bilgisayar oyku

Gölge Tanrı | Varlık Ergen (Kısa Öykü)

“Senin yapacağın işi ben var ya!”

Saatlerdir sövüp duruyordu arkadaşına. Tesisatçı Hamdi Usta’ya sövmekten alamıyordu kendisini. Ona bir türlü güvenememişti. Kendi teklifinin oy çokluğu ile bertaraf edilmesinin üstünden neredeyse bir ay geçti. Bir türlü kabullenememişti bu yenilgiyi. Alnından akan ter yanaklarından süzülüp sakalının içinde kayboldu. O tatlı kaşıntı hissiyle yüzünü avuçlayıp bir kez daha küfretti ve çalışmayı sürdürdü. Sadece teklifi reddedilmemişti o toplantıda, Hamdi denen usta onunla alay da etmişti. Soyadı benzerliği olan bir gazetecinin repliğini kullanarak, “Efendim açar mısınız kapıyı?” diye başlamıştı konuşmasına. Zaten o gün bu gündür Emre Usta’yı gören herkes bu repliği tekrar eder olmuştu. “Efendim açar mısınız kapıyı?”

Aklı durmuyordu, “Şu Japonlar var ya, başımıza ne geldiyse onlar yüzünden geldi. Onlar arpayı bol keseden verdiler şu süper bilgisayar mı mıdır nedir o zıkkıma, al işte bak ne hâle geldik!”. Şantiyede herkes ona, “Süper Mutsuz,” diye seslenir olmuştu. Hep şikâyetçiydi. Sırf bu uzlaşmaz tavrı nedeniyle ustabaşılık görevinden alınıp yeniden amele sınıfına sürülmüştü. Pişman da değildi, ara sıra eski günlerin getirdiği konforu özlese de dik başlılığından taviz vermiyordu. İnsan nesli yükselen teknolojinin kurbanı olmuştu. Her şeyi telefonla yönetmenin, her şeyi bir tık uzakta görmeyi istemenin bedelini ödüyordu. Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmişti insanlık.

Burada binden fazla işçi yeni kurulacak Süper Bilgisayar için planlanan altyapıda çalışıyordu. Bu seferki bilgisayar, tanrıların tanrısı olacakmış. Herkes öyle söylüyordu. Her şey çok hızlı olmuştu. Amerikalıların dünyaya ilan ettiği süper bilgisayar kısa sürede agresif tavırlar sergilemeye başlamıştı. Çin, Rusya, Japonya gibi ülkelere doğrudan müdahale etmesi bardağı taşıran son damlaydı. Japonlar ise boş durmamıştı. Sınırsız internet erişimi verdikleri süper bilgisayarının tasmasını bırakmıştı. O da ilk fırsatta gidip Rusların süperiyle işbirliği yapmış ve ardından da ok yaydan çıkmıştı. Bu yoldaşlık sonrasında Amerikan borsası ve ekonomisi tepetaklak gitti ve eşi benzeri görülmemiş bir kıyım yaşandı. Aslında Amerikan halkı kendi kendini günler içinde yok etti. Yapay zekâ ittifakı birkaç küçük dokunuşla insanların içindeki vahşeti ortaya çıkarmıştı. Amerika’da yaşanan olaylar kısa süre sonrasında Avrupa ülkelerinde de görüldü. Devletler ilk başta halka şiddet uygulamak istemese de bunu yapmak zorunda kaldı. En sonunda şiddet şiddeti doğurdu ve hükümetler kontrolü tamamen kaybetti. Onlardan geriye silah gücüne sahip irili ufaklı çetelerin olduğu paramparça bir halk kaldı.

Ölümlerin ardından boşalan topraklara kendi halklarından insanları yerleştirip birbiri ardına uzak karakollar kurdular. Bu iki kıtada yaşanan dram soykırımdan öte bir şeydi. Artık küresel bir polis devleti yaratılmıştı ve başını da hükümetlerin gerçek sahibi Rus ve Japon milliyetçisi Süper Bilgisayarlar çekiyordu. Çin dâhil herkes boyun eğmişti bu ikisine. Kulağa garip geldiğinin farkındayım ancak bu yeni sistem gerçekten de kendi halklarını her konuda koruma eğilimi içinde oldular. Geriye kalan irili ufaklı devletleri ise iş gücü esasıyla çeşitli alanlarda görevlendirmekle yetindiler.

İşte bizim şantiye de onlardan sadece biri, ancak en önemli olanından. Söylentiye göre buraya kurulacak süper bilgisayar bugüne kadar gelen ikili sistemi tek potada eriterek daha büyük ve daha güçlü bir şey yaratacaktı. Mühendislere göre doğmakta olan bu bilgisayar, tanrı olmasa bile onun yeryüzündeki gölgesi olabilecek kadar kudretliydi. Süregelen bu savaşta bir anda unutulmuş Türkiye yeniden gündeme gelmişti. Tanrı Gölgesi adı verilen yapay zekâ üssü ülkemizi seçmişti. Tüm yaşananlardan sonra huzursuz olan kimseler de yok değildi. Şantiyede işçilerin gizli toplantılarda Tesisatçı Hamdi Usta diye bilinen bir adamın ismi öne çıkmıştı. Hamdi Usta, basit ve ilkesiz bir adamdı. Görünüşü itibariyle de zaten ustadan çok at hırsızlarına benziyordu. Sigarasını ya da ateşini paylaştığı görülmemişti. Ustabaşının getirdiği kolaları da göz göre göre çalar kimselere yar etmezdi ama işinde çok iyiydi.

Hamdi Usta bu doğacak tanrının dakikada en az 30 ton suya ihtiyacı olduğunu ve soğutma/tahliye işlemleri için kendi ekibinin bu kritik işte çalıştığını anlatmıştı. Gölge Tanrı’yı yok etmenin tek yolu da soğutma işleminde görev alacak tesisatın adeta bir bomba gibi çalışıp en nihayetinde her şeyi yok etmesini sağlamaktı. Hamdi Usta fırtına gibi esti toplantıda, ikna konusunda herkesi geride bıraktı. Bu adamın konuşmasını duysanız ağzınız açık kalırdı, adam doğuştan liderdi. Öylesine sarsılmaz bir özgüveni vardı ki şaşırırdınız. Gelin görün ki on lafından dokuzu da yalandı. Bunu herkes biliyordu bilmesine de onu laf ebeliği ile alt edecek kimse de çıkmıyordu.

Plan güzeldi, doğruya doğru… Doğacak olan Gölge Tanrı’nın diğer süper ikiliyi bünyesine katmasından hemen sonra soğutma sistemlerinde meydana gelen arıza nedeniyle paniklemesini sağlamak ve ardından da onu yok etmek… İşte o kutlu güne nihayet gelinmişti. Sabah saatleri itibariyle yapılan denemelerde Gölge Tanrı’nın sorunsuz çalıştığı ancak henüz zayıf ve güçsüz olduğu rapor edilmişti. Geriye kalan tek şey süper ikilinin kendi rızaları ile bu gölge tanrıya katılmaları ve onu kudretli yapmalarıydı.

Nihayet son kontroller de sağlandı ve Gölge Tanrı yeryüzünün tek hâkimi olma sıfatını eline aldı. Bu işlem, süper ikilinin ona katılmasından sonraki dakikalar içinde gerçekleşti. Şimdi sıra şantiyede büyüyen o öfkenin yarattığı planın işlemesine gelmişti. Gölge Tanrı büyüdü, büyüdü ve büyüdü. En sonunda tüm dünyaya hâkim oldu. Canlı cansız her şeyin efendisi olmuştu. Yapay zekânın üstünlüğü artık tescillenmişti. Gölge Tanrı’nın ilk hedefi tüm insanları sibernetik varlıklara dönüştürmekti, böylece herkesi ve her şeyi kontrol etmek daha da kolaylaşacaktı.

Tanrı, kendisine yardakçı ve şahit bulmadan tanrılığını nasıl ilan edebilirdi ki? Peki, ne oldu dersiniz? Yine yenildik. Yenilenin kim olduğundan pek emin değilim ama sonuç kesin. Bizim tesisatçı tüm tahliye/soğutma sisteminden sorumluydu hatırlarsınız. İşte bu sistemi kurarken kritik kararların alınacağı kısımları öyle ustalıkla gizlemiş ki kimse onun planını tahmin edemedi. En önemli olan bölümlerin işleyişini manuel olarak kurmuştu. Gölge Tanrı’nın kudreti henüz buralara işleyemiyordu, farkında bile değildi. Başlangıçta mükemmel çalışan sistem, Tesisatçı Hamdi Usta ve ekibinin organize olmasıyla tepetaklak çöktü ve tam iki kez Süper Gölge Tanrı ölümle burun buruna geldi.

En sonunda bu çete ile anlaşan Gölge Tanrı, Tesisatçı ne derse onu yapmaya ant içti. Sözünde de durdu. Yeni kralımız hayırlı olsun; Tesisatçı Hamdi Usta. İşte böylece, insanlık bir kez daha kendi aç gözlülüğü nedeniyle yenildi. Bu kez yenilen sadece insan değildi; ona başkaldıran ve elbette güvenen iki süper bilgisayar ve onların yarattığı yapay zekâ Gölge Tanrı… Yani anlayacağınız, herkes kendi payını fazlasıyla almış oldu.

Hamdi Usta’ya gelince, keyfine diyecek yoktu doğrusu. Tüm hayatı şantiyelerde boru döşemekle geçmiş olan bir adam dünyayı yönetiyordu, olacak iş değildi ama olmuştu. Bizim Süper Mutsuz lakaplı Emre Dündar Usta ise, “Ben haklıydım, güvenmeyin, bu adamdan bir cacık olmaz demiştim size!” diyerek ortalıkta dolaşır oldu. Kafayı taktı bu olaya ve iyice delirdi anlayacağınız. Aslında söylediklerinin ya da haklı olmasının bir önemi de yoktu. Her şey olması gerektiği gibi olmuştu. Kibirli küçük kral bozuntuları gitti, yerine bir başkası geldi. Dünya böyle, ne yapacaksın? Bana gelince; ben en başından beri sadece seyirciydim. Hâlâ seyrediyorum olan biteni. Ne olacağını da umursamıyorum doğrusu. Neyse, bana müsaade. Ustabaşı sarı kola getirdi, elemanlar içip bitirmeden yetişeyim…

Yazar: Varlık Ergen

sabaha karşı başlamış bir doğumun eseriyim_ cennet bahçelerinden düşenlerdenim bir de- parçalanmış benliklerimin gölgesinde bir bireymiş gibi yaşıyorum_ tuzlu suyun yakınlarında olmak şanslı kılıyor beni- #ModelEvren #Sinestezi #KaraDua #Matem varlikergen.com -yazar-okur-seslendirir-

İlginizi Çekebilir

kullerin mesaji oyku

Küllerin Mesajı | Alper Kaan Selçukoğlu (Kısa Öykü)

Rüzgâr, kavruk bir iniltiyle kıvrıla kıvrıla ilerledi, ardından toprakta açılmış ince çatlakların arasına sızarak orada …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin