“Yani insan, olabilecek en kötü şeylerin kendi yokluğunda gerçekleşip sona ermesi umuduyla gidiyordu yıldızlara.” – Stanislaw Lem – Gelecekbilim Kongresi
Savaşın, adaletsizliğin, gelir eşitsizliğinin, iletişimsizliğin ve başımıza dert olan pek çok insan icadı sorunun bulunmadığı bir dünyada, bizleri bunca etkileyen sanat yapıtları hâlâ var olur muydu? Böylesi bir dünyada bugünkünden çok daha farklı değer yargıları, dolayısıyla çok daha farklı sanat yapıtları olacağı aşikâr. Gerçek dünyamızdaysa zamana meydan okuyan muhteşem eserlerin pek çoğu kendi icadımız olan bu dertlerden besleniyor. 1921 yılında, yani Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde, o zamanlar Polonya’ya bağlı olan Lviv kentinde dünyaya gelen Stanislaw Lem de eserlerine savaşın ve insan acısının kokusu sinmiş olan büyük yazarlardan biri. Lem çocukluğunda Nazilerin Polonya’yı işgaline, bir tıp öğrencisi olduğu gençlik dönemindeyse İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan korkunç insanlık suçlarına tanıklık etmiş bir yazar; “insanın” hemen tüm hâllerini görüp tanıma “şansına” nail olmuş biri.
Psikoloji, felsefe, sosyoloji ve dilbilim gibi sosyal bilimlere her zaman ilgi duyan Lem, savaş sırasında yarım bıraktığı tıp öğrenimini savaştan sonra tamamlasa da, yaşamına doktorluk değil yazarlık yaparak devam etmeyi tercih etmiş ve şahit olduğu bütün o insanlık hâllerini bugün bile heyecanla okumayı sürdürdüğümüz muhteşem eserlerine nakış gibi işlemiş.
Lehçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Latince ve Ukraynaca konuşup yazabilen, geleceğe dair (e-kitap, internet, akıllı telefonlar, sanal gerçeklik, biyoteknoloji, transhümanizm gibi) pek çok tutarlı öngörüde bulunan Stanislaw Lem’in bir bilimkurgu yazarı olarak en önemli özelliğiyse sosyal bilimlere dair derin birikimiyle kaleme aldığı felsefi romanları. Bu romanlar içinde en tanınmış olanı hiç kuşkusuz (1972’de Tarkovski, 2002’deyse Steven Soderbergh tarafından beyaz perdeye aktarılmış olan) 1961 yılında yayımlanan Solaris. Lem, Solaris de dâhil olmak üzere pek çok eserinde dil ve iletişim/iletişimsizlik konusuyla uğraşıp durmuştur. Bunun yanında bilim, savaş, tanrı, yıldızlara yolculuk, robotlar, insanın benmerkezciliği, uzayın sonsuzluğu ve bunun karşısında insanın yalnızlığı da sevdiği konulardandır. Kalemi mizaha yatkındır, ironiden ve absürtten oldukça hoşlanır.
Lem, paranoyak bilimkurgucumuz Philip K. Dick’in “bu adam insan olamaz” diye düşünmesine sebep olacak kadar donanımlı bir yazardır, bilimkurguya bir hayli derinlikli karakterlerle birlikte felsefi tartışma konuları, bilimkurgu aşıklarına da Dönüşüm Hastanesi (1955), Yıldız Güncesi (1957), Aden (1958), Soruşturma (1959), Küvette Bulunan Günce (1961), Yıldızlardan Dönüş (1961), Yenilmez (1964), Siberya (1965), Sahibinin Sesi (1968), Gelecekbilim Kongresi (1971), Kusursuz Boşluk (1971), Hayali Büyüklük (1973), Kör Talih (1975), Ölümlü Makineler (1977), İnsanın Bir Dakikası (1978), Fiyasko (1986), Dünya’da Barış (1987) ve daha niceleri gibi muhteşem eserler hediye etmiştir. 27 Mart 2006 yılında da kalp yetmezliği sebebiyle aramızdan ayrılan usta yazar, yarattığı roman karakterleri gibi kendisi de yıldızlara uzandı. Gelin, bu dünyadan geçmiş en iyi yazarlardan biri olan Stanislaw Lem’i romanları aracılığıyla bir kez daha analım…
“İnsan ancak anladığı şeye hükmedebilir ve ancak kelimelerle ifade edebildiği şeyi anlayabilir. Bu nedenle ifade edilemez olan bilinemeyecek olandır. Dilin evrimindeki gelecek aşamaları inceleyerek dilin, günün birinde aktarma becerisini göstereceği keşifleri, değişimleri ve toplumsal devrimleri öğrenebiliyoruz.” – Gelecekbilim Kongresi
***
“Dil, evladım, harika bir olasılıklar madenidir, her ne kadar o olasılıklar sonsuz değilse de.” – Gelecekbilim Kongresi
***
“Gerçek zekâ seçim ve irade talebinde bulunur.” – Gelecekbilim Kongresi
***
“Kavrayışımıza ters düşen her şeyi paramparça etmek için gemilerin güvertelerinde yok edici güçlerle her yere gitmeli miyiz yani?” – Yenilmez
***
“Her şey ve her yer bizim için değil diye düşündü, aşağı doğru yavaş yavaş inerken…” – Yenilmez
***
“Evrim oyununda daha gelişmiş bir sinir sistemine sahip olan canlı galip gelir her zaman.” – Yenilmez
***
“Uzay yolculuğu insan merakının en özlü ifadesidir.” – Aden
***
“Bu delilikten bir sonuç çıkaramamak, çıkarmaktan çok daha iyidir.” – Aden
“İnsan olarak, tabii ki insanca bağlantılar kurup yine öyle yorumlar yapıyoruz. Dünya’dan getirdiğimiz insan kurallarını uygulayıp gerçekleri de insani kalıplara sokuyoruz.” – Aden
***
“Huzur içinde olan yazarlar, ancak yazmayanlardır.” – Dönüşüm Hastanesi
***
“Huzur, sakinlik ve rahatlık arayan herkes onu bu hayatta değil, mezarında bulacaktır.” – Dönüşüm Hastanesi
***
“Sana mutlu musun diye sormuyorum. İnsan mutlu olduğunu ancak daha sonra anlar, her şey bittikten sonra.” – Dönüşüm Hastanesi
***
“Hatalar denizini aşmadan gerçeğe ulaşamazsınız.” – Kör Talih
***
“En iyi şey, insanın yeteneklerinin beklentilerine uyum sağlamasıdır.” – Kör Talih
***
“Daha yoksul olan taraf acı çekiyordu, bu arada daha zengin olan tarafsa televizyon yoluyla acıyı ithal ediyor ve uzaktan paylaşıyordu.” – Kör Talih
***
“Biz vefat ederiz, hayvanlarsa ölür.” – İnsanın Bir Dakikası
“Hiç kimse teknolojik ilerleme ile ahlaki gelişim arasında bir kopuş yaşandığını ve bunun dönüşü olmadığını inkar etmeyecektir.” – İnsanın Bir Dakikası
***
“Gerçeğe ucuzca dokunan bir sadeleştirme, bir yalandan daha değerli sayılamaz.” – Sahibinin Sesi
***
“Dünyanın temsilcileri ilk defa diğer gezegenler arasında gezintiye çıktıklarında, dünyanın diğer evlatları bu tür keşifleri değil, bir parça ekmeğin parasını düşünüyor olacaklardır.” – Sahibinin Sesi
***
“İnanç aynı zamanda hem mutlak şekilde gerekli hem de mutlak şekilde imkansız bir şeydir. Dine sonsuza kadar geçerli olacak bir biçim kazandırmak mümkün değildir, zihnin sürekli olarak inanacağı bir dogma yoktur.” – Yıldız Güncesi
***
“Sadece iyi olanı yapmaya zorlanan bir dünya, sadece kötü olanı yapmaya zorlanan bir dünya kadar zorbalık içerir.” – Yıldız Güncesi
***
“Çektiğim bütün zorluklara ve acıya rağmen sonuçtan memnundum, zira elektronik beyinlerin doğaları gereği ahlaklı oldukları yolundaki inancım yeniden canlanmıştı. Evet, düşününce, sadece insanın alçak olabileceğini bilmek rahatlatıcı bir şey.” – Yıldız Güncesi
***
“İnsan başka dünyalar, başka uygarlıklar bulmak için yola düşmüştü ama karanlık geçitlerle gizli bölmelerden oluşan kendi öz labirentini tanımamış, kendi mühürlediği kapıların ardında neler yattığını bulup çıkaramamıştı.” – Solaris
***
“Görünenin aksine, insan kendine amaçlar belirleyemez. Bu amaçları ona doğduğu dönem dayatır. İnsan bu amaçlara hizmet de edebilir, karşı da çıkabilir. Ama hizmetinin ya da başkaldırısının nesnesi ona dışarıdan verilir.” – Solaris
“Geometrik bir senfoni gibi tasarlanmıştı her şey, ama onu işitecek kulak yoktu bizde.” – Solaris
***
“Utanç; insanlığı kurtaracak olan duygu.” – Solaris
***
“Yalnızca İnsan’ı arıyoruz biz, başka dünyalara gereksinimimiz yok. Ayna gerek bize.” – Solaris
***
“Paleontolojinin verdiği ders açıktı; yok edici güç ne kadar büyükse ondan kaçabilen sistemler de o kadar küçük oluyordu.” – Dünya’da Barış
***
“Korkunun sadece gözleri büyük değildir, beyni de küçüktür.” – Dünya’da Barış
***
“Yani en iyi din, en az çelişkili dinse o zaman bilgisayar insandan daha kusursuz bir Tanrı suretidir.” – Hayali Büyüklük
***
“Esaret sınırların varlığından kaynaklanmaz: Esir olmak için insanın sınırları görmesi, zincirlerinin farkında olması, ağırlığını hissetmesi gerekir.” – Hayali Büyüklük
***
“İlerlemenin her zaman bir bedeli vardır.” – Yıldızlardan Dönüş
***
“İlk andan beri biliyordum. Burada işim yok benim. Orada boş bir yer olmalıydı. Ben yıldızlara aitim…” – Yıldızlardan Dönüş