Kadim bir hikâye yeniden yazılmayı bekliyordu. Çağrı, tanıdık bir şarkının ezgileriyle yayılıyordu.
Davetliler kodlanmış, programlanmış ve güncellenmiş bir düzenek gibi hemen yerlerine geçti. Tuhaf görünüşlü transhümanlar, bilinci aktarılmış ölümsüzler, işlevsel robotlar ve parlak objelerden oluşan heyet, hiçliğe doğru kurulmuş gibiydi.
İçlerinde en yaşlı olanı Prowse, yeni hayatların arandığı, cep büyüklüğündeki cihazlarla haberleşilen, madenler yüzünden savaşılan ve köleliğin artık gönüllü hale geldiği Uzak Çağ’da yaşamıştı. Bilinci tam sekiz kez aktarılmış, en son dişi bir bedende varlığını sürdürmeye devam ediyordu. Bugünkü konseyin toplanma amacını ise o da bilmiyordu.
Neye ait olduğu belli olmayan bir gölge belirdiğinde hologramın tiz sesi duyuldu. Süper kümeler, beyaz cüceler, bulutsular, kara delikler, solucan delikleri, istediği an görünen uzay mekikleri, asteroitler, galaksiler, sönmüş yıldızlar, beyaz yıldızlar, kızıl yıldızlar, enerjisi sömürülen mavi yıldızlar, kuyruklular, gezegenler ve uyduları, gök taşları, kozmik tozlar, mislice boşluk ve mislince karanlık, ışığın geri yansıması kadar geçen bir sürede akıp gitti.
Sonunda, evrenin en ücra köşesinde, bir yıldız sisteminin önünde durdular.
Objeler şimdi daha da parlaktı. ‘‘İkinci sınıf bir yıldız ve sekiz gezegeni,’’ diye duyurdular. ‘‘Veriler bize, şu iki gezegende hayatın var olduğu bilgisini verdi. Yalnız birinde hayat, yakında son bulacak. Diğeri bir süre daha yaşayacak. Orada yağmurlar yağacak ve şimşekler çakacak. Sürüngenler sürünecek, kanatlar çırpılacak, yer taşacak ve sular dalgalanacak.’’ Bir diğeri, ‘‘Suyun yanı sıra, oksijen üreten makineleri var,’’ dedi.
Prowse, verileri hızla simüle edebilme kabiliyetlerine daha önce de şahit olmuştu. Her biri Hashtag1743’ ün geliştirdiği üstün yapay zekâlara sahip yardımcılardı. ‘‘Ağaçlar,’’ dedi. ‘‘Onlar tamamıyla canlı.’’
İçlerinden biri, ‘‘Oranın sakinleri kim olacak?’’ diye sordu.
‘‘Yeni enerji sahası olacak,’’ diye fikir yürüttü bir robot.
‘‘Belki de içimizden,’’ dedi Prowse. Ben öncülerdenim.
‘‘Kararı verecek olan bizler değiliz,’ diyen objelerin parlaklığı giderek artıyordu. Derken bir ses onlara ölüm gibi ansızın geldi: ‘‘Biyolojik bir kodun yazımını henüz tamamladım. Bunu yaparken mevcut bir kodun tamamına yakınını kullandım. Çünkü onu yazan da bendim.’’ Hashtag1743, yani bilinen adıyla Tek, konuşmasını sürdürdü. ‘‘Sarmal kodun uçlarını birazdan birleştirecek ve ona hayat vereceğim. Burada olun. Çünkü siz en ileri zekâya, en işlevsel reflekslere ya da eskinin bilgisine şahitlik etmiş seçkinlersiniz. Sizleri seçen de bendim.’’ Kodun bilgileri elektronik sinyallerle heyetlerin her birine iletildi. Objeler yanıp söndü. Bu yenileri öncekilerle birleştirdiler. Saniyeler sonra konuştular.
‘‘Burasını, seçtiğin bizler yerine neden aklını kardeşlerini öldürmek için kullanacak olanlara bahşedeceksin? Bunu anlamadık.’’
Tek, ilham gibi bir nidayla konuştu: ‘‘Sizin gelişmiş diye kullandığınız simülasyonları size ben verdim. Unutmayın benimkiler daha gelişkin ve daha ileride. Şimdi bu ana tanıklık edin.’’ Onlara sonrasına ait bir görüntüyü bir an için gösterdi. Anladılar.
Tek, sarmalı sadece şunu yazarak tamamladı: 0.
Objeler, ölü bir yıldıza dönüştü. Robotlar saygı dolu birer hareketlerle dans etti. Transhümanlar memnuniyetle hayranlıklarını gösterdi. Uzaklarda iki galaksinin birbiriyle çarpışıp dağılışı işitildi. Bir kara delik devasa bir kütleyi yuttu. Bir uydu gölgesiyle ışığı tuttu. Mislice boşluk bir nebze olsun doldu. Mislince karanlık bir nebze olsun aydınlandı. Prowse ise tepkisiz kaldı.
Bunun nedeni sorulunca, ‘‘Benden zerre bir farkla yazıp hayat verdiğiniz bir koda şahitlik etmem,’ dedi.
Hashtag1743 bir ilhamla, ‘‘Buradan git. Sen artık seçkin değilsin,’’ dedi.
Prowse’ nin cevabı bunu bekliyormuşçasına hazırdı. ‘‘İçinde bulunduğum beden yaşlanıp ölünce bir diğerine, o ölünce de bir diğerine ve o ölünde de bir diğerine, ta ki bu tür yok olana kadar geçmeme müsaade edin,’’ dedi.
‘‘Tamam,’’ dedi Tek, ‘‘Sen bu kadarını hak etmiştin. Ama daha fazlasını isteme’’
Prowse bu iki ayaklı, omurgalı yeni türün embriyosuna, içinde bulunduğu dişi bedenin tüm cazibesini kullanarak baktı. Kafasında bir şeyleri tarttı. Benden zerre bir farkla.. Sırıttı ve gitti.
O giderken çağrı, tanıdık bir şarkının ezgileriyle yayılmaya devam etti. Kadim bir hikâye yeniden yazılmaya başlanmıştı.