Rus bilimkurgu yazarları Boris ve Arkadi Strugaski biraderlerin 1972 tarihli romanı Uzayda Piknik (orijinal adıyla Piknik na obochine yani “Yol Kenarında Piknik”), ülkemizde Tarkovsky tarafından çekilen Stalker filmiyle ve hikayeden oldukça bağımsız bir uyarlama olan S.T.A.L.K.E.R. oyun serisiyle hatırlanıyor. Ayrıca yakın zamanda gösterime giren Yok Oluş filmine ve filmin uyarlandığı Southern Reach üçlemesi gibi eserlere ilham kaynağı olmasıyla hâlâ güncelliğini koruduğunu gösteriyor.
Kitap insanlıkla iletişime geçmedikleri kısa bir ziyaretten sonra dünyamızı terk eden uzaylıların arkalarında bıraktıkları kalıntılardan oluşan altı “Bölge“den bir tanesini ve değerli kalıntıları toplamak için yasa dışı biçimde bölgeye giren “stalkerlar“ı anlatıyor. Bu bölge Harmnont bölgesi ve ana karakterimiz usta Stalker Redrick Schuhart. Gizlice takip etmek anlamına gelen “stalk” fiilinden türetilen stalker kelimesi iz sürücü anlamına geliyor. Strugatski kardeşler kitapta modern bilimi, insanlığın önemini, evrendeki yerimizi, devlet sistemini ve bürokrasiyi sorguluyorlar. Bunu şiddetli ve sert bir biçimde yaptıklarından dolayı kitap Sovyetler döneminde sansürlenmeye çalışılmış. Strugatskiler’in derdi saydıklarımla sınırlı da değil. Uzayda Piknik, sabah evinizden çıkmanızla başlayıp akşam dönmenize kadar geçen sürede gördüğünüz her şeye “Neden?” sorusunu soran, tüm düşünce ve fikirleri sorgulayan bir kitap.
Yazarların kendine has tarzı tabii ki bu kitapta da hissediliyor. Yerli okurun yabancı olduğu bu tarz zaman zaman kitaptan kopmanıza sebep olabilir. Kitabı okurken satır aralarındaki düşünceleri ve aralara yerleştirilmiş esprileri kaçırmamaya çalışmalısınız. Strugatskiler’e has ince kara mizah okuma zevkinizi arttırıyor. Zaten kitap mizahi yönü kuvvetli ve eğlenceli bir bölümle açılış yaparak bunun sinyalini önceden veriyor. Kitabın açılışında ilerideki varoş havayla tezat oluşturacak şekilde bilim adamıyla yapılan bir röportaja şahit oluyoruz. Bu bölüm sadece kitabın dünyasını değil genel havasını da anlamamızı sağlıyor. Ancak kötü bir şeyin de habercisi. Kitabın tek kötü yanı oldukça klişe karakterlere sahip olması. Bilim adamı Valentine Pilman ve ana karakterimiz Redrick Schuhart başta olmak üzere maalesef son derece tahmin edilebilir karakterlerimiz var. Andrei Tarkovsky’nin hikayeye yazar karakterini eklemesi ve olay örgüsünde değişikliklere gitmesinin sebeplerinden bir tanesi bu olabilir. Ancak film senaryosunun kitabın yazarlarının elinden çıktığı unutulmaması gereken bir detay.
Tabii kitap karakterlerle ilgili bu eksiğini sunduğu son derece yaratıcı fikirler ve insanı düşünmeye sevk eden konusuyla kapatıyor. Kitabın içinde geçen ve Uzayda Piknik ile ilgili neredeyse her tanıtımda görebileceğiniz şu ufuk açıcı örneğe bakalım. Ailenizle beraber arabada gidiyorsunuz. Yemek saati geldiğinde arabayla çayırlığa girip piknik yapmaya başlıyorsunuz. Bu sırada çayırlıktaki hayvanlar sizi endişeyle izliyor ve siz gittikten sonra düşüncesiz insanlar olduğunuz için arkanızda bıraktığınız çöplerinizi incelemeye başlıyorlar. İnsan medeniyetinin son teknoloji ürünü çöplerinden bazıları karıncalar için cennetten gelen bir hediye gibi. Kitap uzaylıların yaptığını buna benzetiyor ve adını buradan alıyor. Uzaylıların arkalarında bıraktıklarından bazıları bilim adamlarımız için bile sihir gibi. Burada Arthur C. Clarke‘ın sözünü hatırlamamak mümkün değil.
“Yeterince gelişmiş bir teknoloji büyüden ayırt edilemez.”
Buna benzer düşünceleri yakın zamanın popüler kitaplarından Üç Cisim Problemi‘nde de görmüştük. Kitap bize Nişancı ve Çiftçi isminde iki örnek vermişti. Ancak bu örnekler daha çok her şeyi ne kadar yanlış anlamış olabileceğimiz üzerineydi.
- Nişancı: Hiç bir attığını kaçırmayan nişancı kağıdın üzerine onar cm aralıkla ok atarak delik açıyor. Kağıttaki iki boyutlu medeniyetin bilim adamlarına göre bir numaralı fizik kanunu şu oluyor. “Her on cm’de de bir delik vardır.”
- Çiftçi: Bu örnek biraz daha ürpertici. Kümeste yaşayan hindilerin arasından bir bilim adamı büyük bir keşif yapıyor. “Her sabah saat on birde yemek gelir.” Keşfini açıkladığı sabah saat on birde çiftçi gelip hepsini kesiyor. Aslında o gün şükran günüymüş. Kötü şans.
Ancak Üç Cisim Problemi’nde Uzayda Piknik’in tersine bir görüş de mevcuttu. Her yıl çekirgelerin istila ettiği bir tarlayı gören karakterlerimiz şöyle düşünüyordu: “İnsanlarla çekirgelerin arasındaki teknoloji farkı bizimle uzaylıların arasındakinden daha mı az? Belki yalnızca böcek olabiliriz ama doğa böceklerin de kazanabileceğini gösteriyor.”
Biraz da kitabın ülkemizdeki baskısından söz edelim. Elinize alacağınız kitabın kapağı dizideki tüm kitaplar gibi müthiş bir tasarıma sahip. İthaki, okuyucular tarafından çok beğenilen sade kapak tasarımlarını sürdürerek müthiş bir iş yapıyor. Kitabın çevirmeni Hazal Yalın, yazarların diğer kitaplarını da Rusça aslından çevirmiş. Strugatskiler’in kendine has bir anlatımı olduğu için çevirideki ufak tefek sıkıntılar olması normal. Örneğin Redrick’in lakabının kimi zaman Red olarak bırakılıp kimi zaman Kızıl olarak çevrilme sebebini anlamadım. Uzaylıların arkalarında bıraktıklarına zamazingo denmesi ve bunun kimi zaman bir terim olarak kullanılması okuyucuyu rahatsız edebilir. Ayrıca “Stalker” kelimesinin de kitabın diğer baskılarındaki gibi Türkçeleştirilmesi uygun olurdu. Yine de okumayı zorlaştırmayan başarılı bir çeviriyle karşı karşıyayız.
Son olarak kitapta önemli yer tutan şu “büyülü zamazingolardan” bahsedelim. Uzaylı çöpleri arasında bölünerek çoğaldığı için bitmeyen piller, metabolizma düzenleme bileklikleri, siyah damlacık denilen taşı mücevhere dönüştürebilen katmanlar, yer çekiminin kat kat fazla olduğu alanlar ve çok daha fazlası var. Bölgelerin içerisindeki kadar dışarısındaki teknoloji de çok ilginç. Kitap gelecekte (en azından uzak gelecekte) geçmemesine rağmen uzaylılardan kalanlar sayesinde teknoloji daha gelişmiş. Burada kalıntılara farklı bakış açıları var. Bilim adamları bölgeleri bilimin gelişimi açısından nimet gibi görürken halktan insanlar bir kazanç kapısı, devletler ise bir çeşit kaynak olarak görüyor.
Kısacası Uzayda Piknik, bilimkurguseverlerin okuması gereken bir kitap. Okurken yazarlardan veya çeviriden ötürü yorulsanız da devam etmeli, ara sıra kitabı kapatıp size çağrıştırdıklarını düşünmelisiniz. Belki Uzayda Piknik pek çok modern yazar gibi size de ilham kaynağı olur. Çünkü elinizde, bilimkurgu klasiği unvanını sonuna kadar hak eden bir kitap var…