mickey-17

Eğlenceli Ama Kusurlu: Mickey 17

2019 yılında “Parazit” filmiyle büyük çıkış yapan yönetmen Bong Joon Ho, daha önce “Snowpiercer“, “Okja“, “Cinayet Günlüğü“, “Antarktika Günlükleri” ve “Yaratık” filmlerinde aldığı ödüllerle bu başarının sinyallerini vermişti. Ele aldığı konuları çeşitli temalarla ustaca harmanlayan yönetmen, dört yıllık bir aradan sonra “Mickey 17” filmiyle tekrar beyazperdeye döndü. Edward Ashton‘ın “Mickey 7” adlı romanından uyarlanan film, yüksek bütçesi ve vaat ettiği hikâyesiyle büyük bir beklenti oluşturdu. Peki film bu beklentileri karşılayabildi mi?

118 milyon dolar bütçeli yapım, birkaç yıldız oyuncuyla birlikte ortalamanın üzerinde bir kadroya sahip. Robert Pattinson, Steven Yeun ve Mark Ruffalo, kadronun öne çıkan isimleri. Bu üçlüye destek veren diğer oyuncular ise kendileri için çizilen plan doğrultusunda hareket ediyor. Bilimkurgu, macera ve komedi öğelerini barındıran film, vizyona girdiği ilk hafta ve sonrasında beklenen başarıyı yakalayamadı. Bunun nedeni ise kurgu, hikâye, oyunculuk, aksiyon ve bilimsellik gibi kriterlerde yetersiz kalması.

Romanın olumlu yorumlar aldığını gören yapımcılar, “bunu ekrana taşımamak olmaz” fikriyle hareket ederek kısa sürede çekimleri tamamladı. Filmde hikâye, Niflheim gezegenini kolonileştirmek isteyen büyük bir topluluğun etrafında şekilleniyor. Dünya’nın kaosundan bunalan, hem ekonomik hem de psikolojik olarak çareyi başka bir gezegende arayan insanlar, son iki seçimde yenilgiye uğrayan ve başarısız bir politikacı olarak görülen Kongre üyesi Kenneth Marshall’ın liderliğinde hayallerini gerçekleştirmek için yola çıkıyor. Kahramanımız Mickey de bu insanlar arasında, ancak gemide “harcanabilir” olarak tanımlanan özel bir görev üstleniyor.

Filmin Robert Pattinson ve Mark Ruffalo’nun performansları dışında en güçlü yanı, izleyicisine eğlenceli vakit geçirtmesi. Yine ham kalmış hikâyede anlamlı bulabileceğimiz birkaç mesaj da var. Hayatın önemi ve bilim uğruna bu hayatların değeri nedir sorusu, filmin üzerinde durduğu önemli bir nokta. Mickey, tıpkı laboratuvar fareleri gibi bir denek olma görevini üstlenerek hayatının ne kadar “harcanabilir” olduğunu öğrenme yolunda acı deneyimler yaşarken, bu duyguyu izleyiciye de başarıyla aktarıyor. Her ölümünden sonra eski hatıralarıyla tekrar canlanan karakterimiz, bilim adına kolayca göz ardı edilen hayatların gerçekten harcanılması gerekip gerekmediğini defalarca sorgulatıyor. İlerleyen sahnelerde, gezegende yaşayan canlıların hayatları üzerine alınan riskler de bu mesajı pekiştiriyor. Ancak yine de, eleştirdiğimiz diğer unsurlar gibi bu tema da basit ve klişe yöntemlerle işleniyor.

136 dakikalık sürede hikâyenin ağırlığını ortaya koyabilecek bir bütünlük yok. Film sürekli farklı konulardan bahsetmeye çalışıyor fakat hepsini yüzeysel işleyerek ve kısa keserek havada bırakıyor. Karakterin iç monologlarına mı, kara mizaha mı, uzay yolculuğuna mı, politikaya mı, klonlamaya mı, ölümün nasıl bir deneyim olduğuna mı, uzaylılarla ilk temasa mı, bilimsel unsurlara mı yoksa cinselliğe mi odaklanacağımız belirsiz. Elbette saydıklarımızın hepsi bir filmde yer alabilir, ancak bu kadar dağınık işlenmesi hem yönetmenin hem de senaristlerin konuyu yeterince derinleştiremediğini gösteriyor. Özetlemek gerekirse; ilginç ve potansiyeli olan fikirler var, ancak içi yeterince doldurulamıyor.

Bilimsellik konusuna gelince, “Mickey 17” yine tökezliyor. Uzay gemisi, klonlama makinesi ve çeviri cihazı gibi unsurlar âdeta birer LEGO parçası gibi salt görünüşten ibaret. Gemi içindeki teknolojik yetersizlik, klonlama makinesinin sözde işleyişi ve çeviri cihazının saatler içinde çalışması filmin ciddiyetine gölge düşürüyor. Belki gereksiz sahnelerin yerine bu konulara daha fazla önem verilseydi ve alanında uzman kişilerle çalışılsaydı, bilimkurgu açısından daha tatmin edici bir sonuç görebilirdik. Kısacası “Mickey 17“, birçok şey sunmak isteyen ama bunu başaramayan, artılarından çok eksileri olan bir film. Buna rağmen, önceliği eğlenmek ve keyifli vakit geçirmek olanlar için macera ve komedi unsurlarıyla izlenebilir bir yapım olarak değerlendirilebilir.

Yazar: Ahmet Boyraz

1993'de Adana'da doğdu. Futbol ve Bilimkurgu hastası. Bilimkurgu konusunda üretmekten çok tüketme eyleminde olsa da bunu tersine çevirmek için elinden geleni yapıyor.

İlginizi Çekebilir

Another World

Oyun Dünyasında Bir Dönüm Noktası: Another World

1991 yılında Fransız oyun geliştiricisi Eric Chahi tarafından tasarlanan ve Delphine Software tarafından yayımlanan Another …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin