Frankenstein

Mary Shelley’nin Frankenstein’ı Hakkında 10 Şaşırtıcı Gerçek

Çılgın bir bilim adamının, ölü beden uzuvlarından canlı yaratmayı başarma hikâyesini anlatan Frankenstein, hâlâ güncelliğini koruyan bir başyapıt.

Tanrıyı oynamak isterken başımıza neler gelebileceğini anlatan bu 200 yıllık hikâyenin bilinmeyen kısımlarını sizler için derledik.

Genç Bir Yazar Tarafından Yazıldı

Mary Shelley’nin ergenlik dönemi oldukça çalkantılı geçti. 16 yaşındayken şair Percy Bysshe Shelley ile kaçan yazar, sonraki iki sene içerisinde iki çocuk doğurdu.

1816 yılında İsviçre’ye giden çift, Diodati Villası‘nda Lord Byron’ı da ziyaret etti. İşte Frankenstein, henüz 18 yaşındaki Shelley tarafından burada yaratıldı. Eserin basımı ise iki yıl sonra, yazar 20 yaşındayken yapıldı.

Her Şey Bir Yarışma ile Başladı

Frankeinstein’ın doğduğu yer: Diodati Villası

Shelley Ailesi, İsviçre’yi meşhur ‘yazsız yıl’ zamanı ziyaret etti. Endonezya’daki Tambora Yanardağı’nın patlaması sonucu dünya çapında mevsim anomalileri yaşanıyor ve bolca yağmur yağıyordu. Köşkün içerisine tıkılan grup, eğlenmek için birbirine Fantasmagoriana kitabından hayalet hikâyeleri okuyordu.

Derken Lord Byron, birden hayalet hikâyesi yarışma fikrini ortaya attı. Byron, Mary, Percy ve John William Polidori en korkunç hikâyeyi yazmaya çalışacak ve sonucunda da içlerinden biri yarışmayı kazanacaktı. Byron ve Percy hikâyelerini bitiremedi, Polidori ise günümüze kadar vampir anlatılarını etkileyen ünlü The Vampyre hikayesini yazdı.

Mary Shelley, İlhamını Gördüğü Bir Rüyadan Aldı

İlk başlarda Mary’nin aklına parlak bir fikir gelmedi. Ancak bir süre sonra uyanıkken bir rüya gördüğünü belirtti ve şöyle dedi: “Uyumuyordum ama düşünemiyordum da.” Bu deneyiminin detaylarını, kitabın 1831 baskısının sunuş yazısında okurlarıyla da paylaştı.

“Beti benzi solmuş bir kara büyü öğrencisinin, kesip biçerek yarattığı şeyin yanında eğildiğini gördüm. Yanında duran şey korkunç çirkinlikte bir adamı andırıyordu. Sonrasında öğrenci, güçlü bir makinenin yanında bir şeylerle uğraşıyordu. O şey uyuyordu ama canlandı ve gözlerini açıp ayağa kalktı; yatağı çevreleyen perdeleri araladı ve öğrenciye sarı ve yaşlı gözleriyle korkarak baktı.”

Bu ilhamın ardından Mary, artık hikâyesini bulduğuna emindi. “Beni korkutan şey onları da korkutur,” diye düşünerek hikâyesine başladı.

Mary Shelley, Frankenstein’ı Bir Trajedinin Etkisindeyken Yazdı

Frankenstein’a başlamadan önce Mary, sadece birkaç gün hayatta kalabilmiş bir kız çocuğu dünyaya getirmişti. (Aslında, Mary’nin dört çocuğundan sadece biri yetişkinliğe ulaşabildi) Bebeği öldükten sonra günlüğüne şu cümleleri yazdı:

“Rüyamda küçük bebeğimin tekrar hayata döndüğünü gördüm. Sanki sadece üşümüş de ateşin yanında ısınınca tekrar ayılmış gibiydi. Uyandığımda ise artık onun var olmadığını fark ettim. O küçük bebeği bütün gün aklımdan çıkaramadım.”

Bu olay ve üvey kardeşinin intihar etmesi, romanı etkileyen trajediler arasındaydı.

Frankenstein Bilim Adamının Adıdır, Canavarın Değil

Romanda Victor Frankenstein bir bilim adamıdır. Canavar ise isimsizdir ve roman boyunca “Canavar”, “Korkunç şey”, “O” ve “Şeytan” olarak anılır.

Şimdiye kadar canavarın ismi olarak biliyorsanız üzülmeyin. Zira 1890’da The Scots Observer konuyu gündemine aldı ve çoğu gazetecinin bile aynı hataya düştüğünü ortaya koydu.

Roman, İsmini Bir Kaleyle Paylaşıyor

Almanya’nın Darmstadt şehrine bakan Odenwald tepesindeki Frankenstein Kalesi

Frankenstein ismini Mary uydurdu, ancak “Frankenstein” Almancada “Frankların taşı” demektir. Hatta tarihçi Radu Florescu, Shelly Ailesi’nin Frankenstein Kalesi‘ni ziyaret ettiğini ve kaçık bir simyacı olan Johann Konrad Dippel ile ilgili bilgi edindiğini iddia etmiştir. Johann Konrad Dippel bu kalede ikamet etmiştir ve insanları 100 yıl yaşatacağına inandığı Dippels Yağı denilen bir iksir üretmeye çalışmıştır.

Söylentilere göre Dippel de mezarları kazıp cesetler üzerinde deneyler yapıyordu. Ancak hemen belirtelim ki, her tarihçi bu görüşe katılmıyor. Zaten romanda kaleye herhangi bir atıf bulunmadığı gibi, yazarın burayı ziyaret ettiğine dair bir görüş birliği de yok.

Birçok İnsan Romanı Percy Shelly’nin Yazdığını Düşündü

Frankenstein önce isimsiz yayımlandı. Mary’nin babası William Godwin’e adandı ve Percy Shelley de sunuş kısmını kaleme aldı. Ancak bu durum, romanın Percy Shelley tarafından yazıldığına yönelik güçlü bir kanı oluşmasına yol açtı.

Bu ve benzeri söylentiler, Mary Shelley adıyla yapılan ilk basımda da sürdü. Günümüzde bile Frankenstein’ın Percy Shelley tarafından yazıldığını iddia eden pek çok insan görmek mümkün. Tüm bunlardan bağımsız olarak, Percy Shelley’nin Mary’yi roman yazması konusunda ikna ettiği ve eserin editörlüğünü de üstlendiği bir gerçek.

Roman İlk Başta Eleştirmenlerden Kötü Not Aldı

1818’deki ilk yayımlanışında kitap, çoğu eleştirmen tarafından yerin dibine sokuldu. Örneğin Quarterly Review yazarı John Croker, “Bu eser ne kadar da iğrenç ve rezil bir fikrin ürünü!” diye çemkirdi.

Ancak gotik romanlar yükselişteydi ve giderek daha fazla okuyucu ediniyordu. Dahası kitabın ortaya çıkmasına vesile olan o meşhur öykü yazma oyunu, eserin popülerleşmesine de önayak oldu. 1831 yılında ise Mary’nin imzasıyla kitap tekrar basıldı ve giderek ünlenmeye başladı.

Frankenstein, Birçoklarına Göre İlk Bilimkurgu Romanıdır

Frankenstein ile Shelley, ilk bilimkurgu romanı olarak nitelendirilebilecek bir eser yaratmakla kalmadı, aynı zamanda ‘çılgın bilim insanı’ konseptinin de öncüsü oldu. Eser popüler kültürde o kadar büyük bir etki yarattı ki, “Frankenstein” korkunç ve doğal olmayan şeylerle ilintili hâle geldi.

Mary, sonrasında başka bilimkurgu eserleri de kaleme aldı. Örneğin Roger Dodsworth: The Reanimated Englishman eseri buzda dondurulan bir adam hakkındaydı. The Last Man romanında ise felaket sonrası hayatta kalan bir adamın hikâyesi anlatılıyordu.

Thomas Edison Tarafından Filme Uyarlandı

Frankenstein kapak

1910 yılında roman, Thomas Edison‘ın kurduğu film stüdyosu tarafından 15 dakikalık bir filme de uyarlandı ve korku sinemasının ilk örneklerinden biri olarak tarihe geçti.

Sonrasında kaybolduğu düşünülen film, 1980 yılında bulunup dünya ile tekrar paylaşıldı. İzlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Hazırlayan: Emre Karadeniz | Kaynak

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

dark kapak

Dark’ın Mitolojik ve Ezoterik Şifreleri

Dark dizisinde mitolojiye, kutsal kitaplara ve ezoterizme pek çok atıf var. Ezoterizm denince ilk akla …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin