Dünya nüfusu, 13. yüzyılda iki büyük olay yaşadı: Büyük kıtlık ve kara veba. İki yıl süren kıtlığın aksine veba salgını tam yedi yıl boyunca insanlığı etkisi altına aldı. Her iki buhrandan da ağır yaralı çıkan insanlığın sayısı, her şeye rağmen 1804 yılına gelindiğinde 1 milyara ulaştı. 1971’de bu rakam 4 milyar, günümüzdeyse 8.2 milyar oldu. İstatistiklere göre, eğer olağanüstü bir olay yaşanmazsa 22. yüzyılda 10 milyara ulaşacağımız tahmin ediliyor. Üreme hızıyla kaynaklara olan talep paralel bir şekilde artıyor ve türümüzün gelecekte yeni bir sorunla karşı karşıya kalacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Bilimkurgu, geleceğin sorunlarını en cesur şekilde gösterir. Tabii nüfus sorunu da bilimkurgu edebiyatında çokça işlenen konulardan biri. Örneğin Isaac Asimov’un Ayıklama adlı öyküsünde, yetkililer aşırı nüfusa önlem almak için Dr. Aaron’dan zehirli bir besin üretmesini istiyordu. Böylelikle bu öldürücü besin insanlığın geleceğini kurtaracaktı. Daha çok nüfus artışına yönelen yazarlar, bazen acımasız bazen de insancıl çözüm arayışına girişti. Kimi yazarlar çareyi kitlesel ölümlerde kimi yazarlarsa uzayda aradı. Şimdilik önümüzde tek bir çözüm var: Kontrollü doğum yöntemi. Fakat eğitimden ve bilimden uzak topluluklar hâlâ bildiğini yapmaya ve uyarılara kulak tıkamaya devam ediyor.
Bilimkurgunun parlayan yıldızı Adrian Tchaikovsky‘nin Eksik Parça Yayınları‘ndan çıkan kitabı Devler, bir yandan nüfus sorununa bilimsel çözüm sunarken bir yandan da geleceğin dünyasını tasarlıyor. Hikâye Torquell ve onun kaldığı küçük bir köy ile açılış yapıyor. Bu ilk bölümlerde dikkat çeken ilk detay anlatımın farklılığı. Önce yadırgıyor, sonrasındaysa alışıyoruz. Çünkü bu anlatımın bir nedeni var ve bunu da kitabın finalinde görüyoruz. O nedenle şimdilik hikâyenin başlangıcına bakmaya devam edelim.
Kitabın başkarakteri olarak Torquell’i görüyoruz. Kim olduğunu bilmediğimiz anlatıcı tarafından karakterimizin hayatına ve gelişen olaylara savruluyoruz. Haylaz bir çocuk Torquell ve sağa sola gitmeyi, başkalarını kızdırmayı seviyor. Babasının muhtar olduğu köyde herkes mutlu. Yine günlerden bir gün Sahipler adını verdikleri üst sınıf insanlar köylerini ziyarete geliyor. Sahiplerin gaddarca davrandığını gören kahramanımız, sinirlerine hâkim olamayarak Sir Peter Grimes’in oğlunu öldürüyor. Bu noktadan sonra hız kazanan olaylar, hikâyeyi daha da takip edilir kılıyor.
Devler, hikâyeye sürdüğü birtakım unsurlar nedeniyle önce fantastik bir anlatı izlenimi veriyor. Ancak Isadora karakterinin olaylara dâhil olmasıyla kitabın bilimkurgusal yönü de öne çıkmaya başlıyor. Ve bu bilimkurgusal bakış açısı, hikâyenin sonuna kadar da okura eşlik ediyor. Öncelikle Isadora karakterine değinmek lazım. Yazar, bu karakter aracılığıyla cinsiyet sorununu masaya yatırıyor. Devlerde de tıpkı insanlarda olduğu gibi kadınlara önem oldukça düşük. Isadora ise bir bilim insanı olarak kendi ayakları üzerinde dimdik duruyor. Torquell’i sahiplenen ve onun hayatını kurtaran Isadora, güçlü karakteriyle başkahramanımızı da etkiliyor. Onu kitap okumaya yönlendirirken, bir yandan da hikâyede tasarlanan dünya hakkında ipuçları vererek merak duygusunu iyice körüklüyor.
Cehalet mutluluktur! Adrian Tachaikovsky, tüm dünyaca bilinin bu sözü yine sahibine teslim ediyor. Nitekim Devler‘deki köy halkı da böyle bir hayat sürüyor. Sorgulama ve cesaretten yoksun, itaat eden ama mutlu bir halk var karşımızda. Yine de bu mutlulukları uzun sürmüyor. Fitili ateşlenen isyan, Torquell’in kitap okumaya ve birçok şeyi yerinde tecrübe etmeye başlamasıyla beraber köy topraklarına kadar ulaşıyor. Ve sonunda herkes gerçekleri öğreniyor. Özellikle zengin ve fakir, güçlü ve zayıf gibi kavramlar, bu bölümde altı eşelenen konular arasında. Akabinde yazar, bizleri geçmişten günümüze değin süren bir adaletsizlikle baş başa bırakıyor.
Adrian Tachaikovsky, bilimkurgusal ögeleri çok bonkör bir şekilde kullanmıyor. Genetik manipülasyon, hikâyenin içine gizlenmiş bir sır gibi. Tabii bu sır daha sonra Torquell’in isyan bayrağına dönüşerek etkili bir silah hâline geliyor. Distopik gelecek tasviri ise okurun zihnini meşgul edecek kadar geniş yer tutuyor. Alt ve üst sınıfın çatışması, politika, devrim ve savaş gibi unsurlar da bu karanlık geleceği pekiştiriyor. Bu noktada eserin bilimkurgusal karmaşıklığı, yazarın isabetli seçimleri doğrultusunda pek de göze batmıyor. Ancak sayfa sayısının az olması, tasarlanan dünya hakkında okuru aç bırakıyor.
İncelemeyi sonlandırmadan önce kitabın çevirisine yönelik bir eleştiride bulunmak doğru olacak. Kitaptaki uzunluk biriminin yanlış çevirisi kafa karışıklıklarına yol açıyor. İnsanların boyları ile devlerin boyları bazen birbirine çok yakınken bazen de arada bir iki metre fark oluşuyor. Bu da karakterler arasındaki fiziksel farkı belirlemede sorun doğuruyor. Toparlarsak Devler, hem bilimkurgu hem de fantastik anlamda iyi bir kitap. Kısa ama etkili hikâyesinin yanı sıra finaliyle de okurunu memnun etmeyi başarıyor.