Mars Üçlemesi #3: Mavi Mars

Mavi Mars, Kim Stanley Robinson’un Mars’ın kolonileşmesi ve yüzeyinin dünyalaştırılması ile ilgili üçlemesinin son kitabı. Büyük ölçüde önceki iki kitabın karakterleri ve politik dünyası üzerine kurulu kitabı sıfırdan takip etmek çok zor. Bu seriyi okumak belli bir zaman istiyor ve maalesef bunun bir kısa yolu yok. Yeşil Mars, Kızıl Mars’a göre kesinlikle bir aşama kaydetmişti, daha çok gerilim ve daha çok yeni başlangıç ve okuyucuya çizilen daha büyük bir tablo…

Yazar yeni fikirler üretmekten vazgeçmiş değil ve Mavi Mars araştırma alanını genişletiyor. Sadece Mars’ın dünyalaştırılması değil, Dünya’daki deniz seviyesinin yükselmesi, toprak bilimi, renk teorisi, düşük yerçekimi, sıra dışı hava durumları, alternatif hükümet modelleri, hafızanın biyolojisi ve Venüs, Merkür ya da gaz devi uyduların insanların yaşayabileceği alanlar haline gelmesi gibi birçok konu da kitabı doldurur hale gelmiş. Bazı araştırmalar büyüleyici ve harika bir keşfetme aşkı ile karakterlendirilmiş. Kitabın favori kısmı, Sax ve Maya’nın Mars’ın günbatımının rengi için isim aradıkları kısım. Kitap yine serinin önceki kitaplarındaki gibi çok yavaş ve çok uzun. Yazar, Mars toplumunu ne kadar geliştirirse sosyolojisini inanılır bulmak da o kadar güçleşiyor.

Tıpkı önceki kitaplar gibi, bu kitabın kısımları da karakterlerden birinin üçüncü-kişi bakış açısıyla yazılmış. Ann ve Sax’ın birkaç kısmı olduğu gibi önceki serilerden tanıdığımız karakterlerin yanında bir de yeni karakterin bakış açısıyla yazılan bir kısmı var (Zoya). Robinson karakterlerini çok iyi tanıyor ve çok berrak tasvir ediyor. Hatta Ann gibi görece sıkıcı karakterleri bile. Karakterlerin dünyayı nasıl gördüğü insanı gerçekten çeken bir şey. Böylesi epik ve birçok bakış açısına sahip bir kurguyu anlatmanın en iyi yolu bu olsa gerek.

Mavi Mars’ın sorunu felaket derecede uzun, yavaş ve hedefsiz olması. Kızıl Mars ilk yerleşimi ve ilk karakter çatışmalarını, Dünya’dan gelen küçük bir grubun ilk tepkilerini anlatmayı hedefliyordu. Yeşil Mars bir devrim hikayesiydi, yavaş işleyen ancak tatmin edici bir iklime sahipti. Mavi Mars’ın ise daha büyük bir ilerlemeyi sergilemesi; ekoloji ve gelişmede rekabet eden güçleri, göçü ve yeni bir sosyal düzeni anlatması gerekirken, daha çok en gözde karakterlerin rastgele hikayeleri gibi duruyor. Dünya’nın çevresinde geçen Mars yerlilerinin gözünde kalabalık gezegeni tasvir eden uzun bir bölüm var ancak pek bir amacı yok. Zoya’nın Güneş Sistemi’ndeki dünyalaştırma operasyonları ilgi çekici ama kurguyla alakasız. Yeni politik çatışmalar gelgitler yaşatıyor ancak neredeyse “kamera arkasında” çözülüyor. Paragraflanmamış üç sayfalık vurgusuz bir diyalogta anlaşılıyor. Ancak karakterler 50 bölüm boyunca günlük hayatları, kaygıları, istekleri her şeyleri ile birlikte masaya yatırılıyor. Robinson’un yarattığı karakterleri çok sevmiyorsanız ya da günlük hayatlarını merak etmiyorsanız bu uzun kısımları okumak için pek bir sebebiniz de yok.

Robinson tabii ki  gelecekteki gelişmeler ve çatışmalar hakkında fikirlerini tüketmiş değil. Halihazırda Yeşil Mars ya da Mavi Mars kadar ağır 200 sayfa daha eklenince sıkıcı oluyor. Belki dünyalaştırma hakkında kurgusal olmayan teknik yazılar seven kişiler için ilgi çekici gelebilir. Ancak bir kurgu arıyorsanız iki ya da üç yüz sayfa tatmin edici bölüm var. Bu büyüklükte bir kitap için fazla değil. Bir de sahnesiz kısımları düşünürsek bu kısımlara gelmesi bayağı güç. Robinson gibi yetenekli bir yazarın ayrıntılı bir araştırma ile uzun vadeli bir psikolojik tutarsızlık arasında tıkanması çok yazık.

Kitabın kapağındaki tanıtım yazısında New York Times Book, “Türün tarihinde bir dönüm noktası” şeklinde görüş bildirmiş. Buna karşı çıkmak mümkün değil. Ancak kurgu ikilem içinde. Sarsıcı, etkileyici, muazzam bir çaba gösterilmiş, ancak yine de akıl almaz şekilde amaçsız. Belki araştırma konusunda başarılı, dünyalaştırmayı en iyi anlatan eser de olabilir, ama tüm o güzel karakter betimlemeleriyle bile zor okunan bir roman. Eğer Kızıl Mars ve Yeşil Mars‘ı sevdiyseniz muhtemelen aynısından biraz daha okumaktan zevk alır ve bu fikre katılmazsınız. Ancak siz de Yeşil Mars’ın doğru adımlarla fazla yavaş gittiğini düşünüp buna da bir şans vereyim diyorsanız; buna değmeyecektir…

Hazırlayan: Kadir Tanrıverdi | Kaynak

Önceki

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Gunes-Sistemi

Güneş Sistemi’mizin Gezegenleri Nasıl Keşfedildi?

Antik çağlarda gökbilimciler, birbirlerine göre sabit bir konumda duruyor gibi görünen yıldızlarla diğer gezgin yıldızlar …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin