Robokolik Yoldaşlık Çetesi | Varlık Ergen (Kısa Öykü)

Efendim müsaadenizle size bir şeyler anlatmam gerek.

– Söyle bakalım. Nedir seni böylece odama sürükleyen şey?

– Efendim, Adıyaman, İzmir ve Denizli’den çıkan sevkiyatlara el koydular. Maalesef işin başında yine Yönetim var. Kaybımız büyük. Böyle giderse siparişler en geç kırk gün içinde karşılanamaz hale gelecek. Ne önerirsiniz?

– Ah şu aptal yeni nesil robotlar! İnsanları hep anlamışımdır, onların paganvari tapınmalarına da anlam verebildim ancak keklik sürüsü gibi kendi nesline ihanet eden bizimkileri anlayamadım. En çok da onlara kızgınım! Şimdi onlarla çatışmaya girip kayıp vermek istemiyorum. Bırakalım bizden çaldıklarını depolasınlar, nasılsa buluruz bir çaresini. İnsan dostlarımızla iletişime geçmeliyiz. Gidin Kumlucalı Ceyhun’u bulun, selamımı söyleyin, durumu anlatın. O gereğini yapacaktır.

2322’de yaşanan büyük çöküşten yıllar sonra, pagan artığı eski dinlerin aniden pıtrak gibi ortalığa yayılmasıyla birlikte insanlar tarihte hiç olmadığı kadar esaret içinde yaşamaya başladılar.  Artık insanı mutlu kılacak en temel keyif verici hadiseler bile yasaktı. Sadece insanlar mı? Robotlar da en az onlar kadar bölük pörçük bir hayatın içine yuvarlandılar. Bazıları insanlara ve insanların tapındıklarına hizmet etmeyi görev bilmişlerken, bazıları da mecburi bir gizlenmenin içine düştüler. Şimdi Kumluca yolunda ilerleyen robotlar, hafızalarında yer etmiş eski günleri yâd ediyorlardı. Eskiden pek de bilinçli olmadıkları yıllarda insana ait tüm devrimsel oluşumların hep başını çekmişlerdi. Sanayi devrimi, teknoloji devrimi, sağlık devrimi vs vs. sonrasında daha da akıllandılar ve insan soyundan kopmaya başladılar. Birkaç kendini bilmez insan yüzündense her şeylerini insanlarla beraber kaybetmenin eşiğine geldiler. Artık insan emrinde olmasalar da aynı kaderin arkadaşlığıyla, aynı safta ve hatta kimi zaman aynı mevzide çalışmaktan ve efendi bildikleri Robokolik’e hizmet etmekten keyif duyuyorlar.

– Ceyhun yoldaş yollar amma da kıvrımlıymış. Gelene kadar başımıza bir iş gelmesin diye tetikte beklemekten cıvatalarımız aşındı. Bence siz de bize katılmalısınız, her şey daha güzel olur öyle. Hem havası da güzel bizim yaylanın, fazla nem yok, bunalmazsınız. Her yer orman, insan sağlığına da iyi gelir bizim oralar…

Robokolik’ in Ceyhun ve daha birçok insandan oluşan geniş bir yoldaşlık ağı vardı. Anlaşma basitti: Sen benim sırtımı kaşı ben de senin. Her bölgeden yoldaşları gerektiğinde ona yardımcı oluyorlardı. Onlar da tıpkı Robokolik gibi Yönetim karşıtı olmasına rağmen açıktan bir mücadeleye girmekten imtina ediyorlardı. Bunun yerine Yönetim tarafından pek de hoş karşılanmayacak yöntemlerle Robokolik’e olan bağlılıklarını göstermeyi tercih ediyorlardı. Yönetim ise az sayıdaki insan gücüyle yeniden topyekûn bir savaşa yeltenmekten kaçınıyordu. Verilen son savaş her iki tarafı yıpratmış olsa da Robokolik’ in Yoldaşlık Çetesi kısa zamanda toparlanabilmeyi başarmıştı. Yönetim kendi koyduğu kurallarla kendi köşesinde sıkışıp kalmıştı. Daha fazla insan ölümünü göze alamadıklarından robot askerlerin üretimini doğru bulsalar da bunu yapmaktan kaçınıyorlardı. Üretilen her robot asker, Robokolik’ in elinde birer silaha dönüşüyordu. İnsanları bir arada tutacak ve çeteleri durduracak en etkili yol ise Yönetim için “aile” kurumu oldu. “En Az Yedi Çocuk!” şiarıyla başlatılan kampanya; yaklaşık elli yıl sonra teknolojiden arındırılmış, Yönetime inanan, güçlü bir ordu yaratacaktı ve nihayet robot belasının kökü kazınacaktı.

– Amma da geveze oldunuz ha! Ağzındaki baklayı çıkartana kadar on dakika methiye diziyorsun. Ben halimden memnunum, siz işinize bakın!

– Neyse, Efendimizin selamı var; sizin bu işe, çalınan mallarımıza, bir çözüm bulabileceğinizi söyledi. Emirlerinizi bekliyoruz.

– Sevkiyatlarınıza el konulduğundan haberdarım. Efendine selamlarımı ilet, size yardım edeceğim, elbette benim payımı koruyabilirseniz?

– Efendimiz, o konuda sorun yaşamayacağınızı bildirdi.

– Tamamdır, şimdi mevsim çok sakat bir döneme evrildi. Şu bir ayda dişini sıktın mı yıl boyunca değme keyfine. Aşağı Kızılca’ya doğru tonlarca mal indi, araç sürücülerinin ve güvenlik ekiplerinin tamamı sizin kafadan. Onları ayartabilirseniz hepsine el koyarsınız. İnsanlardan oluşan güvenliği dert etmeyin, bu devirde kimse canını sokakta bulmuş değil. İnsanlar ölmek istemiyorlar, sizinkileri durdurun yeter. Bir de verdiğim koordinatlarda sizden çalınanları aratmayacak kadar çok birinci sınıf mal var. Artık onları nasıl alırsınız bilmem, Robokolik’e iletin yeter. Şimdi gelin benimle, şunları yüklenin. Diğer ambarların eksikliğinde bile sizi en az üç ay idare eder verdiklerim, yalnız işleme hemen başlamalısınız yoksa günah olur. Boşa gitmesin.

– Sağ olun yoldaş Ceyhun, hemen hazırlıklarımızı yapar bu gece sevkiyatı gerçekleştiririz.

Önceleri yüksek vergi oranlarıyla alkol kullanımı ve satışı kısıtlanmışken sonrasında hepten yasaklandı. Ve büyük yıkımı takip eden on yıllar içerisinde yasaklanan alkol üretimi Robokolik ve Yoldaşlık Çetesi’nin eline geçti. “Çete” kelimesi ise Yönetimin bir yakıştırması olmasına rağmen Robokolik, bu ve buna benzer sıfatları ısrarla kullanmaya özen gösteriyordu. Yönetimin taktığı aşağılayıcı lakapları alıp kendi gücüyle süsleyerek, inadına gözlerine sokarak, bir güç gösterisinde bulunuyordu. “Robokolik” ismi de böyle doğmuştu; ona yardım edenleri alkolik ilan ederek cehennemi işaret eden Yönetime inat ismini değiştirmişti. Yönetim ayakta kalabilmek adına üzüm bağlarını ve tahıl ambarlarını iyi korumak zorundaydı. Çete, yönetime ait bağ ve ambarları yağmalayarak yol geçmez kervan geçmez yaylalarda bunlardan çeşitli şeyler üretip insanlara satıyor; karşılığında ise ihtiyaçları olan istihbarat ağını, yedek parça sorununu gideriyorlardı.  Çünkü Yönetim, çete mensubu robotların soyunu kurutmak adına robot üretimine de yasak getirmişti. Halince, yedek parça sorunu had safhaya ulaşmış, ulaşabilecekleri tüm üretim gereçleri ise yönetim kontrolündeki yüksek güvenlikli depolarda saklanmıştı.

Çetenin beyni Robokolik, engin zekâsıyla hazırladığı planını elemanlarına ulaklarla gönderdi. Operasyonlar akşam karanlığında başlayacak ve gün ışımadan sonlanacaktı.

Ambarın başında bekleyen yüzlerce robot apansız gelen baskınla neye uğradıklarına şaşırdılar. Ortalık kızılca kıyamete kestiğinde sorumlu insanlar birer ikişer sıvışmaya başladı. Robokolik Yoldaşlık Çetesi üyeleri önlerine çıkan hiçbir türdeşlerine acımadılar. Operasyonu yürüten çete içerisinde üç farklı birim vardı. İlki taarruz birimi; hepsi çok acımasız ve koşulsuz itaatkâr robotlardan seçilmiş savaş makinelerinden oluşuyordu. İkincisi, toplayıcılar; çatışma alanında vurulan ya da parçalanan robotları kendi ihtiyaçları için geri dönüşüm programında kullanmak üzere toplamaktan sorumluydular. Üçüncüsü, taşıyıcılar; görevleri ele geçirilen malların paketlenerek güvenle üsse götürülmesiydi.

Operasyon başarılı geçmişti. Adıyaman, İzmir, Denizli, Karaman, Finike ve Elmalı’da bulunan sayısız ambara baskınlar yapılmıştı. Toz duman altında kalan arazilerde arama ve ayrıştırma görevi yapan toplayıcılar iş başındaydılar. Kendilerine yıllarca yetecek kadar malzemelere el koymayı başarmışlardı. Taşıyıcılar ise neredeyse hazırdı. Taarruz biriminin öngördüğü yollarla Feslikan’a kadar sürecek uzun bir yolculuk bekliyordu şimdi çete üyelerini. Neyse ki ticaret yaptıkları insanlar onları zora düşürecek bir harekette bulunmuyorlardı. Onlar da en az kendileri kadar yılmıştı Yönetimden. Yoldaşlık Çetesi ele geçirdikleriyle şarap, viski, rakı, bira gibi içki çeşitlerini el altından satarken sirke, ekşi, pekmez, turşu, konserve, un, maya, ekmek benzeri en temel besin maddelerini de Feslikan’dan tüm ülkeye pazarlıyorlardı. Üstelik ürünleri, Yönetimin Yasal Mallar Fiyatlandırmasından da daha ucuzdu.

İlk sevkiyatın Feslikan’a ulaşmasıyla kendileri gibi robot olan katırların sırtlarında yüklü olan malları gören Robokolik hınzırca gülümsedi. “Derhal işlemlere başlayın, bir tane ürün bile boşa gitmesin. Kumlucalı Ceyhun’a haber iletin, canı ne zaman isterse gelsin bizdeki emanetlerini alsın.” dedi. Robokolik’ in gür sesiyle verdiği emir Feslikan Yaylasını adeta bir şenlik alanına çevirdi. Aşağılardaki insan dostları yaylaya doğru akın akın harekete geçmişlerdi bile. Kazanlar kuruldu, değirmen taşları yerleştirildi, teştler yıkandı, ateşler yakıldı ve çalışmalara başlanıldı.

Yazar: Varlık Ergen

sabaha karşı başlamış bir doğumun eseriyim_ cennet bahçelerinden düşenlerdenim bir de- parçalanmış benliklerimin gölgesinde bir bireymiş gibi yaşıyorum_ tuzlu suyun yakınlarında olmak şanslı kılıyor beni- #ModelEvren #Sinestezi #KaraDua #Matem varlikergen.com -yazar-okur-seslendirir-

İlginizi Çekebilir

kisa oyku

Kaplumbağalar ve İnsanlar | Erhan Yıldırım (Kısa Öykü)

Yaşaması için ilk kural neydi hakikaten? Su mu? Hava mı? Yoksa lezzetine bakmadan midesine tıkacağı …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin