarak, “Benim kişisel görüşüm olmamakla birlikte, biz insanları öteki diye algılarken çocukların çok daha yapıcı oldukları gerçeği ile karşı karşıyayız. Onlar kavga ettiği kimseleri dahi kolayca affedebiliyorlar,” demişti.
Mira Her Şeyi Bilir’de yapay zekânın kontrolcü yönetim şekline bir grup gencin karşı koyma süreçleri ele alınıyor. Ortaya konan distopik gelecek dünyasında yapay zekânın baskıcı yöntemleri karşısında gençlerin kendi çabaları ile örgütlenmesine dikkat çeken yazar, distopik bilimkurgu dosyalarında sıklıkla gördüğümüz savaş/silah/kan gibi unsurları başarılı bir şekilde geri planda tutuyor. Bu konuda, yani otosansür konusunda Ballerini, çocuklar için yazılan eserlerde uygulanması öngörülen otosansürün bir yazar için görünmeyen ciddi risklerden birisi olduğunu düşünüyor. Çocukların ve gençlerin kendilerine nazik davranan kitaplara ihtiyaçlarının olmadığını fakat onlara umut verecek kitaplara ulaşmaları gerektiğinin de altını çiziyor. Bu anlamda başarılı bir çalışma ortaya koyan yazar, sıkı ve otoriter bir yönetime sahip Mira’ya karşı örgütlenen bir grup gencin savaşını genç okurlarda olumsuz izler bırakmayacak nahiflikte ele alıyor. Karakterlerinin iç dünyalarına sık sık dönüş yaparak orada yaşanan gençlik kaygılarını, arkadaşlıklarını, aşklarını, kendilerine dair duygu ve düşüncelerini ve en nihayetinde otoriteyi sorgulama eğilimlerini ustalıkla işliyor.
Yazar, gençlere ve çocuklara yönelik yazılan distopik eserlerin iyi bir dil ile işlendiği takdirde onlara geleceğe dair fikirler sunarak dünya yaşamının distopikleşmesine engel olma fırsatı verdiğini savunuyor. Mire Her Şeyi Bilir romanına yeniden dönecek olursak, bu eserin kesinlikle çocuk ve ilk gençlik kitaplığında yer edinmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Mira isimli yapay zekâ, hayatın her anına sızmış, yardımsever, gönüllü, sabırlı bir yazılım programı olarak karşımıza çıkıyor. Yazar, genç okuyucuları için günümüzde yaygınlaşmamış birtakım teknolojik gelişmeleri resmetmeyi de ihmal etmiyor. Örneğin, kıyafet seçimi yapmak isteyen genç için o günkü ruh haline en uygun giysiyi ayna üzerinde simülasyon yardımıyla göstererek yardımcı oluyor. Hükümet görevlisi kimselerin nöronal implant taşıdıkları ve bu implant aracılığı ile Mira’ya doğrudan bağlı oldukları aktarılıyor.
Yine öne çıkan başka bir yapay zekâ teknolojisi ise Eşleşme Partisi fikri oluyor. İnsanların yanlarından ayırmadığı bileklikler ve kominikatör adı verilen telefonlar aracılığı ile herkesin an be an yakından takip edildiği, ses ve görüntü kaydının yapıldığı ve dahası kişilerin temel tıbbi bilgilerinin de analiz edildiği sistem, kendisini her türlü tehlikeye karşı koruyarak iktidarını sağlamlaştırıyor. Mira isimli bu yapay zekâ, kurduğu Mira Veri Merkezi ile on katlı bir binanın her katında toplumu biçimlendiren farklı yapılanmaların güven içerisinde işlemesini takip ediyor. Burada görev alan direktörler, onun en güvendiği kimseler anlamına geliyor ki Mira’nın bir insana güvenmesi pek de sık karşılaşılan bir durum değil.
Yazar, yapay zekâyı odak noktası haline getirdiği bu romanında toplumsal alışkanlıkları ve kültürel kodları çeşitli propaganda araçları ile ne şekilde biçimlendirilebildiğini de göstermek istiyor. Emsali olan olayların günümüzde de sık sık dile getirildiğini, halkı yozlaştırmak için üretilen eserler olarak değerlendirildiğini biliyoruz. Aslında romanın ana ekseninde yer alan distopya konusu da aynı zamanda günümüze dair yapılan sıkı bir eleştiri niteliği taşıyor. Romanın diğer ana karakteri ise bir insan: Vera. O ve arkadaşları, Cephe adı verilen bir direniş grubu ile karşılaşıyor ve bu yapının örgütlenme çalışmalarına katılıyor. Burada kült distopya eserlerine yapılan göndermeler dikkat çekiyor. Örneğin, Cephe adlı örgütün yapay zekâ Mira’yı yenmek için casusluk faaliyetlerinde kalem ve kâğıt kullanması, sistemin kağıdı ortadan kaldırmış olması gibi işaretler bilimkurgu türü ile henüz tanışmış genç okuyucular için iyi birer örneklem oluyor.
Yapay zekânın hüküm sürdüğü bu distopya fikrinde hedef yaş aralığının ortaokul ve lise öğrencileri olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bilimkurgu türünde okumalar yapmamış veya bu türe merak duyan yetişkinlerin de severek takip edeceği bir eser var karşımızda. Zaten yazar Ballerini, distopya okuduğunun ve distopik filmleri hayranlıkla takip ettiğinin altını çizerken bilimkurgu ve distopya arasındaki farka dikkat çekmek istiyor. Bilimkurgunun olmayan bir şey icat ettiğini, distopyanın ise yaşanan dünya gerçeklerinden yola çıkarak bir tahminde bulunduğunu belirtiyor.