Joanna Russ, 1937 yılında New York’un Bronx semtinde doğan ünlü akademisyen, bilimkurgu yazarı ve feminist düşünürdür. Annesi ve babası öğretmen olan Joanna, erken yaşlarda öykü, şiir ve çizgi roman yazmaya başlar. İlerleyen yıllarda, Rus asıllı Amerikalı ünlü yazar, Vladimir Nabokov’un sınıf arkadaşı olarak Cornell Üniversitesi’nden mezun olur. Yale Üniversitesi’nden Master derecesiyle mezun olur ve yıllarca öğretim üyeliği yaptıktan sonra Washington Üniversitesi’nde Profesör olarak göreve başlar.
Joanna Russ, bilimkurguya küçük yaşlardan beri ilgi duyan biri olarak, feminist bilimkurgunun önde gelen örneklerinden kabul edilen 50 adet öykü yayımlamıştır. Feminist yazına önemli katkılarda bulunan radikal feminist bir yazar olarak başta Hugo ve Nebula ödülleri olmak üzere, pek çok farklı ödüle layık görülmüştür. Russ’ın en bilinen eserleri, How to Suppress Women’s Writing, On Strike Against God, The Female Man ve modern feminizmin bir incelemesi olan, What are we Fighting for isimli eserlerdir.
1972 yılında yayımlanan “When It Changed” isimli kısa öykü, “Whileaway” adlı ve sadece kadınların yaşadığı uzak bir gezegende geçmektedir. Bu gezegende yaşayan tüm erkekler 30 nesil önce çıkan bir veba yüzünden yok olmuşlardır. Bu yüzden kadınlar, kendi başlarına hayatta kalarak yepyeni bir medeniyet kurmak ve üretmek zorunda kalmışlardır. Söz konusu toplumda kadınlar bilimsel olarak çok ileri bir düzeye ulaştıklarından nesillerinin devamını getirmek için erkeklere artık ihtiyaçları kalmamıştır. Geliştirdikleri özel bir yöntem sayesinde kadınlar kendi aralarında (kız) çocuk sahibi olabilmektedirler.
Ana karakterlerimiz “Whileaway” gezegeninde mutlu mesut bir şekilde yaşayan Janet ve Katy çiftidir. Bu çiftin Yuki adında bir kız çocukları vardır. Velhasıl, 600 yıl sonrasında “Whileaway” gezegeninin huzurunu bozacak bir gelişme yaşanır: Dünyalı erkekler, gezegeni ziyarete gelir! Russ, bu öyküde ataerkil toplum düzeninin baskı ve klişelerinden uzak olan alternatif bir toplum düzeni portesi çizmektedir. Bizlere ataerkil toplumun etkilerinden uzak bir medeniyetin nasıl olabileceğini gözler önüne sermektedir. İlk etapta bunun klasik bir feminist ütopya olduğunu düşünebiliriz, ancak gerçekler bundan ibaret değil.
Erkekler Whileaway gezegenine geldiklerinde Janet ve Katy tarafından karşılanırlar ve gezegene ayak basar basmaz erkeklerin küçümseyici tavırları dikkatimizi çeker. Söyledikleri ilk cümle: “İnsanlarınız nerede?” olur. Erkekler, yeni vardıkları bu gezegende kendileri gibi erkek görmeyi beklerler fakat göremeyince de bu soruyu sorarlar. Aslında onların bu cümlesi ileride gelecekler için bir tür alıştırma niteliği taşımaktadır. Erkeklerin zihniyetine göre kadınlar muhatap alınacak veya görüşülecek insanlar değildir. O yüzden bu soruyu sormaktadırlar. Bu küçümseyici tavır, öykünün ilerleyen kısımlarında hakarete kadar varıyor. Ardından, erkekler bu gezegendeki kadınların kendi aralarında sorunsuz bir şekilde üreyebildiklerini bilmediklerinden dolayı kendileriyle çiftleşmek isteyeceklerini düşünürler. Erkekler böylece karşı taraftakini anlamak için çaba dahi sarf etmeden bencilce ve kibirli bir şekilde davranmaktan kendilerini bir türlü alıkoyamazlar.
Onları dinleyen Janet ve Katy erkeklerin söyledikleri karşısında şoke olmakla birlikte, kendilerine göre dikkatli ve ihtiyatlı davranırlar. Öykünün sonuna doğru erkeklerin hakaretlerine ve umursamaz, saygısız tavırlarına daha fazla dayanamayan Katy, eline bir tüfek alarak adamları öldürmeye kalkışır, fakat Janet tarafından engellenir. Öyküdeki erkeklerin geleneksel erkek rollerine bağlı kaldıklarını görebilmekteyiz. Janet ve Katy tarafından erkekler şöyle tarif edilmektedir:
“Bizden daha büyükler ve genişler. Açıkça görülüyor ki, onlar da bizim türümüzden farklılar, oldukça farklılar. O yabancı vücutlardaki hatları gözlerim halen idrak etmede zorlanıyor. Onların insan yüzlü maymunlar olduklarını söyleyebilirim sadece. At kadar ağırlar ve kalın mı kalın sesleri var. Her zaman fazladan parası ve gücü olan biri olarak konuşuyorlar ve ikinci sınıf olmanın ne demek olduğunu asla bilmiyorlar. Kendimi küçük hissettiren ve bir boğa gibi kaslı olan bu dört adamı her zaman hatırlayacağım.”
Dolayısıyla, erkeklerin tasvirleri daha çok fiziksel özellikler üzerine odaklanmıştır. Bu özelliklerinden dolayı kadınlar kendilerini küçük ve önemsiz hissetmişlerdir. Erkekler, kadınların kendileri olmadan yaşayamayacaklarını düşünmüşler ve bunu küstahça ifade etmişlerdir. Üstelik, bunu kadınların gezegende kendi aralarında yüzyıllardır barış içinde yaşadıklarının farkında olmadan söylemişlerdir. Kendilerini kadınlar için adeta vazgeçilmez olarak görme eğilimi içine girmişlerdir. Onların bu zihniyeti, kadınlar için şok yaratmakla kalmamış, aynı anda onları deliye çevirmiştir. Erkekler, kadınlara Dünyada artık cinsiyet eşitliğinin sağlandığını söyleseler de bu ifade kadınlar tarafından pek inandırıcı bulunmaz.
Whileaway gezegeninin kadın nüfusu yüzyıllardır mutlu bir yaşam sürmektedir fakat bu tozpembe düzeni bozan erkekler, kadınların yaratmış olduğu toplum düzenini sorgulamalarını ve bu yaşamdan şüphe duymalarını sağlamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Sorunun kaynağında erkeklerin şişik egoları vardır. Onlar, huzurlu ve mutlu bir düzeni bozan kötülüğü simgelemektedirler. Kadınlardan oluşan bu medeniyeti anlamayı dahi çalışmazlar. Dik kafalı, bencil ve anlayışsız bir portre çizerler.
Yazar, Joanna Russ esasında eril bir toplumun tasvirini yapmakla kalmıyor, bununla birlikte sadece kadınlardan oluşacak bir toplumun eleştirisini de yapıyor. Whileaway gezegenine gelen erkek ziyaretçiler kalıplaşmış ataerkil toplum düzenine ait düşünceleri benimsemiş, geleneksel erkek modelinin temsilcileridirler. Yazarın bu karakterler vasıtasıyla kurduğu eleştiri aynı anda geleneksel ataerkil düzene yönelik bir eleştiridir. Fakat Whileaway gezegeninin kadınlarına yönelik de yazarın ciddi bir eleştirisi vardır. Eril bir toplumda yaşamak, kadınları ilginç bir şekilde ‘erkekleştirmiştir’. Bu bağlamda Janet ve Katy karakterleri bir takım eril özellikler göstermekte ve davranışlar sergilemektedirler. Örneğin Janet fiziksel olarak kuvvetli ve şiddetle eğimli bir kadın olarak tasvir edilmektedir. O, bugüne kadar üç düelloya çıkıp hepsinde karşı tarafı öldüren biri olarak gösterilir. Katy de Janet’ten farklı değildir. O, arası arabalarla oldukça iyi olan, pervasız bir sürücü olarak tanımlanır. Ayrıca pek duygusal olmamakla birlikte, çelik gibi de serttir.
Sonuç olarak, Joanna Russ, When it Changed isimli bu oldukça kısa öyküde bizlere cinsiyet rollerinin salt biyolojik olmanın ötesinde sosyal bir yapı olduğuna dair güçlü mesajlar vermektedir. Böylece kadın toplumunda kadınlara da eril özellik ve davranışlar atfedilebileceğini göstermiştir. Bu yüzden Russ’ın kısa öyküsü ütopyadan ziyade distopya özellikleri taşımaktadır. Yazar, sadece geleneksel ataerkil zihniyeti eleştirmekle kalmamış, kolayca eril özellikleri benimseyen kadınları da eleştirmiştir. Öykünün sonu açık biter. Kadınlar gelecekleri hakkında ciddi endişeler duyar. Yüzyıllar boyunca emek vererek olgunlaştırdıkları medeniyetin tehdit altında olduğunu idrak ederler. “Ya Dünya’dan başka erkekler gelirse” diye kara kara düşünmeye başlarlar. Öykü şu cümlelerle biter:
“Elbette, bu da geçecektir. Her güzel şeyin bir sonu olmalıdır. Benim hayatımı alın ama hayatımın anlamını almayın. Bir süreliğine.” (For-A-While) (Russ)
Joanna Russ’ın 4-5 sayfaya sığdırdığı bu muazzam kısa öykü bizlere gerek bilimkurgu gerekse cinsiyet rolleri açısından önemli mesajlar vermeyi başarmıştır. “The Female Man” romanının içeriklerinden biri olan “When it Changed” isimli kısa öykü, rahatça okunabilen ve her şeyden önce okumaya değer, ölümsüz bir edebiyat eseri özelliğini taşımaktadır.
Hazırlayan: Cenk Tan