Çoklu Bir Evrenin Farklı Zamanlarında Fraktal Sıçramalar: Modem Zamanlar 2.0

Yeni dalga bilimkurgusunun kurucularından ve günümüzdeki en önemli temsilcilerinden Michael Moorcock’ın yazdığı Modem Zamanlar 2.0 (Modem Times 2.0), ilk defa 2011’de yayımlandı. Türkçe’ye ise Ayrıntı Yayınları Bilimkurgu Dizisi‘nin dördüncü kitabı olarak çevrilerek Ağustos 2018’de okurlarla buluştu. Birbiriyle doğrusal olmayan, adeta ağ şeklindeki bir anlatı hattını takip eden ve toplamda 90 sayfayı bulmayan kısa öykülerden oluşan kitap, gerek içeriğindeki politik göndermelerin yoğunluğu, gerekse de ilginç biçimi dolayısıyla çok dikkatli bir okumayı talep ediyor. Kitabın karmaşık mesajını çözebilmek için, öncelikle biçimindeki sıra dışılığı algılayıp nasıl bir eserle muhatap olunduğunun baştan bilinmesi gerekli. Bunun için de, İsmail Yamanol’un hem yeni dalga bilimkurgusunun ayırt edici özelliklerine değinen hem de Moorcock eserlerinin genel poetikasını özetleyen sunuş yazısı, gerekli ön bilgiyi sağlıyor ve okuru Modem Zamanlar 2.0’ı okumadan önce nasıl bir anlatı evrenine gireceği konusunda hazırlıyor.

Bu kitapta anlatılan öyküler, çoklu evrenlerde bir zaman gezgini olan ve Moorcock’un geçmiş romanlarında da yer verdiği kurgusal karakter Jerry Cornelius’un, bir çete gibi beraber hareket ettiği birkaç kişiyle beraber 60’ların Londra’sına ve Obama Sonrası ABD’ye yaptığı düzensiz zaman yolculuklarından oluşuyor. Peki, Jerry Cornelius nasıl biri? Gözü pek ve küstah bir suikastçı, rock yıldızı, zamanda yolculuk yapan bir ajan veya potansiyel bir Mesih, ve belki bunların hepsi. Okurlar, Modem Zamanlar 2.0’ın sunuş yazısında, kitapta karşılarına çıkacak ve huyları ve cinsiyetleri Jerry Cornelius’un değişik çeşitlemelerinden oluşan diğer karakterler hakkında da özet bilgiye erişebiliyor.

Bu zaman yolculuklarının, baştan sona doğrusal bir anlatı çizgisini takip etmediğini tekrar belirtelim. Olaylar, çoklu bir evrende geçtiği için alternatif gerçeklikler, ortaya saçılmış bir deste iskambil kâğıdı gibi parçalı, eşzamanlı fraktal bir yapıda gerçekleşiyor. Geçmişte geleceğe dair düşlenen gerçeklikler ve gelecekte nostaljisi hissedilen geçmiş gerçeklikler, hepsi bir arada. Her bir kısa öykünün başında, bir dergiden veya gazeteden alıntılanan gerçek pasajlar mevcut. Fakat bu pasajların bilhassa yayımlandıkları dönemin geleceğine dair sonradan yanlışlandığını bildiğimiz öngörüleri veya absürt ve “gerçekle bağını yitirmiş” içerikleri, sanki bizim içinde yaşadığımız evrende değil de paralel bir evrende çıkan bir dergide veya gazetede basılmışlar izlenimi veriyor. Bu alıntı pasajların kapsadığı temaların ağırlık noktası, yazar Moorcock’un politik hassasiyet gösterdiği alanları da okurların önüne seriyor: çevre kirliliği, Irak ve Vietnam gibi emperyalist işgaller, savaş karşıtlığı, bu işgallerde ve savaşlarda yaşanan işkenceler, siyasal İslam, neo-liberalizmin saldırganlığı, kapitalizmin çürüttüğü insani değerler vb. Bir kurgu esere bunun gibi gerçek medya ürünlerini kolaj şeklinde yerleştirmek, post-modern edebiyatta yaygın kullanılan bir yöntem ve Moorcock da Modem Zamanlar 2.0’da bu yöntemden fazlasıyla yararlanmış.

Kitabın isminin de bilinçli şekilde “modern” kelimesini çağrıştıracak şekilde seçildiğini düşünüyorum. Bilindiği üzere “Modern Zamanlar” adlı Charlie Chaplin’in meşhur filminde de, kapitalist modern dünyanın absürtlüklere ve acıları başarıyla harmanlanmıştı. İçinde yaşadığımız çağ ise, dijital medyanın yarattığı sanal gerçekliklerle bezeli bir “modem zamanlar”. “2.0” son takısı ise çağımızın bu dijital yönüne hitap ediyor.

Kitapta yer alan klipvari kısa öyküler, tercih edilen biçim ve olayların çoklu evrenlerde farklı zamanlarda geçmesi sebebiyle çizgisel bir bütünlüğe sahip değil. Kitabı okurken, adeta bazı yerleri hasarlı, kesikli bir DVD’den sahneler arasında atlamaların yaşandığı bir filmi izliyor gibi hissediyorsunuz. Diyaloglar ortalarından başlıyor, karakterler birbirlerine bağlamdan yer yer kopuk, yoğun anti-kapitalist ve düzen karşıtı nutuklar çekiyor –çünkü bağlamın kendisi o konuşmaların politik içeriği-, ve sözler mantıksal bir sonuca bağlanmadan kesilip bir sonraki sahneye siz de kitaptaki karakterlerle beraber ışınlanıyorsunuz. Bu da aslında, Fransız yeni dalga sinemasının bilinen ismi Jean-Luc Godard’ın filmlerinin alameti farikası bir yöntemi anımsatıyor. Kısacası, yeni dalga felsefesinin ayırt edici bir biçimsel özelliği olarak, Modem Zamanlar 2.0’da da anlatıdaki kesiklik öne çıkmış durumda diyebiliriz. Çünkü, içinde yaşadığımız çağ da süreklilikler yerine kesikliklerle dolu. Hafızalarımızdaki geçmiş de, yaşadığımız bugün ve yaşayacağımız gelecek de gerçekliğin kendisi gibi parçalanmış durumda.

Kitabın sonunda, Michael Moorcock’un gençliğinde hatırladığı Londra ile kentsel dönüşüm sonrası yok olan binaları ve dükkânlarıyla günümüz Londra’sını gelgitli bir şekilde karşılaştırdığı “Londralarım” denemesi ve kendisiyle yapılan bir röportaj da, Moorcock’un kafasının nasıl işlediğine dair değerli ipuçları sunuyor. Sondaki bu iki ek olmasaydı, kitaptaki öykülerin mesajı, biçimdeki bilinçli karmaşanın doğal bir sonucu olarak iyice anlaşılmaz kalırdı.

Sonuç olarak Michael Moorcock’un Modem Zamanlar 2.0’ı, geçmişin ve geleceğin politik düşlerinin ve hayal kırıklıklarının eş zamanlı bir sentezi. Parçalanan gerçekliğin izini farklı zamanlarda sürme çabası, bir zaman yolcusunun peş peşe olsa da dağınık sebep-sonuç ilişkilerinde harmanlanan şahitliklerinin bir kaydı. Bu kayıtlar gösteriyor ki, insanlık aynı hataları ders almadan tekrar ve tekrar işliyor, tarih kaotik bir örüntüde tekerrür ediyor.  Okur olarak biz de bu kayıtları öykü kliplerindeki karakterlerin şahitliklerinin penceresinden atlamalı ve kesikli bir düzensizlikte seyrediyoruz. Zaten hayatın kendisi de biraz böyle bir şey değil mi, atlamalı ve kesikli, düzensiz…

Yazar: İsmail Yiğit

1982 Ankara doğumlu. Türkiye Bilişim Derneği’nin 2016 yılında düzenlediği bilimkurgu öykü yarışmasında “İhlal” adlı öyküsü üçüncülüğe seçildi. Fabisad'ın düzenlediği 2017 GİO yarışmasında “Satır Arasındaki Hayalet” adlı öyküsüyle öykü dalında başarı ödülü kazandı. İlgilendiği ana konular: Teknolojinin toplumsal inşası, sosyoteknik tasavvurlar, siber savaşlar, otonom silahlar, transhümanizm, post-hümanizm, asteroid madenciliği, dünyalaştırma... Ursula K. Le Guin, Philip K. Dick, Michael Crichton ve Kim Stanley Robinson, kalemlerini örnek aldığı yazarlar arasında. Parolası: “Daha iyi bir dünya pekâlâ mümkün!”

İlginizi Çekebilir

kadin astronot 2

Ataerkil Kontrolden Özgürlüğe: Bilimkurgunun Kadınları

“Feminizm” ve “bilimkurgu”nun tanımları, bu iki kavramla özdeşleşen bireyler kadar çeşitlidir. Aslında bu durum, her …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin