Süper kahraman janrının bilindik öğeleri 1938’de Action Comics’in birinci sayısındaki Superman’le beraber oluşmaya başladı. II. Dünya Savaşı sonrasında ABD ve Rusya arasındaki ilişkilerin durumuna bağlı olarak, Amerikan çizgi romanlarında Rus karakterler genellikle kötü olarak resmedildi. Kızıl Hayalet (Red Ghost) ve Abomination (Menfur Şey) gibi bir lakabı olanları saymazsak birçoğunun adı bile yoktu. Uzun çeneli Amerikan süper kahramanları tarafından sadece yumruklanmaya yarıyorlardı. 1960’lardaki pek çok Marvel çizgi romanı salt anti-komünist propaganda olarak okunabilir; örneğin Fantastik Dörtlü’nün “kızılları uzaya yollama” maceraları ve Iron Man (Demir Adam)’in erken dönem öykülerde hep kızıl sabotajçılarla uğraşması gibi… Hatta genç kahraman Örümcek Adam (Spider Man) bile Sovyetler tarafından desteklenen kötü adamlar (Rhino, Chameleon ve Avcı Kraven) ile mücadele ederken, bir yandan da Queens kentini korumaya, liseye gitmeye ve hangi çekici kadınla çıkacağına karar vermeye çalışıyordu.
Ancak Rusya kökenli ve bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan ülkelerden gelen sayısız kötü adama rağmen, birkaç bağımsız şirketle beraber Marvel ve DC Comics dünya çapında sevilen, hatta bazılarının kendilerine ait çizgi romanları dahi yayımlanan birkaç Rus süper kahramanı da yarattı. İlk görünüm tarihleri en yeniden eskiye doğru olmak üzere, işte çizgi romanlarda, aksiyon filmlerinde ve animasyonlarda karşımıza çıkan en muhteşem ve ilginç on Rus süper kahraman:
Black Lightning
(İlk görünme: 2009 yılında Black Lightning filmiyle)
Listemizin ilk Rus süper kahramanı “Black Lightning”. Fakat onu, yakın zamanda CW kanalında yayımlanacağı söylenen DC Comics kahramanıyla (veya Türkiye’de izleyicilerin “konuşan araba” olarak bildikleri Kara Şimşekle, ç.n.) karıştırmamak lazım. Bu listede bahsini ettiğimiz “Kara Şimşek”, Rus film yapımcı ve yönetmenleri Alexandr Voitinsky ve Dimitry Kselion ile Kazakistanlı film yapımcısı Timbur Bekmambetov’un orijinal bir yaratısı. Bekmambetov daha önce de Wanted (Aranıyor), Abraham Lincoln: Vampir Avcısı çizgi romanlarından uyarlanan filmleri yönetmiş ve Ben Hur klasik filminin 2016’daki yeniden çekimini (remake) gerçekleştirmişti.
Kara Şimşek’in öyküsü, sanki Peter Parker (Örümcek Adam) Queens yerine Moskova’da yaşasaydı ve bir örümcek tarafından ısırılmak yerine babası gibi olan bir figür kendisine eski bir araba verseydi ne olurdu sorusu üzerine kurulmuş. Öyküde, hayattaki tek amacı hoş bir sarışın olan sınıf arkadaşı Nastya ile çıkmaktan ibaret sıradan bir üniversite öğrencisi olan Dima Maykov’un maceralarını takip ediyoruz. Bir gün çiçek taşımacılığı yaparken, babasının bu eski külüstürünün uçabileceğini keşfeder. Çünkü araba, Sovyetler dönemine ait çok gizli bir araştırma ve geliştirme projesinin parçasıdır. Uçan bir arabanın Dima için başlangıçtaki tek anlamı, bundan böyle çok hızlı taşıyacağı çiçek kargolarından daha fazla para kazanarak kızları etkileyecek oluşudur. Fakat tıpkı Örümcek Adam’ın amcası Ben’i öldüren gangsteri durduramaması gibi, Dima da babasının bıçaklanmasına engel olamaz. Bu olaydan ötürü duyduğu vicdan azabı ve suçluluk hissi, (arabasının hızından ve renginden ötürü) “Kara Şimşek” adını taşıyan bir süper kahramana dönüşmesini sağlar. Sonunda çatlak bilim adamı Viktor Kuptsov ile ölümüne bir çatışmaya girer. Kuptsov da kendi Mercedes arabasına Dima’nın Volga’sının özelliklerini kazandırmıştır.
Kara Şimşek süper kahraman türünün bütün klişelerini barındırmaktadır: dâhi seviyesinde zeki süper kötü adamların planları, gizli sığınaklar, büyük romantik öpücükler ve Dünya’nın atmosferinin dışında bir final savaşı. Öyle görünüyor ki, süper kahramanların kendilerini feda etmelerindeki gözüpek cesaretleri bütün dünyada sinema seyircilerini derinden etkiliyor. Şubat 2017’de gösterime giren ve meraklı dev bir ayının maceralarını anlatan başka bir Rus süper kahraman filmi olan “Guardians” (Muhafızlar), bu türün Rusya’da canlılığından hiçbir şey kaybetmediğini kanıtlamakta.
Molotov Cocktease
(İlk görünüm: 2004 yılında The Venture Bros. 1. Sezon, 4. Bölüm “The Incredible Mr. Brisby”)
Klasik Hanna Barbera çizgi filmi Jonny Quest ile beraber süper kahraman çizgi romanları, yetişkinlere yönelik olarak uzun süredir devam eden ve bir hayli popüler olan “The Venture Bros” yapımı üzerinde epeyce etki sahibi. Dizinin yan karakterlerinden biri, ana kahraman Dr. Venture’ın koruması Brock Samson ile aşk-nefret ilişkisi yaşayan Rus suikastçı Molotov Coctease. Molotov Cocktease, Marvel çizgi romanlarındaki anti kahramanlar “Black Widow” (Kara Dul) ve “Silver Sable” (Gümüş Samur)’ın bekâret kemeri takmış, dengesiz bir aşk kadını versiyonunu andırıyor.
Molotov Cocktease ve Brock Samson’ın aralarındaki aşk/nefret ilişkisinin tarihi Soğuk Savaş döneminde genç birer ajan oldukları döneme dek uzanıyor. Brock ile Cocktease, 1986 Goodwill Alternatif Olimpiyat Oyunları esnasında (1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinin ardından ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin 1980’de Moskova’da düzenlenen Olimpiyatları boykot etmeleri, ve buna tepki olarak SSCB’nin ve Doğu Bloku ülkelerinin 1984’te Los Angeles’taki Yaz Olimpiyatlarına katılmaması üzerine 1986’da Ted Turner öncülüğünde başlatılan alternatif uluslar arası spor müsabakası, ç.n.) gizli görevde olan Brock’un Cocktease’ın babasını öldürmesiyle tanışıyorlar. (Şuradaki video kesitinde aralarındaki tutku ve nefretin şiddetini izleyebilirsiniz)
Sonraki bölümlerde Molotov Cocktease’in Brock’a karşı daha zıt ve düşmanca bir tutum takındığına şahit oluyoruz. Cocktease, “Black Hearts” (Kara Yürekler) adlı paralı askerlerden müteşekkil bir grup kurarak Brock’u OSI örgütündeki takım arkadaşlarını öldürmesi ve oradan ayrılması yönünde teşvik ediyor. (Tabii burada belirtmek gerekir ki, Cocktease aynı zamanda OSI için çalışmakta ve örgütün içindeki ajanları yok etmek için gizli kimlikle hareket etmektedir, tıpkı esin kaynağı “Black Widow”-“Kara Dul”un sayısız Marvel çizgi romanında yaptığı gibi.)
Sonuç olarak, The Venture Bros için de sürpriz bir dönüm noktası olan Molotov Cocktease, Soğuk Savaş’taki femme fatale (ölümcül cazibeye sahip kadın) ajanların komik bir parodisi niteliğinde. Aynı zamanda, göbeğine kadar açık şuh giysisi üzerindeyken erkekleri öldürmediği zamanlarda eşofman giymeye bayılıyor.
Superman of Earth-30
(İlk görünüm: 2003 yılında Superman: Red Son -“Süpermen: Kızıl Veliaht”- 1. Sayıda)
“Süpermen’in uzay gemisi ABD yerine Sovyet Rusya’ya inseydi ne olurdu? 2003’teki Elseworlds (Başka Türlü Dünyalar) mini serisinden çıkan “Superman: Red Son” (Süpermen: Kızıl Veliaht)’da Mark Millar ve Dave Johnson on yıllara yayılan bu popüler destana dair aynı soruyu yanıtlamaya çalıştılar. DC Comics’in büyük yıldızları da seride konuk olarak gözükmüştü. Bu alternatif hikâyede Süpermen, Ukrayna’da kolektif bir çiftlikte yaşayan genç bir delikanlıdan Joseph Stalin’in propaganda sembolüne dönüşürken gittikçe güç kazanır. Bu alternatif öyküde, Pyotr Roslov (Süpermen’in çocukluk arkadaşı Pete Ross’un Dünya-30’daki versiyonu) Stalin’e suikast gerçekleştirdikten sonra Süpermen bütün iktidarı elinde toplayarak bir diktatör olur. 2000 yılı itibariyle Sovyetler Birliği dünyanın kontrolünü ele geçirmiştir. İnsanlara yapılan özel bir beyin ameliyatı sayesinde Süpermen’e koşulsuz itaat etmeleri sağlanmış, hastalıklar ortadan kalkmış ve savaşlar son bulmuştur.
Fakat buna benzer bütün hikâyelerde her zaman olduğu üzere, mutlaka bir muhalefet ve direnişle karşılaşmak kaçınılmazdı. Bu sefer, daha sonrasında ABD başkanı olacak olan bilim adamı Lex Luthor, Süpermen’in rejimini devirmek için onun Bizarro adlı bir klonunu yaratır. Bizarro sonra kendi kendini feda edecektir. Ayrıca Brainiac adlı, Deep-Blue tarzı bir bilgisayar programı da yüksek kapasitedeki hesaplama gücünü kullanarak Süpermen’in “Çelik Yoldaşları”nı alt etmeye uğraşmaktadır. Bunu gerçekleştirmeye çalışırken büyük hasarlar da verir; örneğin Süpermen’in müttefiki Wonder Woman (Harika Kadın)’ı yaralar ve Stalingrad’ı küçültür. (Bir şişenin içine sıkıştırılmış Kandor kentine bağlı bir uca yerleştirir.) Brainiac sürekli taraf değiştirir ve sonunda Süpermen onu uzayda patlatıncaya dek sayısız felakete neden olur.
Millar ve Johnson, Süpermen otoriteryen bir rejim kurmuş olsa da içinde halen iyi kalan bir şeylerin de olduğunu göstermek istemişler. Lois Lane-Luthor’ın ona bıraktığı mektupta “(Madem her şeyi ele geçirmeye niyetlisin) Neden bütün dünyayı bir şişenin içine hapsetmiyorsun?” demesiyle Süpermen ABD’yi işgal etmeyi durdurur. “Kızıl Veliaht”ın sonlarına doğru, Dr. Manhattan’ı yanına çekerek uzayda takılmaya başlar, 2000 yıl sonra Lex Luthor’ın cenazesi için geri döner. Bu süre zarfında Luthor kendi dünya çapındaki diktatörlüğünü tesis etmiş, bütün hastalıkların tedavisini bulmuş ve diğer gezegenlerde koloniler kurmuştur.
Barındırdığı şiddet ve beyin yıkama ile Dünya-30’un Süpermen’ini geleneksel bir kahraman figürü olarak görmek zor, fakat yine de Süpermen: Kızıl Veliaht’ın düşündürücü bir alternatif tarih çizgi romanı olduğunu kabul etmek lazım. Benzeri bir şeye Henry Cavill’in “Man of Steel” (Çelik Adam) ve “Batman Süpermen’e Karşı”sında da rastlıyorduk. (Kızıl Veliaht’ın aktörün en favori çizgi romanlarından biri olduğunu hatırlatalım.) Ayrıca Injustice video oyunlarında bir tirana dönüşmüş olan Süpermen’i de (çok daha gaddar olsa da) eklemek lazım.
The Russian
(İlk görünümü: 2000 yılında “The Punisher” -Cezalandırıcı- sekizinci sayıda)
Rus, aslında bir süper kahraman biçimine hiçbir şekilde uymasa da bu listede ona yer verilmesinin nedeni katıksız bir baş belası olması ve Thomas Jane’in başrolünde oynadığı 2004 tarihli Punisher filminde akılda kalıcı tek sahnede yer alması. (Ayrıca bu karakteri her gördüğümde gülmekten kırılmam da başka bir sebep.) Rus bir seferinde, iki metreyi aşkın boyu ve 250 kilonun üzerindeki ağırlığıyla Kuzey İrlanda’daki Belfast’ta bir adamı yemeye cüret etmişti ve emin olun sadece sarılarak sizi öldürebilme potansiyeline sahip. İlk kez, mafya anası Ma Gnucci tarafından Punisher’ı öldürmesi için kiralandığında karşımıza çıkmıştı. Punisher, Ma Gnucci için tam anlamıyla bir baş belasıydı. Seri boyunca Punisher, Ma Gnucci’nin bütün askerlerini ortadan kaldırmıştı.
Bütün bir çizgi roman serisi boyunca Rus, Frank Castle ile dövüşürken bir yandan da hiç durmaksızın Daredevil, Örümcek Adam, X-Men gibi Amerikan süper kahramanlarını ve Thor’u nasıl sevdiğine dair çene çalmakta, bütün servetini Levis kotlara ve CD’lere harcamak istediğini anlatmaktadır. Garth Ennis (Preacher-Rahip) ise süper kahramanlara yönelik nefretiyle bilinmektedir. Bu yüzden Rus, adeta Garth Ennis’in rahatsızlık duyduğu her şeyi bünyesinde toplamış devasa bir paket gibidir. Punisher sonunda Rus’u oldukça yaratıcı bir şekilde yener: Derbeder komşusu Bumpo’nun fırınından çıkardığı sıcak bir pizzayla yakarak! Gerçi Rus sonraki Punisher sayısında üç kalpli bir siborg olarak tekrar geri döner. Bu sefer ortadan kaldırılması için ancak bir hidrojen bombası gerekecektir.
The Russian, İrlandalı muzip çizgi roman yazarı Ennis’ın yarattığı en büyük karakterlerden biri. Ennis’in diğer önemli karakterleri olarak Arseface, Sixpack ve Dogwelder’ı – DC Comics’in Hitman’inden- sayabiliriz. Ennis, kara mizah içeren Dynamite serisi “The Boys”ta işlediği süper kahraman parodileriyle de biliniyor.
Daha sonra Rus’u devralan sanatçı Steve Dillon, onun devasa cüssesini ve şiddete olan düşkünlüğünü korkunç derecede gülünç birkaç sahnede kullandı. Önceden WWE’nin bir yıldızı olan Kevin Nash’le beraber, oldukça ciddi bir uyarlama olan Punisher filmindeki Rus karakterinde mizah unsurunun bariz biçimde ortadan kaybolmuş olması göze batsa da, gene de ufak boyutlardaki Jane’in Rus’u (bir kez daha) sıcak bir şeyle yok etmesini görmek eğlendiriciydi. (Elbette hiçbir şey pizza ile öldürülmekten daha komik olamaz!)
Nikolai Dante
(İlk görünümü: 1997 yılında “2000 AD” –“M.S.2000”nin 1035. Sayısında)
Judge Dredd, Rogue Trooper ve Johnny Alpha ve birkaç konuk karakterle beraber, süper güçlere sahip bir macerapereste dönüşen dolandırıcı Nikolai Dante, çok uzun zamandır yayımlanmaya devam eden İngiliz bilimkurgu çizgi roman dergisi 2000 AD’nin en büyük karakterlerinden birisi. Yazar Robbie Morrison (12. Doktor) ve sanatçı Simon Fraser (Judge Dredd), Nikolai Dante’ye meşhur repliği “Öldürmek için fazla harikayım” cümlesini kazandırmıştı. Buna benzer böbürlenmeleri eşliğinde, Dante 27. Yüzyıl Rusyasında (Romanov Hanedanı halen hayattadır) farklı yönetici elitlerin birbirlerine karşı kurdukları ittifaklar arasında sürekli saf değiştirip dururken hırsızlık ve korsanlık yapmaya da devam etmektedir.
Nikolai Dante’nin karanlık bir geçmişi vardır. O kurmaca evrendeki Rusya’nın şimdiki lideri Vladimir Makarov’un rakibi Dmitri Romanov tarafından tecavüze uğrayan korsanlar kraliçesi Katarina Dante’nin oğlu olarak yetişmiştir. Sahip olduğu bu Romanov mirası sayesinde, Romanovlara ait olan bir silah tacını kullanabilmektedir. Bu tacın özel teknolojisi Dante’ye iyileştirme gücü kazandırmakta ve üzerindeki özel biyo-bıçaklar düşmanlarını parçalara ayırmasını sağlamaktadır. Romeo ve Jüliet’in Rus bilimkurgu versiyonu olarak, Nikolai sonunda Vladimir’in kızı Jena Makarov’a âşık olur. Jena’ya, despotik babasını Dmitri ile başka bir savaş sonucunda yakalanmasından önce tahttan indirmesinde yardımcı olur. Vladimir, oğlu Arkady’nin bedenini kontrol edebilmektedir.
Yolculukları ve mücadeleleri esnasında Nikolai Dante asla gerçek huzuru bulamaz. Hatta serinin 2012’deki final sürümünde Vladimir ile Rus ruleti oynarken yakalandığı için Jena ile olan düğününü kaçırır. Fakat bütün bu maceralar olurken yoğun cinsellik, şiddet ve genel bir destansılık asla eksik olmaz. Nikolai Dante, kesinlikle en klas Rus çizgi roman karakteridir. 2002 yılında en iyi karakter dalında Eagle (Kartal) Ödülünü (Eisner ödüllerinin İngiliz versiyonu) kazanmıştır. Umuyoruz ki yakın zamanda bir TV dizisi veya filmle tekrar geri döner.
Valentina Vostok (Negative Woman / White Queen)
(İlk görünümü: 1977 yılında Showcase’in 94. Sayısında)
Valentina Vostok, esas olarak Paul Kupperberg tarafından yazılan Doom Patrol’daki Negative Woman diye bilinse de, DC evrenindeki pek çok rolün içini doldurmuştur. Ayrıca başlangıçta kötü biri olmayan az sayıdaki Rus süper kahramanlardan biridir. Bu durum aslında oldukça ironik, çünkü “Legends of Tomorrow” (Yarının Destanları) TV şovunda ortaya çıktığında Vostok’u Firestorm (Ateş Fırtınası) kahramanını ve onun maddeyi dönüştürerek nükleer enerji sentezleme özel yeteneğini Sovyetler Birliği için kopyalamaya çalışırken görmüştük. O sezonun büyük kötüsü ve vandal vahşisi oydu. Fakat çizgi romandaki Vostok, özel bir uçağı çalarak ABD’ye iltica eden, uçağın inişi esnasında ölümcül bir çarpışma yaşayan bir Sovyet Hava Kuvvetleri subayıydı.
Şans eseri, Vostok orijinal Doom Patrol ekibinin öldüğü yere çarpmıştı. Bu sayede daha sonradan Larry Trainor (veya Negatif Adam) olacak olan karakterin güçlerini alarak kudretli bir “negatif varlığa” dönüşmüştü. Fakat maalesef, âşık olduğu takım arkadaşı Tempest’e, bundan böyle radyoaktif olması sebebiyle sadece özel sargılarla dokunabildiğinden aralarındaki romantik ilişki oldukça gergin bir hâl almıştı. Trainor sonunda geri dönüp Vostok’la yani “negatif varlık”la birleşiyordu, bu da Vostok’un radyoaktifliğini iyileştirse de güçlerini kaybetmesine yol açmıştı. Vostok, süperstar yazar Grant Morrison’un Doom Patrol’ü devralmasının hemen öncesinde hikâyeden ayrılıyordu. Morrison’un elinde Vostok bir daha gözükmediği için, diğer Doom Patrol üyeleri arasında daha az tanınmakta.
Buna rağmen, Valentina Vostok, DC evreninde barışı muhafaza etmekle görevli bir grup ajanın arasında hem Agency’nin hem de Checkmate’ın üyesi olarak yeniden hayat buldu. 1990’lı ve 2000’li yıllarda DC Comics öykülerinde organizasyonun bir üyesi olarak ortaya çıktı. Hatta Greg Rucka 2007 yılında kitabı sürdürürken “Beyaz Kraliçe” olarak Amanda Wallerın yerini bile aldı. Bu noktada, bir karakter olarak ihtişamının zirvesindeydi ama sonra hem “Final Crisis” – “En Son Kriz”de hem de DC New 52 olayı “Forever Evil”-“Daima Kötü”de öldürüldü. Yine de, casusluk teçhizatları ve acayip yetenekleriyle Gerard Way’in Doom Patrol’ünde yerini tekrar bulmasını umsak da, Larry Trainor da hâli hazırda listede olduğundan bu pek mümkün gözükmemekte
Magik
(İlk görünümü: 1975 yılında büyük boyutta – “giant-sized” basılan X-Men birinci sayısında)
Ilyana Rasputin, X-Man’lerden Colossus’un tapılacak derecede güzel ve sevimli, isimsiz küçük kız kardeşi olarak ortaya çıktı. Ama daha sonra teleportasyon (ışınlanma) yeteneğine sahip, Soulsword (Ruh kılıcı) kullanabilen, Limbo’yu (Hristiyanlık inancına göre, vaftiz edilmeden ilk orijinal günahla ölenlerin ruhlarının bulunduğu cehennemin bir katı, ç.n.) yöneten Magik’e dönüştü. Marvel evrenindeki en kudretli büyü gücüne sahip karakterlerden biriydi. Magik’in mutant güçleri, küçükken şeytan Belasco tarafından kaçırılıp Limbo’ya götürüldüğünde aktifleşmişti. Belasco, özel birtakım kantaşlarını (bloodstone) kullanarak kendi boyutundan kurtulmak için Magik’i kandırıyordu. 1984’teki mini seride, Magik 6 yaşından 13 yaşına dek Belasco’dan ve Storm (Fırtına) karakterinin Limbo versiyonundan hem ak büyü hem de kara büyü öğrenirken aynı zamanda sihirli diskleri çağırarak ışınlanma yeteneğini de kazanmıştı. Magik ayrıca, kendi ruhunun enerjisini kullanarak yarattığı mistik bir kesici alet olan “Ruh kılıcı” (Soulsword) sayesinde kendisini hedef alan ölümcül büyüleri etkisiz hale getirebiliyor ve bu büyülü kılıcı bir dövüş silahı olarak kullanıyordu.
Büyülü Ruh Kılıcı ve zırhıyla, Magik, 1993 yılında “Legacy Virus” öykü dizgesinde ölene dek “Yeni Mutantlar” (New Mutants) adı verilen genç X-Men bölüğünün en önemli üyelerindendi. Belasco Magik’i 2007’de dirilttikten sonra Magik Yeni Mutantların tekrar bir üyesi oldu, ta ki Cyclops’un (Tek gözlü dev, Tepegöz) Extinction (topyekün imha) ekibine terfi edinceye dek. Cyclops’un ekibindeyken, Colossus, Cyclops, Emma Frost ve Namor ile birlikte Avengers – X-Men eşleşmesinde Phoenix (Anka) gücünü kazandı. Bu olayın ardından, Doctor Strange ile beraber sihirli yeteneklerini antremanla geliştirdi. Magik, Brian Michael Bendis “Uncanny (Tekinsiz) X-Men” serisini yönetirken ve X-Men’lerin merkez üssünün Limbo olduğu mevcut “Extraordinary (Olağanüstü) X-Men” serisinde hep dayanak noktası ana karakterlerden biri oldu.
Magik’in arka plan hikâyesi oldukça karmaşık. Ama mistik yeteneklerinin X-Men’deki alışılagelmiş süper kahraman ve bilimkurgu öykülerine fantezi ve hatta Lovecraftyan (korku, bilimkurgu ve fantastik edebiyatın kurucu yazarlarından H.P.Lovecraft’ın tarzını anımsatan, ç.n.) korku öğelerini eklemlediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Örneğin kişisel tarihi boyunca “Elder Gods” (Kadim Tanrılar) ve temsilcileriyle sayısız kez savaştığını biliyoruz. Şeytani köklerinden ötürü, Magik’in bir ayağı her zaman karanlık tarafa basıyor. Hatta ölümden geri döndüğünde kötücül iblis Darkchilde’in şeklini almıştı. Son yıllarda Magik en güçlü mutantlardan biri olarak yazıya ve çizgiye döküldü, ama bu büyük güce sahip olmasının bedeli ruhundan parçaları kaybetmesi veya ruhunun kara büyüyle bozulması oldu.
Maalesef, Magik’in süper güçlü versiyonu henüz herhangi bir X-Men çizgi filminde, aksiyon sinemasında veya video oyununda ortaya çıkmadı. Fakat yine de, “Scott Pilgrim vs. the Universe” çizgi romanının beşinci cildinde Scott Pilgrim’in Ramona Flowers’a Magik’in arka plan hikâyesini anlatmaya çalıştığını not etmeden geçmeyelim.
Colossus
(İlk görünümü: 1975 yılında büyük boyutta basılan “giant-sized” X-Men birinci sayısında)
Colossus (İsmin Anlamı: Devasa bir heykel. Tarihsel çağrışımı ise dünyanın yedi harikasından biri olan ünlü Rodos Heykelidir, ç.n.) bu listede benim en favori süper kahramanım. Bedenini organik çeliğe dönüştürebilme yeteneğine sahip bir Rus çiftlik çocuğu olarak tamamen yeni ve farklı X-Men ekibinin de ilk üyeleri arasındaydı. Nazik bir dev olan Colossus, Wolverine ve Kitty Pryde ile bağlar kurdu. Wolverine’i meşhur “Fastball Özel” sayısında aksiyonun içine soktuğunu, Kitty Pryde’a âşık olduğunu, hatta “Mutant Massacre” (Mutant Katliamı) öyküsünde Kitty Pryde’ın öldüğünü zannettiğinde bu sebeple Marauder Riptide’i öldürdüğünü not edelim. Magik “Legacy Virüs” yüzünden öldüğünde, barışçıl davranmayı bir kenara bıraktı. İngiliz süper kahraman ekibi “Excalibur”a katılmadan evvel Magneto’nun “Acolytes” (Magneto’nun izindeki yardımcıları ç.n.) grubunun bir üyesiydi. Bu süreçte neredeyse Kitty Pryde’ın yeni serseri erkek arkadaşı Pete Wisdom’ı öldürüyordu.
2001 yılında Beast (Canavar)’in Legacy Virüsü için tedavisi havaya yayılsın ve bundan böyle hiçbir mutant bu virüsü kapmasın diye Colossus kendi hayatını feda etti. Joss Whedon ve John Cassaday “Astonishing (Hayret Verici) X-Men”de Colossus’u heyecan uyandırıcı bir sahneyle geri getirdi: Mermiler metal göğsünden sekerken Colossus Kitty Pryde’ı kucaklıyordu. Sonunda Pryde ile yattığı bu bölümde, mutantlar için bir tedavi bulmak amacıyla kötücül yaratık “Ord of Breakworld”ün (Kırık Dünyanın Ord’u) Colossus’un ölümünden sonra onun bedenini çaldığı açığa çıkmaktaydı. Colossus ayrıca “World War Hulk: X-Men” (Dünya Savaşı Hulk: X-Men)’de Hulk ile yumruk yumruğa dövüştü, üstelik kolu ısırılıp koparılmasına rağmen.
Yakın zamanlarda Colossus, adeta korkunç derecede yıkıcı güçlere sahip Juggernaut karakteri gibi davranmaya başlayarak barışçıl doğasıyla yok etmeye karşı duyduğu açlık arasında bir denge kurmaya çabaladı. Phoenix’in konuklarından biri olması işleri iyice karıştırdı, ama Cable ve X-Force serilerinde Cable Colossus’a yeteneklerini kontrol ederek zıt duygularını dengelemesinde yardımcı oldu. Colossus şimdi “Extraordinary (Olağanüstü) X-Men”in ana karakterlerinden biri ve muhteşem çekicilikte bir sakal bırakmış durumda. Devasa cüssesine ve anlık öfke nöbetlerine rağmen, büyük bir hayran kitlesine sahip olan Colossus halen en barışçıl ve şefkatli X-Menlerden biri olmayı sürdürüyor. Kitty Pryde ile olan ilişkisi tüm zamanların en romantik süper kahraman aşklarından biri, üstelik yıllardır bir araya gelmemelerine rağmen.
Çizgi romanların dışında, Colossus ek olarak X-Men 2, X-Men: The Last Stand (Son Direniş) ve X-Men: Days of Future Past (Geçmiş Günler Gelecek) filmlerinde repliği olmasa da gözüktü. (En azından Son Direniş’te özel Fastball hareketini yapabildi.) Colossus, Deadpool filminde mantıksız derecede aşırı şiddet sergileyen Deadpool karakterine karşı erdemi ve geleneksel süper kahramanlığı temsil eden tarafı oynarken CGI (bilgisayarda üretilmiş görüntü) ürünü olan şeklinde daha iyi resmedilmişti. Video oyunu dünyasında da Colossus PS3, Xbox 360 ve Marvel Ultimate Alliance (Marvel Nihai İttifak)’ın Wii versiyonunda mükemmel bir tank karakteri olarak karşımıza çıkıyor.
Black Widow
(İlk görünümü: 1964 yılında “Tales of Suspense” –Gerilim Hikâyeleri- 52. Sayıda)
“Kara Dul” olarak da bilinen Natasha Romanov bu listedeki muhtemelen en iyi bilinen karakter. Scarlett Johansson bu karakteri beş ayrı Marvel filminde oynadı. Bunların arasında en bilineni ise Steve Rogers ile birlikte SHIELD ve HYDRA organizasyonları arasında karanlık bir bağlantıyı keşfettikleri “Captain America: Winter Soldier” (Kaptan Amerika: Kış Askeri). Kara Dul ayrıca bu listede tek başına kesintisiz olarak ayrı bir çizgi roman serisine sahip yegâne karakter. Şu an yer aldığı ve Mark Waid ve Chris Samnee’ye ait çizgi roman ise ince ve dışavurumcu bir hikâye anlatıcılığı şaheseri. Fakat belirtmek gerekir ki, ismiyle de müsemma olarak, Kara Dul her zaman bir iyilik meleği değildi.
Kara Dul önce Iron Man (Demir Adam)’de tekrar ve tekrar kötü karakter olarak karşımıza çıkmıştı. Stan Lee ve Don Hecks’in “Tales of Suspense”inde yüzüne balık ağına benzer bir maske geçirmiş, ölümcül cazibeye sahip, “femma fatale” bir Sovyet ajanıydı. Hawkeye (Şahin Göz)’ı ABD’ye karşı bir Sovyet casusu olarak savaşması için manipüle etmeye başlamıştı. Fakat işler daha sonra hiç umduğu gibi gitmedi, Hawkeye’a âşık oldu ve ABD’ye iltica etti. Los Angeles merkez üssündeki “The Champions” (Şampiyonlar) adlı süper kahramanların ekibine katıldı. 1970’lerde Daredevil’in o sırada devam eden çizgi romanıyla ortak başlığı paylaşarak Avengers’in çeşitli versiyonlarında da yer aldı.
Kara Dul, 21. Yüzyılda kendi kökenini ortaya döken (“Red Room” – “Kırmızı Oda” adlı bir organizasyon tarafından nasıl beyni yıkanarak bir Sovyet suikastçısına dönüştüğünü de içeren) pek çok sınırlı ve devam eden seride işlendi. Hatta Devin Grayson ve J.G.Jones’ın 1999’daki mini serisinde Yelena Belova adlı yeni bir “Kara Dul” ile dövüşmek zorunda kaldı. Öyle görünüyor ki, Kara Dul’un olayların merkezinde bulunduğu her bir öykü, kendisinin geçmişteki travmaları hakkında daha fazla şeyleri açığa çıkarıyor. Kara Dul’un son zamanlarda yayımlanan ve tek başına yer aldığı çizgi romanlar, Marvel’in en iyi sanatçılarının (daha evvel bahsi geçen Samnee ve Daniel Acuna dahil olmak üzere) bütün hünerlerini ortaya serdiği başyapıtlar. Akışkan dövüş hareketleri, geçmişinden kaynaklı yoğun acı ve casusluk entrikaları keyifli bir okuma deneyimi sunuyor.
Kara Dul, Marvel evreninin diğer karakterlerle en çok bağlantısı olan karakterlerinden biri. Daredevil ve Wolverine’den Jessica Drew’a, Örümcek Adam’a ve hatta Soğuk Savaş yıllarında “Winter Soldier” (Kış Askeri) diye bildiği Bucky Barnes’e dek hemen herkesle arkadaşlıkları ve romantik ilişkileri oldu. Hem en becerikli ajanlardan biri, hem de yüz yüze dövüşlerde de oldukça başarılı olan Kara Dul’un, fazla paylaşımcı biri olmasa da katıldığı herhangi bir casusluk veya süper kahraman ekibine şüphesiz çok değerli katkıları olacaktır. Kara Dul’un bu ilişkiler ağı, “Superhuman Registration Act” (Süper İnsanların Kayıt Altına Alınması Anlaşması)’in bile bozamayacağı biçimde Steve Rogers ile çok güçlü bağlar kurduğu Winter Soldier – Kış Askeri ve Captain America: Civil War – Kaptan Amerika: İç Savaş filmleri üzerinden örnek verebileceğimiz Marvel sinematik evrenine de uzamış durumda.
Crimson Dynamo (Anton Vanko)
(İlk görünümü: 1963 yılında “Tales of Suspense” – “Gerilim Hikâyeleri”in 46. Sayısında)
Crimson Dynamo olarak da bilinen Anton Vanko bu listedeki diğer karakterlerle kıyaslandığında en az süreli yayımlanan ama aralarındaki en eski karakter. Vanko aslen Stan Lee ve Don Heck tarafından Iron Man (Demir Adam)’ın bir Rus versiyonu olarak yaratılmıştı. Dâhi bir fizikçi olan Vanko, Unicorn gibi diğer kötü adamlar için silah imâl etmekteydi. Ayrıca Sovyetler Birliği bayrağındaki kızılla aynı renkte bir güç zırhının yer aldığı kendi kıyafeti vardı. Vanko, Tony Stark’ın “koruması” Demir Adam’ı yenip Stark Industries şirketinden bilgi çalmak için gönderilmişti. Savaşta kaybedince ABD’ye iltica etmek zorunda kaldı, çünkü kaybettiği için üstleri tarafından cezalandırılacağından korkmuştu.
Anton Vanko’yu çığır açıcı bir karakter yapan şey, sonradan kahramanca dönüşüm geçiren ilk Marvel kötü adamlarından birisi olması. Sayesinde, Scarlet Witch, Quicksilver, Hawkeye, Black Widow ve daha fazla karakterin daha sonra çarpıcı şekilde kötüler safından iyiler safına geçişinin de önü açılmış oldu. Vanko, “Tales of Suspense” (Gerilim Hikâyeleri)’te çok az gözükmüş olsa da, Tony Stark’a Iron Man zırhını yapmasında yardım etti ve hem Kara Dul’u hem de onu ikinci Crimson Dynamo olan Boris Turgenov’dan Turgenov’u lazer tabancasıyla vurarak kurtardı. Vanko’nun, geçmişte yol açtığı kötülüklerden ötürü pişmanlık duyup bunun kefaretini ödemesi, Amerikan çizgi romanlarında Rus karakterlerin genel resmediliş tarzından bir ayrışma anlamına geliyordu. Bu durum daha sonra 2007’deki mini seri “Iron Man: Enter the Mandarin”e de yansıdı. (İlk defa Şubat 1964’te yayımlanan orijinal öykünün yeniden anlatımı, Iron Man’in Mandarin adlı düşman bir karakterle mücadelesi konu edinmekte, ç.n.)
Fakat maalesef, Vanko’nun bu kahramanlığı Iron Man’in sinemada gösterilen versiyonlarına yansımadı. Iron Man 2 filminde, Anton Vanko beraber geliştirdiği Howard Stark’ın ark reaktörüne ait patenti kara borsada satmaya çalışmıştı. Yine de, klasik çizgi romanların hayranları, Vanko’nun Amerikan çizgi romanlarındaki ilk kayda değer Rus süper kahraman kimliğiyle çok kısa süren mirasını asla unutmayacaktır.
İsmi Anılması gerekli diğer Rus süper kahramanlar: Major Grom, Friar, Rocket Red (Justice League), Creote (Birds of Prey), Red Star (Teen Titans), Perun (Firestorm), Winter (Stormwatch), Bora (Amazing Spider-Man), Starlight (Quasar), Darkstar (Champions), Mikhail Rasputin (Uncanny X-Men), Comrade 7 (Love and Rockets), Linka (Captain Planet)…