sorusturma

Bir Stanislaw Lem Polisiyesi: Soruşturma

“Her yanımızda kavrayışımızın tümüyle dışında yaşam parçacıkları görüyoruz – onları olağandışı diye sınıflıyoruz, fakat gerçekte onları anlamak istemiyoruz. Gerçekte tek var olan şey istatistik.”

Bilimkurgu dendiğinde akla ilk gelen yazarlardan Stanislaw Lem’in türün çeşitli alanlarına yayılmış pek çok eseri bulunuyor. Dünya sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Andrey Tarkovski tarafından sinemaya da uyarlanan Solaris, yazarın en çok kişiye ulaşan eseri olarak bilinmesine rağmen en az Solaris kadar başarılı birçok bilimkurgu romanı ve öyküsü mevcut. Asıl mesleği doktorluk olan Lem’in bilimkurguya yönelişi geç oluyor, ancak bu alanda kaleme aldığı eserlerle günümüzde türün en iyi yazarları arasında anılmaya devam ediyor.

Robotlarla dolu absürt evrenlerden uzak gezegenlere yolculuklara, insanın evrendeki anlam arayışından farklı canlı ve makinelerle iletişime varana dek birbirinden çok ayrıksı konularda eserler kaleme alan Lem, çoğu eserinde okurlarının zihnini bulandırmayı tercih ediyor. Karmaşık problemleri öykülerine meze yapan yazarın yine benzer bir atmosferde geçen romanları arasında Soruşturma da var.

Lem, her romanında diğerlerinde olmayan farklı bir olguyu işlemeye gayret eden bir yazar. Soruşturma’da ise yine görünenin ardında görünmeyen pek çok durum saklı. İlk etapta bir polisiye romanı izlenimi veren öykü, sayfalar ilerledikçe çetrefilleşiyor ve yeniden kendimizi Lem’in zihnindeki dehlizlerde buluyoruz. Küvette Bulunan Günce, Yıldızlardan Dönüş, Yenilmez, Solaris gibi yapıtlarını okumuş olanların iyi bileceği üzere bu durum, Lem’in kaleme aldığı bir roman için elbette normal. Ancak ilk kez Lem’le tanışacak olanlar için zorlu bir okuma sunduğunu da belirtmek lazım. Hatta roman, kişiyi türden uzaklaştıracak etkiler taşıyor.

İlk etapta Lem, Soruşturma‘da suç ve suçlu üzerinden kurgusunu oluşturup bir soruşturma dâhilinde ilerliyor. Okur olarak ortada suç varsa bir suçlu da olması gerektiğini düşünerek okumaya devam ediyoruz. Bir dizi ceset çalma olayını araştırmakla görevlendirilen Teğmen Gregory’nin kendisini içinde bulduğu durum, çok geçmeden karmaşık bir hâl almaya başlıyor. Belirli bir bölgede yoğunlaşan olayların temelinde ise morgdan dışarı çıkmış cesetler var. Fakat bu cesetler nasıl olur da dışarı çıkarılır? Geleneksel polisiye yöntemleriyle ilerlenen süreç, daha sonra yerini çok daha farklı bakış açılarına bırakıyor. Elbette bunda Doktor Sciss’in de etkisi var. Sciss, beyin fırtınası şeklinde ilerleyen tartışmaların fitilini ateşleyen isim ve konuya dair çok farklı bilimsel teoriler ortaya koyuyor. Başta bunları reddeden Gregory, zaman ilerledikçe ona hak vermeye ve araştırma yöntemlerini değiştirmeye başlıyor.

Her Şeyin Bir Nedeni mi Olmalıdır?

“İçine olguları yerleştireceğin özel bir teorik temelin yoksa delil toplamanın bir anlamı da yoktur.”

Gotik bir Londra atmosferinde seyreden öykü, korku gerilim unsurlarından yola çıksa da finalde bilimsel hipotezlerin havada uçuştuğu, matematik ve istatistik biliminin sırt sırta verdiği bir anlatıya dönüşüyor. Occam’ın Usturası’na da selam gönderen Lem, “nesneler çoğaltılmamalıdır” ilkesini de yine anlattığı hikâyenin olay örgüsüne ustaca yedirmeyi başarıyor. Lem’in aklın sınırlarını zorladıktan sonra determinizm sularına daldığı bir roman Soruşturma. Yazar, evrendeki birtakım olayların çeşitli yasaların sonucu olduğunu söyleyen belirlenimcilik kuralını hareket eden cesetlere de uyguluyor ve “her şeyin bir nedeni mi olmalıdır?” diye soruyor.

Stanislaw Lem’in bunca şey arasında değindiği noktalardan biri de elbette din. Çeşitli dinlerde var olan ve inanılan “yeniden diriliş” efsanesi de başvurulan bilgiler arasında. Gregory, cesetlerin kayboluşunu kolektif bir bilince sahip mikroorganizmalar ile açıklamaya çalışmasının hemen ardından bu ihtimale de değiniyor ve hipotezi Sciss tarafından reddediliyor. “Bir dedektifin asıl işi somut bir suçlu veya veriye ulaşmak mıdır?” sorusu da yine aklımızı kurcalayan bilmeceler arasında yer alıyor. Cesetlerin gizemli kayboluşu, aklın sınırlarını aşan bir eyleme dönüşebilir mi? İstatistik bilimi bunun tam olarak neresinde?

stanislaw-lem-10

“Bu çok kötü bir şey biliyor musun… insanın hayallerinin olmaması.”

Soru işaretleri ile başlayan kitapta sorulara cevap bulmak bir yana dursun, daha fazla soru işaretiyle karşılaşıyoruz. Son sayfayı kapattığımızda ise az önce bir Lem kitabı okuduğumuzun yeniden farkına varıyoruz. Elbette mantık sınırları içinde inşa ettiğimiz evrenin ve olguların yıkıldığına şahit olmak bizi bir hayli şaşırtıyor. Ancak Lem’in yapmaya çalıştığı şey de tam olarak bu. Mantıksal dünya gözlerimizin önünde paramparça olurken, her şeyin olabilirliği bizi içinde bulunduğumuz dünyaya yabancılaştırıyor.

Yazar: Bahri Doğukan Şahin

1995, Erzurum. Kitap okur, belgesel izler, sinema, felsefe ve bilimkurguyla ilgilenir, öykü yazar. Kayıp Rıhtım'da başladığı yazarlık serüvenine, Fantastik Canavarlar ve Bilimkurgu Kulübü gibi internet sitelerinde ve çeşitli dergilerde devam etmekte. bahridogukan@gmail.com

İlginizi Çekebilir

iduk kapak

Bilimkurguya Açılan Hiciv Penceresi: İdük

Bilimkurguya dair çok şey söylenebilir ama üzerinde uzlaşılan bir şey varsa, o da tek bir …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin