İstanbul Nöroloji Enstitüsü’nde sıradan bir cuma günüydü. Gelişen teknolojilerin piyasaya aniden nüfuzunun halkın bilinçsiz ürün kullanımına yol açmasını engellemek amacıyla Uluslararası Teknoloji Birliği (UTB) kurulmuştu; bu bağlamda yeni yayılan implantlar öncelikle ülkelerinin ilgili enstitülerinde test ediliyor ve Ulusal Teknoloji Ehliyeti Kurumu’na sunularak, çipine kullanım izni sunulacak olan sınıflar belirleniyordu. Elbette korsan yazılımlarla bunu aşmanın yolları varsa da, artık eski adıyla “bilgisayar virüsleri” veri kaybıyla kalıcı hafıza problemlerine ve pek çok diğer bilişsel bozukluk yanında felçlere de yol açabildiklerinden çok az rağbet görür olmuştu. Zaten yasadışı implant kullanımları, genellikle uyuşturucu bağımlılarında görülüyordu. UTB bu bağımlılığın giderilmesi amacıyla dünya ve koloniler genelinde bir proje yarışması düzenlemiş, ilk üç fikrin sahiplerini bir araya getirerek onlara neredeyse sınırsız ödenek ve Uluslararası A3G sınıfı internet erişim imkanı sağlamıştı. (İnternet erişimi, bireysel çiplerin yaygınlaşmasıyla 122 kademeli sınıflandırmaya tabi tutuldu; buna göre çipsiz bireylerin kullandığı ve halka açık cihazlar en yüksek O1A sınıfı verilere açıktı ve internetteki her site adresi, alt adresleriyle birlikte farklı sınıflandırma protokollerine dahildi. Bunlar yurtiçi ve yurtdışı olarak da ayrılabiliyordu. Sınıflandırma kademeleri gün geçtikçe artmaya devam etti.) Sonunda geliştirilen ürün tüm enstitülere numune olarak gönderilmiş ve deneylerin odağı haline gelmişti.
ECv04, yani Duygu Denetimi 04, doğrudan kafatasının foramen magnum adlı deliğine hizalanarak takılıyor, bireye özgü mizaç haritasının tahlilini yapıp bireydeki duygudurum bozukluklarının takibini yapıyordu. Sonrasında UTB sunucularında bu iş için ayrılan yapay zeka programıyla bilgi alışverişi yapıp, kişinin nörotransmitter ve hormon denetimini sağlamak üzere salgı bezlerine nanobotlar aracılığıyla uyarımlar gönderiyordu. İstanbul Nöroloji Enstitüsü de bu implant üstüne yaptığı deneyin 16. günündeydi.
UTB’de saygın bir konuma sahip olan Prof. Dr. İlhan Bilgen deneyle bizzat her gün hastaları ziyaret ederek ilgileniyor, UTB veri tabanından hastaların durumunu saat başı takip ediyordu. Bu sabah 20. deneğin serotonin düzeyinde uzun süreli ve güçlü bir düşüş yaşanmış, ECv04’ün tepkiyüklemesiyle seviye tekrar normal sayılabilecek bir noktaya taşınmıştı. İlhan, hastayla nasıl hissettiğini konuşmak üzere İnsan Deneyleri Binası’na geçti ve çeşitli güvenlik taramalarının ardından ilgili bloğa giriş yapmıştı.
Asistanı Doktor Nesrin Taşkır İlhan Bey’in geleceği haberini alınca verilerin bir dökümünü almış, konuyla ilgili kendi görüşlerini kısa notlar halinde hazırlamıştı. “Hoş geldiniz hocam,” diyerek karşıladı profesörü. “Günaydın Nesrin, Denek 20 konuşabilecek durumda mı?” Nesrin başını onaylar şekilde sallayıp, profesöre Denek 20’nin odasına kadar eşlik etti. Heyecanlıydı.
Denek 20, çifte-depresyon görülen hastalardan biriydi. Yaklaşık sekiz yıldır kronik depresyon içindeydi ve değişen sıklıklarla bu haline majör depresyon atakları eşlik ediyordu. Adamı, depresyon atağının son otuz dakikasındaki tepkiyükleme işleminde girdiği yatıştırma halinden çıkarmak için gerekli komutları girerek uyandırdı. “Profesör, siz mi geldiniz? Ah, Nesrin Hanım da burada.” İlhan olabildiğince heyecanlı merakını saklayıp, deneğini ürkütmeden sorularına cevaplar aramaya koyuldu.
-Nasıl hissediyorsun kendini?
-İyi, denebilirse.
-Diğer depresif duygudurumlarınla karşılaştırırsan?
-Oldukça iyi diyebilirim sanırım. Garip gelen de bu aslında.
-Biliyorsun, ECv04 bunun için geliştirildi zaten, tadını çıkar.
-Fakat aklıma takılan bir şey var İlhan Bey.
-Nedir?
-Nörotransmitter maddelerle ilgili dediklerinizi düşünüyordum…
-…ve?..
-…ve düşündüm ki, yani, ya bunlar benim alkolizme yatkınlığımdan fazlası için de kullanılırsa?
-Ne demek istiyorsun?
Tam bu sırada Nesrin, Denek 20’nin serotonin ve dopamin düzeyinde ortalama üstü bir artış yakaladı. Tepkiyükleme sonrası yan etkiler arasında hedef nörotransmitterin uç değişimler yaşayabileceği, bunun sanrılara veya kısa süreli bilinç kaybına yol açabileceğini biliyordu. Hocasının akıllı bilekliğine acil durum çağrısında bulundu, profesör de kendi lensinden son tahlillere erişim sağlayıp durumu fark etmişti çoktan. Yatıştırıcı sıvının yavaşça enjeksiyonu için komut verdi.
“Yani… Öff… Size dert anlatmak zor ve uykumu getiriyor profesör, ama anlatacağım.” Dopamin üretiminin artışı belli bir miktara geldikten sonra, artık hastanın adrenalin düzeyi de yükseliyordu. “Ya bunlarla beni öfkelenmekten alıkoyarsanız, ya şirketlerin itaatkar koyunları olursak? Uyuşturucu baronlarından daha güvenilir misiniz? Cevap verin!” Denek 20 yumruğunu aralarındaki masaya indirdi, şeffaf ekrandan yapılma masa cızırdadı ve darbenin vurduğu alanda geniş bir beyazlık şekillendi, cihazın arıza duyurusu için yayınladığı bir dizi bip sesi de bunu takip etti.
Sonunda denek uyumuştu. İlhan Bilgen “Sanrılar işte,” diye kestirip attı; oysa onun yalnızca 18 erişim sınıfı altındaki makalelere bakabilen Nesrin Taşkır, genç adamın sanrılarının mantıklı bir yanının olabileceğini düşünüyordu. Belki de UTB Başkanı Aldous Orwell, vaat ettiği barış düzenini sağlamak için karanlık bir patikada yürüyordu.