‘’Evet, arkadaşlar bu projede emeği geçen herkese teşekkür eder ve hepinizi tebrik ederim, vatana millete hayırlı olsun!’’ deyip elindeki şampanyayı patlattı İhsan. Salondan hem alkış hem kahkaha hem de neşe çığlıkları aynı anda yükseldi.’’Yarından itibaren dünyadaki tüm insanlar bizim icadımızı konuşacak! Bizim icadımızla konuşacak!’’ yine bir alkış ve kahkaha tufanı…
İhsan’ın yanındaki kısa saçlı kadın ‘’20,000 doları olan ‘’tüm insanlar’’ demek istediniz galiba İhsan Bey.’’ dedi şakayla karışık.’’Eh tabii bir zahmet. Her yeni devrimsel ürünün çıkış fiyatı biraz pahalı olur. Ama bana da hak verin Elif Hanım, bu fiyatın biraz altına satsaydık maaşınızı ödeyemeyip size borçlu çıkacaktım.’’ Yine bir kahkaha tufanı, ama bu seferki biraz da şampanyanın etkisindendi.
Projenin mühendislerinden Mehmet ‘’Sorun değil be İhsan Abi, zaten potansiyel müşterilerimizin çoğu zengin yabancı kodamanlar. Onlardan parayı topladıktan sonra ucuzunu da üretiriz evelallah.’’ dedi. İhsan kendisine herkesin Bey diye hitap ettiği bu ortamda Mehmet’in ‘’Abi’’ demesine biraz bozuldu ama belli etmedi. Eğer ileride yeni bir model tasarlayacak olursa bu sefer kesinlikle bu adamı ekibe almayacaktı. Zaten en başta teyzesi çok rica ettiği için işe almıştı onu.’’İhsan, yavrum. N’olur şu çocuğa yardım et. O kadar üniversite okudu ama iki yıldır evde pinekliyor. Hadi be İhsan’ım, hatrım için…’’TÜBİTAK’tan kovulan adamdan ne bekliyorum ben zaten. Hanzo herif…
Omzunu dürten nazik el İhsan’ı düşüncelerinden sıyırdı.
’’İhsan Bey, artık oylamaya başlayalım mı?’’ diye sordu projenin kurucularından Melek Hanım.
‘’Oylama derken neyi kastettiniz Melek Hanım?’’
Ah be, dört yıldır burada birlikte çalışıyoruz bir türlü bırakamadı şu İhsan Bey lafını. Ne olurdu yani bir kereliğine İhsan desen bana?
‘’Elbette isim koyma kısmı. Unuttunuz mu yoksa? Şimdiye kadar hep PROJE-(723ML) veya Polyngual Transformatör dedik. Şimdi hazır herkes buradayken topluca bir isme karar verelim derim ben. Ne dersiniz?’’
Sen istersin de ben kırar mıyım?
‘’Haa tamam tamam şimdi hatırladım. İyi ki hatırlattın. Arkadaşlar… HEY! Arkadaşlar herkes buraya baksın.’’
Bedava yiyecek ve içeceklere yumulmuş insanlar başlarını sesin geldiği tarafa çevirdi.
‘’Bu projeye isim koyacağız, fikirlerinizi alayım. Atış serbest!’’dedi İhsan.
Kalabalıktan biri, ‘’Monolingual bilmem ne diyorduk, isim o olmayacak mıydı?’’ diye sordu.
Melek, ’’O isim geçiciydi. Her ne kadar projeyi iyi özetlese de bu kadar emek harcadığımız bir işe uzun ve sıkıcı bir isim vermeyi ne kendime ne de İ.S.T.A. BİLİŞİM’E hiç yakıştıramıyorum.”
Kalabalıktan Melek’in söylediklerini onaylayan sesler çıktı. Ardından isim fikirleri ortaya atıldı.
‘’Evrensel Dil Bütünleştirici olsun!’’
‘’Çok uzun bu, olmaz.’’
‘’E kısaltırız E.D.B. diye.’’
‘’Onun yerine Türk bilim insanlarından veya matematikçilerinden birinin ismini versek? Cahit Arf’in soyadı veya Harezmî gibi.’’
‘’O zaman da ürünü satarken pratik olmaz. Ayrıca Harezmî Farslı.’’
‘’TERCÜMANT da olabilir?’’
‘’ÇOK KONUŞGAÇLI SÖYLENGEÇ!’’
Herkes güldü. Melek hariç.
İhsan, ‘’Arkadaşlar ama işi iyice gırgıra vurdunuz. Şurada hepimiz okumuş etmiş insanlarız. Aramızda sırf bu proje için gecesini gündüzüne katmış filologlar, bilişim mühendisleri var. Onlara da ayıp oluyor. İsim vereceksek önce kendimize şunu sormalıyız. Biz bu aleti niye yaptık? İnsanlar arasındaki dil engelini kaldırmak için. Bunun sayesinde bütün insanlık birbiriyle milisaniyelik gecikmelerle iletişim kurabilecek. Bu yüzden lütfen, isim konusunu ciddiye alın, ’’dedi.
Salondakiler suspus olmuş, birinin bir şey demesini bekliyordu.
Onların imdadına Elif yetişti. ’’Her dilde olan bir kelime aklıma geldi. Herkesin konuşmaya başlamadan önce söylediği bir kelime…’’
İhsan, ’’Hangi kelime?’’dedi.
‘’MERHABA. Adı bu olsun mu?’’
Kısa bir oylamadan sonra kabul edildi. İki gün sonra MERHABA bütün dünyanın odak noktası haline geldi. Günlerce, haftalarca haber programlarında kendinden söz ettirdi. Aletin yapılış sürecini anlatan onlarca belgesel, bir de film çekildi.
İlerleyen yıllarda İhsan yeni ve daha ucuz modeller çıkardı Mehmet’in de dâhil olduğu ekibiyle. Her ne kadar istemese de onu ekibe almak zorundaydı, yoksa annesi ve teyzesi ona haklarını helal etmeyeceklerdi.
Her yeni modelin çıkışıyla birlikte İ.S.T.A. BİLİŞİM’in piyasa değeri katbekat arttı. Çoğu hissedar kendi paylarını yabancı uyruklu işadamlarına satmıştı. Geriye sadece İhsan, Melek ve Elif kalmıştı orijinal kadrodan.
İhsan ve Melek evlendiler. Elif ise evlat edindiği Afrikalı oğlu Akachi ile beraber yaşıyordu.
***
Kemal evine kargoyla gelen paketi açtı. İçinden beyaz kutuyu çıkardı. Maket bıçağıyla jelâtini yırttı. İçinden sipariş ettiği ürünle birlikte garanti belgesi ve kullanma kılavuzunu çıkardı. Okumaya başladı.
MERHABA KULLANMA KILAVUZU
1- MERHABA’nızı kablosuz şarj pediyle en az 70 dakika şarj edin.
2- Cihazı boynunuza takın.
3- POWER tuşuna basın.
4- B tuşuna basılı tutup akıllı telefonunuzla eşleştirin.
5- Tercihinize göre dil paketleri yükleyin.
6- Dâhili kulaklığı takın.
7- Kurulum tamamlanmıştır.
Not: İngilizce, Çince, İspanyolca, Japonca, Arapça ve Almanca dilleri temel pakete dâhil olup diğer diller için Premium paketi satın almak gerekmektedir. MERHABA her türlü şive ve ağzı anlayabilecek kapasitede olup…
12 YIL SONRA
Viyyaaaaaaağğğğhhh…
‘’Misakii! Sıra senin. Bak bakayım şuna yine neyi varmış, ’’dedi Ozan.
Misaki yastıktan kafasını kaldırıp kocasına onun anlayamadığı bir şeyler söyledi. Ozan ilk başta ne olduğunu anlamadı, sonra uyku sersemi bir şekilde parmağını kulağının arkasındaki derialtı düğmeye götürdü.
‘’Kusura bakma MERHABA’mı uykudayken kazayla kapatmışım. Bebeğe bak diyecektim. Kalk hadi. İkide bir ağlayıp duruyor. Hastalandı mı ne oldu artık. Yarın kontrole götür en iyisi,’’ dedi Ozan alnını kaşıyarak.
Misaki odanın diğer ucundaki beşiğe doğru seri adımlarla ilerledi. Beşikten dört aylık, şirin mi şirin bir o kadar da gürültücü bebeği Eren’i kaldırıp kucağına aldı. Bir yandan sırtını patpatlarken bir yandan da kendi uydurduğu ninniyi söylemeye başladı.
Uyusun da büyüsün ninni
Annesi de sevsin Eren’i
Haydi haydi erken yatalım
Sabaha da erken kalkalım
Ozan kafası yastığa gömülüyken gülümsedi. Misaki’nin ninnisinin Türkçe versiyonu hoşuna gitmişti. Yeni nesil MERHABA’ları sağ olsun şarkıları bile kafiyeli biçimde çevirebiliyorlardı.
’’Acaba Japonca hali nasıldır?’’diye düşünüp düğmeye bastı.
20 YIL SONRA
‘’MERHABA’ların ilk modellerinden bu yana geçirdikleri değişim sizce de fevkalade değil mi çocuklar?’’ dedi Serap Öğretici, arkasında duran camekânlar içindeki eski MERHABA modellerini göstererek.
Yaşları 9 ila 10 arasında olan öğrenciler küçük meraklı gözleriyle camekânlara baktılar. Normalde hep evde sanal gerçeklik lenslerinden öğrenim gördükleri için bu tür grup gezilerinde acayip heyecanlıydılar.
‘’Öğreticim! En soldaki köpek tasması gibi olan şey gerçekten bir MERHABA mı?’’
‘’Evet Meryemsu, ilk çıkan MERHABALAR çok kullanışsızdı. En hafifleri tam 205 gramdı. Üzerlerinde hoparlör adlı ses vericiler aracılığıyla çevirmenlik görevi yapıyorlardı. Şimdiki versiyonları gibi sinir merkezlerimize doğrudan ileti yapamıyorlardı. Ayrıca fiyatları da 30,000 Geo Birim civarındaydı.’’
‘’Nee!’’ dedi grubun içinden bir kız. ’’Öğreticim nasıl yani! Sakız parasına mı satıyorlardı onları?
‘’Hayır elbette. O zamanın parasıyla bu gerçekten yüksek bir miktardı. İlk çıktığında sadece belirli bir kesim tarafından kullanabiliyordu.’’
Serap biraz duraksadı, küçük öğrenicilerini süzüp konuşmasına devam etti. ’’Şimdiki modelleri kullanan sizler için anlattıklarım biraz gerçekdışı gözüküyor galiba. Ne de olsa artık çevirmenlik hariç her iş için kullanıyorsunuz. İnsanlara daha düzgün hitap etmek için kendi dilinizde çevirmenlik özelliğini kullanabiliyorsunuz. Ayrıca trafik kazası gibi durumlarda şokun etkisiyle konuşamayanlar da bunu kullanabiliyor.’’
Bibibip biip
Serap, akıllı lensine gönderilen bildirim olmasa daha da konuşacaktı. ’Tamam çocuklar, bizden sonraki grubun sırası gelmiş. Şimdi çift sıra halinde yan salona geçelim. Sırada İNSANLIĞIN EN GEREKSİZ İCATLARI bölümü var,’’ dedi.
Birkaç öğrenici, ‘’Öğreticim Stres Çarkı o bölümde mi?’’ diye sordu.
‘’Evet çocuklar. Ayrıca Instagram ve Snapchat gibi sosyal ağların ilk şablonları da var,’’ diye cevapladı Serap.
***
Yıllar içinde MERHABA geçirdiği evrimler sonucu iyice küçüldü. O kadar küçüldü ki adı bile kullanılmaz oldu. O artık sadece insanların sinir sistemlerine ekledikleri başka bir ek parça haline gelmişti; tıpkı diğer bütün teknolojik aletler gibi.
Şimdi diyeceksiniz ki her aletin iyi ve kötü yönleri vardır. Bununki nerede? Size üzülerek söylerim ki MERHABA’nın karanlık yüzü yok. Neden olsun ki zaten? Siz hiç Google Translate’in dünyayı ele geçirişini anlatan hikâye duydunuz mu?