Isaac Asimov imzalı Robot Serisi macerası, hatırlayacağınız üzere Çelik Mağaralar ile başlamıştı. İlk kitapta Elijah Baley ve R. Daniel Olivaw, zorlu bir görevi kabul etmiş ve üstesinden gelmeyi başarmıştı. Dünya’da geçen cinayet olayı, ikinci kitap Çıplak Güneş‘te Solaria gezegenine taşınarak yeni bir maceranın kapıları aralanmıştı. Yeni görevde ortağı Olivaw ile tekrar bir araya gelen Baley, bu işi de layıkıyla yaparak ününe ün katmış ve istediği terfii elde etmişti. Artık dinlenme ve sıradan vakaların ardına düşme vaktiydi. Ta ki yeni bir haber gelene kadar… İlk olarak 1983 yılında yayımlanan Şafağın Robotları, Gönül Suveren’in çevirisi ile tam bir yıl sonra Altın Kitaplar tarafından dilimize kazandırıldı. Uzun yıllar sonra ise serideki tüm kitaplar İthaki Yayınları etiketiyle tekrar okurun karşısına çıktı. Bu sefer çevirmen koltuğunda Cihan Karamancı oturuyordu.
Şafağın Robotları‘nda olay örgüsünün hızlandığını görüyoruz. Üstelik kitap, Asimov’un diğer serileriyle de dirsek temasına geçiyor. Bu defa hikâyemizin mekânı Aurora gezegeni ve maktulümüz de bir robot. Yine bir klasik dedektiflik romanı okuyacağımızı düşünürken, Isaac Asimov her seferinde yaptığı gibi parçaları değiştirerek seriye daha derin bir anlam katmayı başarıyor. Aurora gezegeninde yaşayan Dr. Fastolfe’un meclisten aldığı izin sayesinde olayı aydınlatmak için çağrılan Elijah, çözülmesi neredeyse imkânsız denebilecek bir vaka ile karşı karşıya kalıyor. Doktor Fastolfe’un insansı robotlarından biri olan R. Jander öldürülüyor ama katili bulmak bir dizi imkânsızlıklar duvarına tosluyor. Çünkü bir robotu üç kural çerçevesinde bu şekilde devre dışı bırakmak yalnızca onu tasarlayan ve robotik alanında çok uzman bir kişi tarafından sağlanabilir. Dolayısıyla herkesin dikkati bir anda Fastolfe’un üzerinde yoğunlaşıyor. Ancak Fastolfe, böyle bir suç işlemediğini söyleyerek Elijah Baley’yi çıkmaza sürüklüyor.

Şafağın Robotları, olaylara basit bir şekilde yaklaşıyor ve ana konudan bağımsız detaylardan kaçınarak derhâl bir soruşturmanın içine dalmamıza olanak tanıyor. Okuru yakalamada ve kendine bağlamada zorluk çekmeyen Asimov, hemen hemen kitabın dörtte üçünde Elijah Baley ile bizleri meraklandırıcı bir koşuşturmacanın peşinden sürüklüyor. Nabzı yükselten bölümlerde, kahramanımıza her zamanki gibi R. Daniel Olivaw’ın yanı sıra Fastolfe’un bir diğer gözde robotu olan Giskard eşlik ediyor. Soru ve cevaplarla ilerleyen hikâyede, Elijah’nın müthiş sorgulama yeteneğine bir kez daha şahit oluyor, Aurora gezegeni ve Auroralılar hakkında da çokça şey öğreniyoruz.
Tıpkı Solaria’daki gibi kültürel bilgi seline tutulduğumuz sayfalarda, Isaac Asimov’un bir gezegen ve onun kültürel inşasına dair yaratıcı yeteneğine şahit oluyoruz. Cinselliğin sıradan bir şeymiş gibi karşılandığı Aurora’da şiddete dair hiçbir iz yok. Burada iletişim genellikle üç boyutlu görsellerle sağlanıyor. Ayrıca Auroralıların robotlarla olan sözsüz iletişimleri de bir diğer dikkat çekici unsur. Gezegende bir günün kaç saat olduğu, bir yılın kaç gün sürdüğü ve güneş, atmosfer, iklim ve hava durumu gibi belirli konulardaki soru işaretleri de yine bu dörtte üçlük kısımda gideriliyor. Ama pastadan en büyük payı cinsellik alıyor. Dünya’da bir tabu hâline gelen kavram, Solaria ve Aurora gezegeninde sıradan bir olay gibi pek önemsenmiyor.

Isaac Asimov, Şafağın Robotları‘nda robot ve insan ilişkisine dair öngörüleriyle hâlâ güncelliğini koruyor. Özellikle bu romanında, günümüzde dahi çokça bahsi geçen robotlarla seks gibi ciddi bir konuyu tüm yönleriyle ele alıyor. Gladia ve Jander arasında geçen ilişkinin uzak gelecekte gerçekleşmeme ihtimali çok düşük. Hâliyle, Asimov’un fiziksel ve psikolojik açıdan tüm çıplaklığıyla masaya yatırdığı cinsellik, hikâyenin kilit noktası diyebiliriz. Romanı okunabilir ve meraklandırıcı kılan etkenlerden birisi de Asimov’un hikâyeye yedirdiği insanların uzaya açılma uğraşları. Hâlihazırda Solaria ve Aurora gibi gezegenlerde insanlar yaşasa da bu sayı çok az. Robotların sayısı bile iki gezegendeki insan sayısından fazla. İnsanların başka gezegenleri kolonileştirmesi ve bunu acı yoldan gerçekleştirmesi Doktor Fastolfe için hayati önem taşıyor. Ama Küreselciler adlı bir topluluğun Fastolfe’un karşısında olması ve insansı robotların kolonileştirilecek gezegenleri insanlar için hazırlaması en uygun yol olarak öne sürülüyor.
Son düzlüğe girdiğimizde ise birçok soru elde edilen ipuçlarıyla yavaş yavaş cevaplanıyor. Asimov’un polisiye türündeki mahareti de perçinleniyor. Tüm düğümü son birkaç sayfada çözmesi ve bunu yaparken de bilimkurgucu kimliğinden zerre ödün vermemesi sonraki kitap için beklentileri daha da yükseltiyor. Kitap hakkında olumsuz konuşabileceğimiz tek şey Gladia ve cinsellik konusunun bazı okurlara fazla gelebilecek olması. Dolayısıyla hikâyeden kopmalar ve sıkılmalar baş gösterebilir. Ayrıca, kitabın sonlarına doğru bazı göze batan yazım hataları bulunduğunu da belirtelim. Nihayetinde, Isaac Asimov’un diğer serileriyle de bağlantıları olan Şafağın Robotları, kısa bölümleri, gizemli yapısı ve sürpriz sonuyla okunması kolay ve oldukça zevkli bir kitap.