Günümüzde internet yaşamın öylesine olmazsa olmaz bir parçası ki, onsuz bir hayatı düşünmekte zorlanıyoruz. Oysa daha 40 yıl önce insanlar böyle bir nimetten tümüyle yoksundu. Bilgisayarlar arasındaki tek iletişim ağı, Soğuk Savaş sırasında savaş sanayii için araştırma yapan 4 üniversitenin merkezi bilgisayarlarını birbirine bağlayan kamuya kapalı ARPANET’ten ibaretti ve ABD Savunma Bakanlığı tarafından finanse ediliyordu.
Herkese açık olan ve kimsenin tekeline alamayacağı dünya çapında bir bilgisayar ağı ise ilk defa 1962 yılında Marshall MacLuhan adında Kanadalı bir düşünür ve iletişim kuramcısı tarafından düşünüldü. İnsanlık tarihini kullanılan iletişim araçlarına göre belli başlı 4 çağa (sesli, yazılı, basılı ve elektronik) ayıran ve elektronik çağın iletişim araçlarını sinir sistemimizin uzantısı olarak düşünen MacLuhan’a göre, herkese açık bir bilgisayar ağının sınırları anlamsızlaştırması ve tüm dünyayı küresel bir köye dönüştürmesi kaçınılmazdı.
Internet tek kişinin icadı değildir. Vinton Cerf, Sir Tim Berners Lee gibi çok sayıda biliminsanı tarafından paket anahtarlama teknolojisi ve TCP/IP protokolleri gibi çeşitli ortak ve bağımsız çalışmalarla geliştirilen ve uluslararası kurallara bağlanan kolektif bir eserdir. Günümüzde kullanılan biçimiyle internet yani world wide web, 1991 yılında “www” ön eki ile CERN tarafından herkesin ulaşabileceği ve kullanabileceği bir küresel ağa dönüştürüldü.
Herkese açık dünya çapında bir bilgisayar ağını öngören ilk kişi denilen MacLuhan ise bugün “internetin babası” diye anılmaktadır.
Bu niteleme doğru mudur? Bilimin ve teknolojinin insanlığa kazandırdığı neredeyse her şeyi önceden tahayyül ve tasavvur eden bilimkurgu, acaba internet konusunda yaya mı kalmıştır?
Elbette hayır! World Wide Web tarzı bir iletişim ortamının nasıl bir dünyayla, toplumla ve insan psikolojisiyle sonuçlanabileceği ilk kez İngiliz edebiyatçısı Edward Morgan Forster (1879-1970) tarafından yazılan ve 1909 yılında The Oxford and Cambridge Review dergisinde Makine Duruyor (The Machine Stops) adıyla yayınlanan kısa romanda (novelet) öngörülmüştü. Romanlarında İngiliz toplumundaki sınıflaşmayı ve koloniyalizmi inceleyen Forster’in bu tek bilimkurgu eseri, Roza Hakmen tarafından dilimize kazandırıldı ve yazarın başka öykü ve kısa romanlarıyla birlikte Cennet Dolmuşu adıyla İletişim tarafından yayınlandı.
Forster’in romanında insanlar yüz yüze gelmeden yeraltında bal peteği gibi tek kişilik altıgen odalarda yaşamakta ve başka insanlarla fiziksel temastan kaçınmaktadır. Tüm gereksinimleri Makine tarafından sağlanmakta ve yine Makine’nin sağladığı internet benzeri bir görsel iletişim aracıyla zengin bir küresel entelektüel yaşam sürdürmektedir. Makine’nin insan yapımı olduğunu insanlar bilmekte, ama yine de tapınmaya benzer duygularla onu sevmekte ve ondan korkmaktadır. İnsan arayüzünden bağımsız olan Makine, aslında bugün şeylerin interneti dediğimiz ve bugünün gözüyle bile geleceğe ait olan küresel bir ağdır.
Yazar insanların oturdukları yerden dünyanın en ücra yerlerindeki başka insanlara erişebilmeleri ve tüm gereksinimlerinin akıllı bir Makine tarafından sağlanması gibi aslında ütopik olan unsurları, yeraltında klostrofobik bir ortamda insanları kuşatan uygar ve entelektüel bir distopyanın yapı taşları haline getirmiştir.
Yeraltında yaşayan ve düzene tereddütsüz itaat eden Vashti ile onun dünyanın öbür ucunda yine yeraltında yaşayan isyancı oğlu Kuno, insanların sadece yeraltında yaşayabileceklerine çünkü yeryüzünün zehirli olduğuna inanırlar. Düzene başkaldıran genç Kuno bir yolunu bularak yüzeye ulaşır ve orada, yeryüzündeki yakıcı havaya alışmış yabani insanlar yaşadığını görür. Fakat kuşaklar boyunca yerin altında yaşamaya alışmış Kuno için dışarıdaki hava artık gerçekten zehirleyicidir. Yanına gelmeye yalvar yakar razı ettiği annesine bunu anlatır, lakin Vashti inanmaz.
Ama Makine giderek bozulmakta ve kendi arızalarını artık giderememektedir. Bir gün Makine tümüyle duracak, Vashti ile Kuno ve yeraltında yaşayan tüm insanlar bu ruhsuz uygarlığın kaçınılmaz sonu ile karşı karşıya kalacaklardır.
H.G. Wells’in Zaman Makinesi adlı romanında insanlığın geleceğine dair tasvirlerinin eleştirisi olarak yazıldığı söylenen Makine Duruyor dünyanın tüm dillerine çevrilecek, okullarda okutulacak ve çeşitli kısa filmlere konu olacaktır. Bu filmlerin bir örneğini buradan izleyebilirsiniz.
İnternetin varlığı sonuçta dünyayı kuşkusuz Forster’in öngördüğü cehenneme çevirmedi, fakat yaşadığımız dünya ile Forster”in distopik dünyası arasındaki ürkütücü benzerlikler hepimizi düşündürmelidir, çünkü cennet dediğimiz her düzen, bir cehennemdir aynı zamanda…