Second Variety (İkinci Tür), ayrıksı bir ruha sahip olan ünlü bilimkurgu yazarı Philip K. Dick’in ilk kez 1953’te Space Science Fiction dergisinde yayımlanan bilimkurgu öyküsüdür. Öykü, Alfa Yayın Grubu’nun tescilli markası olan Büyülü Fener Yayınları tarafından yayımlanan Philip K. Dick – Kader Ajanları’nda da (Toplu Öyküler – Cilt 2) yer almaktadır. (Burada Büyülü Fener’in de hakkını teslim etmemiz gerekir. Toplamda beş ciltten oluşan PKD’in toplu öykülerinin ilk iki cildini güzel bir baskı ile okurla buluşturdular. Umarım satışlar istedikleri gibi gider ve serinin üçüncü cildi de kısa sürede raflardaki yerini alır. Elbette burada biz bilimkurgu tutkunlarına da görev düşüyor.)
Öykü şöyle özetlenebilir:
Sovyetler Birliği Amerika’yı bombalar. Elbette Amerika da karşılık verir. Gökyüzü kısa sürede bombalarla kaplanır ve Azrail’in mesaisi başlar. Avrupa’nın tamamı, Amerika’nın ise bir bölümü haritadan silinir. Bombalar yalnızca insanları öldürmekle kalmamış, toprağı da zehirlemiştir. İnsana küsen toprak ekin vermez olur. Kemik ve külle kaplı dünya yaşanmaz bir yer haline gelir. Amerikan bloğunda yer alan devletler Ay Üssü’ne taşınır. Geride yalnızca birlikler kalır.
Savaş görünüşte Rusların istediği gibi gitmektedir. Ama sonra pençeler (claws) ortaya çıkar. Ay’da yaşayan en iyi teknisyenler tarafından yaratılan pençeler, korkunç ölüm makineleridir. Başta hantaldırlar. Ruslar onları tünellerden çıkınca haklamayı başarırlar. Ama pençeler zamanla gelişir. Hızlanırlar ve kurnazlaşırlar. Gün geçtikçe daha esnek ve karmaşık bir hal alırlar. Çeşitlenirler. Bazılarının dokunaçları vardır. Bazıları uçabilmektedir. Küçük olanları küllerin içine saklanıp pusu kurmayı öğrenir. Esrarengizdirler. Rus sığınaklarına girmeye başlarlar. Bıçak ve metalden oluşan hareketli bir kürenin sığınağın içine girmesi yeterlidir. Biri girince onu diğerleri izler. Böyle bir düşmanla savaşmak imkânsızdır. Savaşın gidişatı değişmiştir ve Ruslar için hayat cehenneme dönmüştür.
Pençeler diğer silahlara benzemez. Onlar yalnızca makine değildir. Küllerin arasından ok gibi fırlayıp boğazınızı hedef alan canlı varlıklardır adeta. Akıllıdırlar. Zamanla kendilerini tamir etmeye başlarlar. Yerin altındaki fabrikalarda ne işler karıştırdıkları bir muammadır. Artık kendi başlarınadırlar. Elbette BM birlikleri radyasyon bilekliklerine sahiptir ve bu bileklikler onları pençelerden korumaktadır. Ama pençeler, bileziğini kaybeden birinin üniformasına bakmaz. Onlar için herkes avdır.
İşte böyle bir zamanda bir Rus askeri, düşman birliğinin topraklarına girer. Elbette pençeler tarafından öldürülmesi uzun sürmez. Bir Rus askeri, düşman toprağında tek başına ne aramaktadır? Hem de öldürüleceğini bildiği halde. Onbaşı Leone bu esrarengiz olayı çözmek için dışarı çıkar ve Rus askerinden geriye kalanların arasında bir mesaj bulur. Ruslar, saflarına siyasi görüşmelere katılabilecek düzeyde bir subay gönderilmesini istemektedirler. İleri komuta merkezlerinin yerini bile belirtmişlerdir. Bunun bir tuzak olabileceği düşünülse de sonunda Binbaşı Hendricks Rus saflarına doğru yola çıkar. Hendricks yolda, yıkıntıların arasında, kucağında ayısıyla hayatta kalmayı başarmış bir çocuğa rastlar. Ve ismi David Edward Derring olan bu çocuğu da yanına almaya karar verir. David gerçekten de hayatta kalmayı başarmış bir çocuk mudur, yoksa işin içinde başka bir iş mi vardır? Binbaşıyı Rus saflarında bekleyen korkunç gerçek nedir? Ruslar onlardan ne istemektedir?
Elbette bu soruların cevaplarını, öyküyü okuyup kendiniz bulsanız daha iyi. Yalnızca şunu söyleyelim ki İkinci Tür, gerçeğin sorgulandığı ve kimin kim olduğundan emin olamadığınız klasik bir PKD öyküsü. İkinci Tür için bir erken dönem Terminatör hikâyesi de denebilir. PKD, bizleri makinelerin gittikçe zekileştiği, kendilerini tamir edebildiği, hatta insanları bulup öldürmek için gittikçe daha zeki makineler tasarlayabildiği kâbus gibi bir dünyaya götürüyor. Ve bu büyük yazar, ta geçmişten, 1953’ten seslenip, bizim bir kez daha yapay zekânın ne kadar güvenli olduğunu sorgulamamızı sağlıyor.
İkinci Tür, güçlü bir metin ve farklı okumalara açık. Öyküden, dünyayı gittikçe yaşanmaz bir yer hale getirirken bir kazanan taraf olmasının imkânsız olduğu mesajını da çıkarabiliriz. Pençeler rahatlıkla metafor olarak düşünülebilir. Pençeler, birbirimize olan nedensiz öfke ve nefretimizin, hırsımızın, yakıp yok etme arzumuzun metale bürünmüş hali adeta. Bu açıdan bakıldığında öykü, kendi ellerimizle sonumuzu nasıl hazırladığımızı da gözler önüne sermiş oluyor.
1995’te Screamers adıyla sinemaya uyarlanan ve 2009 yapımı Screamers: The Hunting filmine de ilham kaynağı olan İkinci Tür, gerçeği bizlerden farklı algılayan bir bilimkurgu yazarının, PKD’in enfes öykülerinden bir tanesi. Iskalamamanızı tavsiye ederiz.