Üçüncü Rönesans | Can Elbir (Kısa Öykü)

Başlangıç, dengelerin doğruluğuna en büyük özenin gösterilmesi gereken zamandır. Dengelerin bozuk veya tam oturmamış olduğu durumlarda dengeli bir sonuç beklenemez. İnsanlığın bilgi birikimi, Üçüncü Rönesans’ın başlamasına sebep olan olaydan hemen önce bir doyma noktasına ulaşmıştı. Bilinen evrendeki birçok konsept yüksek bir yeterlilik seviyesine ulaşmış çeşitli paradigmalar ve oldukça hassas teknolojik aletlerin yardımıyla açıklanabilir hâle gelmişti. Bir zamanlar üzerinde yaşam olup olmadığı tartışılan gezegenlerde artık insan kolonileri vardı. Bilinen evrenin hâla çok küçük bir kısmında insan varlığı bulunsa da, artık keşfedilecek yeni gerçeklerin olmayışı bir sorun yaratmaya başlamıştı. Bu koşullar altında, bir grup insanı evrenin uzun süredir merak edilen şiddetli ve karanlık cisimlerine atmak daha anlaşılır hâle gelebilir.

Rotas , İlk Vatandaş’ın sarayının kırmızı koridorlarında yürürken neden çağrıldığını bulmaya çalıştı. Bizzat kendisinin huzuruna çıkacak olması bunun çok önemli olduğunu gösteriyordu, İlk Vatandaş zorunda kalmadıkça insanlarla doğrudan görüşmemeyi tercih ederdi.

Hiyerarşik olarak, sarayda bulunan Vatandaşlık subayları ordunun diğer üyelerinden daha kıdemliydi. Bu, Rotas’nu orada bulunan tüm askerlere saygı göstermesi ve dediklerini harfiyen yapması gerektiği anlamına geliyordu. Bir Kişisel Muhafız kendisini uzun, ince, koridor gibi bir odaya aldı. Etrafta bulunan diğer Kişisel Muhafızların sayısı 5 civarıydı fakat emin olamıyordu. Genelde bu tür şeyleri hızlıca sayma konusunda sıkıntı yaşamazdı.

“Birazdan sizi huzuruna kabul edecek.”

Hızlı analizine göre bu sesin kaynağı genç bir adamdı, en fazla 35 yaşında olmalıydı.

İlk Vatandaş’ın kudreti ve yüceliği hakkında yıllardır anlatılan hikâyelerin gerçek olması beklenebilirdi fakat bir şeyin olması ne kadar uzun süre beklenirse gerçekleşme anı o kadar şok edici olur.

Kişisel Muhafızlar, bir emir almadan çekip gitti. Rotas odanın karşısında bir titreşim hissetti. Bir kapı açıldı. Normal koşullarda zaten hızlı çalışan beyni daha da hızlandı. Açılan kapının ardındaki mekanizmayı fark etti, sezme veya hissetme konusunda o kadar iyi değildi. Vücudu kendisinden izin alma gereği duymadan yana atıldı. Makinenin açılmasıyla anında kapının karşısındaki duvarda bir delik açıldı. Lazer ışını odayı taramaya başladı. Değdiği her yeri anında yakan bu alet bir çeşit tuzak olmalıydı. Bu makineden kurtulmanın bir yolu yok gibiydi, odanın şekli savunma imkânı vermiyordu. Kaçacak, saklanacak bir girinti veya çıkıntı yoktu; ışını durdurabilecek ya da yansıtabilecek herhangi bir şey de. Yapabileceği tek şey yorulana kadar ışınların yolundan kaçmak ve sonunda lazer tarafından yakılmak gibi görünüyordu.

“Seni bekliyordum,” dedi bir ses. Kendinden emin ve kontrollüydü. Sesin kaynağını henüz görmese de yakında olduğunu anlayabiliyordu.

O sırada odanın tabanında daire şeklinde bir geçit açıldı. Önce oradan içeriye girmeye niyetlendi, ama sonra geçitten bir tahtın yükseldiğini fark etti. Önce kırmızı bir başlığın ucunu gördü. Taht yükseldikçe oturan kişinin silueti belirginleşti. Az önceki ses muhtemelen bu kişiden gelmişti.

Bu İlk Vatandaş olmalıydı.

Tahtının etrafında kendisiyle birlikte yükselen birkaç Kişisel Muhafızı fark etti.

Sayılarını tespit edemiyordu. Bir bilim insanı olarak kendisini buraya geldiğinden beri en çok rahatsız eden şey belki de buydu. Emin olamıyordu. Bunun görünürde bir sebebi de yoktu.

Bu düşünceler hızlıca zihninden geçerken ışınlar odayı taramaya devam etti. Odaya yeni eklenmiş olan altı kişi makinenin hızlanmasına sebep olmuştu. Ne de olsa amacı yok etmekti ve makinenin daha çok kişiyi yok etmek için daha hızlı olması gerekiyordu.

Odaya girdiğinden beri düzgün çalışamayan beyni yine ondan emir almayı beklemedi, tahtı ve etrafındakileri korumak için doğrudan makineye doğru koşmaya başladı; bir ışının kendisine temas etmesi işten bile değildi. Normal koşullarda mantıklı düşünerek hareket ederdi. Düzgün düşünebilseydi belki yine çoğunluğu korumak için kendini ortaya atardı, fakat korkusuzca ve bir planı olmaksızın makineye doğru atılmak yapacağı bir hareket değildi.

Odanın diğer ucuna vardığında ışın kaynağının üzerine atladı. Aniden ışınların kesilmesinin sonucu olarak odadaki yanma sesleri durdu. Sesler bir tek kendi giysilerinden geliyordu.

Defalarca ışına maruz kalmıştı. Üstü başı için için yanan deliklerle doluydu.

“Biz sınavımızda kriz anlarını gözlemleriz,” dedi kontrollü ses. “Kriz anlarındaki hareketlerini gördük. Kendini bir sınavı geçmiş olarak sayabilirsin”. Sesinde aradığını bulmuş bir adamın tınısı vardı. “Işınlar organik yapılara zarar vermez, sadece inorganiklerde çalışır. Robot ordularına karşı çok verimlidir.”

Şimdi bütün oda yukarı çıkmaya başlamıştı. Rotas kendini kenarları olmayan bir asansörde gibi hissetti. Hızlarını tahmin edemiyordu. Edebilmeliydi. Onlara sormayı düşündü ama bunun İlk Vatandaş’a sormak için fazla yüzeysel bir soru olabileceğini fark ederek sustu.

“On binlerce yıllık insanlık tarihinde en çok araştırılan unsurlardan biri beyindir, hakkında bu kadar şey bilmemiz de bu yüzden,” dedi İlk Vatandaş. “Henüz yeni geliştirilen bir gazı soludun, beyninin sayısal işlemler ve analizlerle ilgili bölümünü etkisiz hâle getirdi. Bu sınavın bir parçasıdır.”

“Bu sınavla ilgili pek bir şey anlamıyorum,” dedi Rotas. Bu saraya geldiğinden beri ilk kez sesli bir şekilde konuşuyordu. Yavaş yavaş zihninin açıldığını hissetti.

“Evet, daha fazlasını anlamak için birkaç dakika beklemen gerekecek; ama sanırım bazı açıklamalar yapabilirim.”

“İyi olur.”

“Birazdan sana açıklanacağı üzere yeni bir görevimiz var. Gayet iyi anlarsın ki, çok gizli ve tarihsel öneme sahip görevlerde yer alacak kişilerin özenle seçilmesi gerekir. Seninle ilgili aldığım raporda gayet uygun göründün, ben de sınanmanı bizzat görmek istedim. Gaz, bilişsel özelliklerinin ve mantığının yokluğu durumunda nasıl bir davranış göstereceğini anlamak içindi. Göreve gideceği yerde ne olacağını bilmiyoruz.”

“Bu seçenekleri çok daraltıyor. Evrende yapısını bilmediğimiz kaç yer var ki?”

“Şu anda yok, fakat işler istediğimiz gibi giderse yaklaşık 140 yıl içinde olacak.”

“Neden bilmediğimiz bir şeyin olmasını istiyoruz ki?” diye düşündü Rotas, fakat sormak muhtemelen küstahça olurdu.

“Bilim insanlarının çabası anlamaktır tabii ki, bu yüzden neden bir şeyi bilmemeyi istediğimizi merak edebilirsin. Aslında bilmediğimiz bir şeyin olmasını değil, olmamasını istiyoruz. Bilgi imparatorluğumuz evrenin neredeyse her noktasının bilgisine sahip, fakat hâlâ hakkında bilgimiz olmayan yerler var.”

“Bildiğim kadarıyla yoktu, yeni ortaya çıkan yapılar mı?”

“Hayır. Hiç galaksilerin nasıl bir arada durduğunu düşündün mü? O kadar büyük bir kütlenin neden dağılmak yerine birlikte hareket etmeyi seçtiğini.”

“Evrensel Kütleçekim Yasası bu durumu açıklar,” dedi Rotas. “Aralarındaki uzaklık çok büyük olsa da kütlelerin devasa olması sayesinde galaksinin tüm unsurları birbirlerini çeker ve bir dengeyi korurlar.”

“Size öğretilen buydu tabii ki. Vatandaşlık yönetiminin son on üç bin yıldır sabit olan belki de tek politikası, size bu açıklamayı öğretmekti.”

“Gerçeğin farklı olduğunu ima ediyor gibisiniz.”

“Aslına bakarsan ima etmiyorum, birazdan doğrudan ilan edeceğiz, şu an sadece seni hazırlamaya çalışıyorum.”

“Ben bir bilim insanıyım,” dedi Rotas. “Gerçeklerin değişebileceğinin farkındayım. Fakat galaksilerin kütleçekimsel açıklaması üzerine bizzat bir tez yazdım. Bildiğim kadarıyla bir hatam yoktu.”

“Araştırma teziniz doğruydu, Doktor Rotas. Çalışmalarınızı yaptığınız galaksilerde durum zaten size öğretildiği gibi. Vatandaşlık’ın muazzam çabaları sayesinde.”

“Ne demek istiyorsunuz?”

“Durum her zaman böyle değildi demek istiyorum.”

“Elbette, evrenin oluşumu sıra…”

“Ondan bahsetmiyorum, evren yerine oturduktan sonraki zamanlarda da hep böyle değildi.”

“Nasıldı peki?”

“Birazdan anlatacağım.”

Konuşmanın geçici olarak sonlanmasından sonra asansör yaklaşık iki yüz metre daha hareket etti. Yolunun sonuna yaklaştıkça yumuşak bir ivmeyle yavaşlaması kalitesini gösteriyordu. İlk Vatandaş’ın sarayında muhtemelen kalitesiz bir şey bulunmazdı.

Oda yavaşça durduğunda uzun duvarlardan biri boydan boya açılarak toplantı odasına benzeyen bir yere giden geniş bir koridoru ortaya çıkardı.

Neredeyse otomatik olarak odaya doğru yürümeye başladı.

Bu normalde yapacağı bir şey değildi.

Odaya yaklaştıkça bazı gözlemleri netleşmeye başladı. Oda kenarları birbirine yakın uzunlukta olan bir dikdörtgen şeklindeydi. Sarayın geri kalanı gibi kırmızı duvarlıydı. Muhtemelen çok aydınlık olması istenmiyordu, sadece duvarlarda birkaç sönük ışığın varlığı odayı loş bir hâle sokuyordu. Bu tür gizli ve önemli şeylerin kararlaştırılması için uygun görünüyordu. Odanın bir tarafında tabanın yaklaşık on cm üzerinde asılı duran hareketli sandalyeler, diğer tarafında yuvarlak bir hologram jeneratörü vardı. Dört kişi hâlihazırda içeride bekliyordu. Muhtemelen yüksek rütbeli Vatandaşlık subayları veya bilim insanlarıydı.

“Sunuma hazırız efendim,” dedi dört kişiden biri.

Sesi fazla itaatkardı. Bu yeteneğiyle muhtemelen başdanışmanlık rütbesine kadar yükselmişti.

“Hazır olduğunuzda başlayabilirsiniz,” dedi kontrollü ses. Bu sefer içinde biraz heyecan da vardı.

Duvar lambalarının sönmesiyle oda tamamen karanlık hale geldi. Rotas, bu karanlığın çok kısa süreceğini tahmin etmesine rağmen korkusunu bastıramadı.

Yuvarlak jeneratörün üstünde renkli bir hologram belirdi. Işığı, içerideki insanların yüzlerini seçmeye yetecek kadar aydınlatıyordu odayı.

Görüntüsü yansıtılan, küreye benzer şekilde bir cisimdi fakat şekli devamlı değişiyordu. Sanki etrafındaki şeyleri kendine çekiyor gibiydi. Devasa yıldızların yörüngesini kırıp kendine doğru hareket etmelerini sağlayan bu varlık karanlıktı.

“Ekranda gördüğünüz objeye günümüz evreninde çok nadir rastlanır,” dedi başka biri, muhtemelen ilk konuşanın aksine bilim insanıydı.

Bu sırada karanlık varlık etrafındakileri kendine çekmeye devam ediyordu. Böyle bir şeyin varlığı imkânsız olmalıydı. Eğer varsa da kısa süre içinde evrenin tamamını yutup onu yok etmeliydi.

“Eskiler bunlara ne derdi bilmiyoruz fakat varlığıyla ilgili bazı düşünceleri olduğunu biliyoruz.”

Böylesine bir cismi onların bilmemesi ve ilkel olanların bilmesi canını sıkmıştı.

“Bu cisimler çok büyük bir kütleçekim kuvvetine sahipti. O kadar ki çok önce, Vatandaşlık’ın kurulmasından da önce, galaksilerin bir arada kalmalarını sağlayan bunlardı.”

“Tüm galaksilerin mi?”

“Evet, o zamanlarda bütün o kütleyi bir arada tutabilecek bir kuvvet yoktu.”

“Kütleçekimsel denge yok muydu?”

“Kütleçekimsel denge on üç bin yıl kadar önce Vatandaşlık tarafından oluşturuldu. Bilgi imparatorluğumuzun evrenin sır perdesini aralamasından önce bu varlıklar düzensizliğin ve bilgisizliğin kaynağıydı.”

“Antiklerin bu varlıklara koyu delik dediğini düşünüyoruz. Bu gördüğüne benzer şekillerin olduğu ve yanında bir şeyler yazan ilkel elektronik aletler ve el yazmaları bulundu, fakat hâlâ anlamlarını tam olarak çözemedik.”

Bunu diyen sesi daha önce fark etmemişti. Daha çok bir sosyal bilimci gibiydi.

Bilim insanı devam etti.

“Bu delik denen şeyler, muazzam kütleçekimleriyle etraflarındaki her şeyi kendilerine doğru çeker ve sonunda yutarlar. Menzilleri çok büyük olsa da sınırlıdır, fakat tek bir kara delik bir galaksiyi etrafında döndürebilir.”

Bilim insanı bu varlıklardan geçmiş kipiyle bahsederek tanıtmıştı, ama şimdi şimdiki zamanı kullanmıştı. Bunun altında bir anlam olabilir miydi?

“Fotonlar bile belirli bir mesafede olmadıkları sürece bu güçten kaçamazlar. Işığı bile yuttuğu için de karanlık görünür.”

Daha büyük bir şey söylemek için hazırlandı.

“Fotonları yutmaları, elektromanyetik radyasyon formunda bulunan bilginin de yutulmasına sebep olur.”

Daha da büyük bir şey geliyordu.

“Yani bu cisimler, maddenin yanında bilgiyi de yutuyorlar.”

“Ama bilgi yok olamaz. Madde de. Bu delikler bir yere açılıyor olmalı.”

Fazla hızlı konuşmuştu. Bu ciddi bilim insanları muhtemelen bunu zaten defalarca düşünmüşlerdi.

“Antikler de öyle düşünmüş olabilir. Yaklaşık on üç bin beş yüz yıl önce, Vatandaşlık’ın başlattığı gizli bir projenin sona erdiğini kayıtlardan görebiliyoruz. İşin tamamlanması yaklaşık otuz iki bin yıl sürmüş. Bu gizli projenin bu deliklerle ilgili olduğunu düşünüyoruz. Yoksa nasıl bir proje bu kadar uzun sürebilir ki?”

Bu kadar uzun bir süre boyunca bir projenin devam etmesi çok önemli olduğu anlamına geliyordu.

“Bilgisizliğin var olmasının kabul edilemeyeceği Vatandaşlığımızda bu durum bir sorun teşkil etmiş olmalı. Söz konusu proje muhtemelen bu varlıkların etkilerini yok etmek amaçlıydı. Projeden önce durumun nasıl olduğunu bilmiyoruz, kayıtlarda herhangi bir şey yok. Bu da muhtemelen operasyonun öncesindeki durumun Vatandaşlık yönetiminin hoşuna gitmediği anlamına geliyor.”

“Onları yok etmek böyle bir durumda yapılabilecek en mantıklı hareket gibi görünüyor,” dedi Rotas.

“Evet, muhtemelen”. Kontrollü ses bu sefer hüzünlü gibiydi.

“Daha sonra ne oldu?”

“Şu anda bilmiyoruz.”

“Peki bahsettiğiniz görev ne?”

Bu durumda herhangi birinin daha çok şaşkınlık göstermesi beklenirdi.

“Bulunduğumuz noktadan, Oprina Alpha gezegeninden çok uzakta, Sagittarius A galaksisinin merkezinde bu varlıklardan biri olması oldukça muhtemel olan bir nesneye rastladık.”

“Bir koyu delik mi?”

“Olabilir, fakat emin değiliz.”

İlk Vatandaş’ın nabzı hızlandı. Önemli bir şey söylemeye hazırlanıyor gibiydi.

“Planladığımız proje bu varlığı incelemesi için bir ekip göndermek.”

“Bir sonda gönderemez misiniz?”

“Göndermeyi denedik, fakat bu varlığın kuvveti sondaların hepsini felç etti. Elimizdeki tek seçenek organik varlıkları göndermek.”

“Bu ekiple ilgili planınız ne?”

“Üç insan göndermeyi planlıyoruz. Eğer kabul ederseniz sizin göreviniz baş bilim insanı olacak. Geri döndüğünüzde bir kahraman olarak karşılanacak ve binbaşı rütbesine yükseltileceksiniz. Size ömür boyu yüklü bir maaş bağlanacak ve birçok ihtiyacınız Vatandaşlık tarafından karşılanacak.”

“Neden ekibin tamamı insan? Vatandaşlık hakimiyetinde aşırı koşullara insanlardan çok daha dayanıklı türler var.”

“Tamrinleri veya Kratonları gönderebilirdik. Fakat tüm dayanıklılıklarına rağmen bu türler insan değil. Vatandaşlık için bu kadar önemli ve gizli bir meseleyi insandan başka bir türe emanet etmek politikamıza aykırı olurdu.”

“Onlara güvenmiyor musunuz?”

“İnsanlara güvendiğimiz kadar değil. Görevde yer almakla ilgili ne düşünüyorsunuz?”

“Düşünmek için zamanım var mı?”

“İki gün içerisinde kararınızı bildirmeniz gerekiyor. Kalkış üç gün sonra gerçekleşecek.”

“Size nasıl ulaşacağım? Epeydir sizden biriyle iletişim kurmadım.”

“Biz iletişimi hiç koparmadık ki Doktor.”

“Yani beni bulacak mısınız?”

“Evet, kararınızı verdiğinizde bunu anlayacağız.”

Devasa ve mütevazı saraydan çıkarken Rotas’ın zihni sorularla doluydu. Geleceği karanlık ve öngörülemez gibi görünüyordu, fakat bu maceranın keyifli ve öğretici olabileceğini hissetti.

“Hazırlıklara başlayabilirsiniz,” dedi İlk Vatandaş tahtında otururken. “Kararını verdi.”

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

depresyon

Depresyon | Erkan Ceylan (Kısa Öykü)

Dr. Zeynep Altın, psikiyatri kariyerinin beşinci yılında mesleğinin sınırlarını zorlayacak bir vaka ile yüzleşmek üzereydi. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin