“İnsanlar, robotların kendilerinin yerlerini almalarından korkuyorlar.” -Üç Robot Yasası isimli öyküden.
Türkiye’de en fazla Asimov kitabı yayımlayan yayınevi olma unvanını elinde bulunduran Altın Kitaplar‘dan öykülerle dolu bir derleme daha. Bu seferki 1996 yılına ait ve yine öteki Asimov kitaplarında olduğu gibi çevirmen Gönül Suveren. İçinde 8 öykü barındıran kitabın adı Üç Robot Yasası olsa da, 1 öykü dışında Asimov’un ünlü robot yasalarıyla alakası olmayan bir kitap olduğunu belirtmek gerek. Yine yayınevinin keyfine göre derlediği bir seçki gibi gözükse de, ülkedeki bilimkurguseverlere bu öyküleri okuma fırsatı sundukları için elbette bir teşekkürü hak ediyorlar. Arthur C. Clarke‘ın da ünlü öykülerinden birine rastladığımız derlemede geriye kalan 7 öykü de Isaac Asimov‘a ait.
Öykülerin belirli bir teması bulunmuyor. Buna rağmen, birkaçında kimya alanından bilgiler görmek mümkün. Aynı zamanda bir Kimyager olduğunu bildiğimiz Asimov’un, mesleği ile kurgularının bilim kısmını doldurması hoş bir detay olarak okura göz kırpıyor.
Üç Robot Yasası
Asimov’un ilk olarak 1974 yılında yayımlanan ve orijinal adı “That Art Mindful of Him” olan öyküsü Gönül Suveren tarafından Üç Robot Yasası ismiyle çevrilmiştir. Adından da anlaşılacağı üzere, Asimov’un robot öyküleri arasında kendisine yer bulan öykü, bu derlemenin de en iyilerinden biri olarak öne çıkıyor.
Asimov’un birçok eserinde karşımıza çıkan Robopsikolog Susan Calvin ölmüştür ve Amerika Birleşik Devletleri Robotlar ve Makine Adamlar Şirketi’nin Araştırma Bölüm Başkanlığı’nı yapan kişi ise Keith Harriman‘dır. Öykünün teması, Asimov’un başka robot öykülerinde de karşımıza çıkan “Frankenstein Kompleksi”ne dayanıyor. Birkaç kez şaşırtıcı diyaloglara ve olaylara maruz kaldığımız öykünün zirve noktası ise final kısmı. George On ve George Dokuz adlı iki robotun başrolde olduğu bu öykü, Asimov’un robot evreninde önemli bir yere sahip.
Kullanılamayacak Kadar Korkunç Bir Silah
Asimov öyküleri standardına göre biraz zayıf kalan bu öykü, yazıldığı dönemde iyi sayılabilecek bir kurguya sahip. Venüs ve Dünya arasında geçen öyküde Dünyalı Frantor ve Venüslü Antil başroldedir. İki dostun arası gezegenlerinin savaş politikaları yüzünden sekteye uğrayacaktır. Dünyalılar tarafından sürekli hor görülen Venüslüler, Antil önderliğinde karşı koyacak ve tehlikeli bir silaha başvuracaklardır. Fakat Dünyalılar’ı son bir kez ikaz etmeyi de ihmal etmeyeceklerdir.
Büyük Buluş
Walter Sills isimli Kimyager kendine ait laboratuvarında deneyler yapmakta ve hayatın adil olmadığından yakınmaktadır. Başarılı olamadığına ve sefil bir hayat sürdüğüne üzülse de, yine de pes etmeyi düşünmemekte ve çalışmalarına devam etmektedir. Son deneyinde ise altının yerini alabilecek bir madde üzerinde kafa yormaktadır. Zengin olma hayalleri kuran Walter, yakın dostu ve ortağı Eugene Taylor ile birlikte bu hedefinde başarılı olur ve istediği maddeyi elde eder. Tabii ki bu andan sonra Endüstri Kralları ve Senatörler peşini bırakmayacaklardır. Bu kapitalist sistemde tahtlarının yıkılmaması için bu maddeye şiddetle ihtiyaç duyan bir sürü insan vardır.
Walter Sills ve Eugene Taylor hedeflerine ulaşacaklar mıdır, yoksa güçlünün güçsüzü ezdiği dünyada yenilgiye boyun mu eğeceklerdir?
Callisto’daki Tehlike
Sekiz kişilik mürettebatın hedefi Jüpiter’in uydularından Callisto’dur. Sıra dışı olayların yaşandığı bu uyduya daha önce yedi farklı uzay gemisi gitmiştir, Ceres isimli uzay gemisi sekizincidir. Tehlikeli bir göreve gittiğini bilen astronotlar gemi içinde ummadıkları birkaç olayla daha karşılaşırlar. Gemi kaptanının kontrolü ele almasıyla birlikte, herkes yeniden gizemli uydu Callisto’ya odaklanır.
Adımı “S” Harfiyle Yazın
Geleceğe dair umutlarını kaybeden atom fizikçisi Marshall Zebatinsky bir Nümerolog’a başvurur. Geleceği bir dizi bilgisayar kodu aracılığıyla gördüğünü iddia eden Nümerolog, parasını peşin aldıktan sonra çalışmalarına başlar. Adını Sebatinsky olarak değiştiren fizikçi bu ilginç kararının ardından dikkatleri üzerine çeker ve araştırma konusu olur. Öykülerinin sonunda okurunu şaşırtmayı iyi bilen Asimov bu öyküsünde de ters köşe yapmayı başarıyor.
Yıldız
Bir bilgisayar tasarımcısı olan Brennmeyer, ömrünün sonuna yaklaşırken en azından kalan günlerinde varlıklı biri olarak yaşamayı düşünmektedir. Bunun için Trent isimli biriyle bir anlaşmaya varacak ve robot biliminde kullanılan çok önemli bir maddeden yüklü bir miktarda Dünya dışına kaçırmaya çalışacaktır.
Heyecan dozu yüksek olan bu öykü, trajikomik bir sona dayanıyor.
Lanetli Gezegen
Bu öykü, daha önce Cep Kitapları’ndan Marslılar ismiyle çıkan ve içinde 4 Asimov öyküsü barındıran kitapta “Enayi Tuzağı” adıyla yayımlanmıştı.
3 G. isimli uzay gemisi, hiper uzayda mürettabatıyla birlikte süzülmektedir. Hercules Yıldız Kümesi Sistemi’nde yer alan ve Junior adını verdikleri Troas gezegenine ulaşmak hedefleridir. Vardıklarında, gezegende garip bir hava olduğu hissedilir. Bir süre sonra işler sarpa sarmaya başlayacak ve Mark ile Kaptan Follenbee’nin arası da beklenmedik bir şekilde açılacaktır. Mark’tan sorumlu psikolog Sheffield ise, olaylara müdahil olacaktır. Gezegen Berilyum doludur ve bu gaz insanlar için son derece tehlikelidir. Bunu fark eden Mark, bir an önce Dünya’ya dönmeleri gerektiğini bildirir.
Sonsuz uzayda dahi egolarıyla hareket eden insanlar, bir uzay gemisi içinde olsalar bile aralarında geliştirdikleri kast sistemiyle hareket ederler. Aralarındaki iletişimsizliğin büyük felaketlere yol açabileceğini gözler önüne seren Asimov’un asıl amacı da bu zaten: Uzaya açılsak ve teknolojik anlamda çok fazla ilerlesek de, insanlığımızı yitirdiğimiz taktirde bunların hiçbirinin bir öneminin kalmayacağını vurguluyor.
Şafakta Karşılaşma – Arthur C. Clarke
Isaac Asimov öyküleriyle dolu bir derlemede karşımıza bilimkurgunun ustalarından Clarke’ın çıkması ilk etapta şaşırtıyor fakat öykünün güzelliği karşısında bu fikir aklımızdan çıkıveriyor.
Bu derlemeden kısa bir süre sonra Ve Yayınları’ndan çıkan “Kanatların Olmasın” isimli derlemede de yer alacak olan bu öykü, son olarak İthaki Yayınları’nın yayımladığı Clarke’ın başyapıtı 2001: Bir Uzay Destanı isimli kitabın içinde de yer alıyor. Bir Uzay Efsanesi serisinin yazılmasına yardımcı olan öykülerden biri olması sebebiyle, Arthur Clarke öyküleri arasında özel bir yere sahip olduğunu söylemek mümkün.
Teknolojik anlamda ciddi şekilde gelişen insanlık, donanımlı uzay araçlarıyla birlikte galaksinin dört bir yanında yaşamın bulunabileceği gezegenler aramaya çıkar. Daha önce yüzlerce bulmayı başarmalarına rağmen, yaşam için umut vaat eden bir gezegene inmeye karar verirler. Öykünün finalinin sorgulatıcı olduğunu da belirtmek gerek. Clarke’tan, evrene ve insanlığa dair bir öykü.