Heybetli Galaktik İmparatorluk’un on bin yıllık saltanatı ağır ağır çökerken, sahneye psikotarih biliminin babası Hari Seldon çıktı. O hem bir dahi hem de bir idealistti. İmparatorluğun çöküşüne seyirci kalmaktansa, binlerce yıla yayılan dâhiyane bir plan geliştirdi. Eğer plan başarıya ulaşırsa, imparatorluğun çöküşünü takiben ortaya çıkacak karanlık çağlar en az kayıpla atlatılacak ve Vakıf da galaksinin yeni hâkimi olacaktı. Terminus adlı ücra bir gezegende kurulan Vakıf, ilk üç yüzyıllık tarihinde pek çok badire atlattı ve çeşitli krizlerle burun buruna geldi. Önce kendini yutmak isteyen komşu krallık ve lortluklarla boğuştu, ardındansa imparatorluğun kalıntılarıyla cebelleşti, ancak yıkılmadı. Hari Seldon’ın ve psikotarihin şefkatli rehberliği sayesinde varlığını sürdürmeyi hep başardı. Artık Vakıf, galaksinin yükselen gücü olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu.
Derken o çıkageldi: Katır. Zihinleri manipüle edebilen ve her geçen gün daha da güçlenen bir mutanttı o. Galaksinin Katır’a boyun eğmesi uzun sürmedi. Tabii Vakıf’ın da… Şaşmaz doğruluğundan kimsenin şüphe duymadığı psikotarih, bu bireysel yeni tehdit karşısında çaresiz görünüyordu. Hari Seldon tarafından ilmek ilmek örülen plan darmadağın olmuş, Vakıf’ın psikotarihe olan inancı ağır yara almıştı. Geriye, tüm planı tekrar rayına oturtacak tek bir umut kalmıştı: Kimsenin yerini bilmediği gizemli İkinci Vakıf. Gerçek miydi, yoksa asılsız bir efsaneden mi ibaretti? Her ne olursa olsun Katır’ın işi şansa bırakmaya niyeti yoktu. Şanlı galaktik fethini tamamlayabilmek için İkinci Vakıf’ın peşine düşmekte gecikmedi. İyi ama neredeydi bu İkinci Vakıf? Yıldız Sonu’nda olduğundan bahseden rivayetler tam olarak ne anlatmaya çalışıyordu? İşte dizinin yayımlanma sırasına göre üçüncü, kronolojik olaraksa beşinci kitabı olan İkinci Vakıf, bize bu arayışın heyecanlı öyküsünü anlatıyor.
Bilindiği üzere Vakıf dizisi, 50’lerin başında kısa öyküler şeklinde hayat bulmuş ve yaklaşık 30 yıl boyunca bir üçleme olarak kalmıştır. Dolayısıyla İkinci Vakıf, aslında dizinin final romanıdır ve buna uygun şekilde kurgulanmıştır. Öyle ki, ilk iki kitapta takip ettiğimiz ana olay örgüsü İkinci Vakıf’la birlikte noktalanır. Ancak dergi sayfalarında bölük pörçük yayımlanan ve sonrasında küçük bir yayınevi tarafından kitaplaştırılan üçleme, yıllar içinde kendine koyu bir hayran kitlesi edinir. Önemsemediği için telifini Asimov’un bile takip etmediği üçlemenin namı yayıldıkça, hem hayranların hem de yayıncıların devam kitaplarına yönelik baskısı da artar. Asimov uzun süre boyunca bu baskılara aldırış etmez ve Vakıf’ı bir üçleme olarak bırakmakta direnir.
Ancak dönemin en ünlü yayınevlerinden biri olan Doubleday’in “cazip” teklifi karşısında yelkenleri suya indirerek klasik üçlemenin ilk devam kitabı niteliğindeki Vakıf’ın Sınırı’nı kaleme alır. 1982’de piyasaya sürülen roman, sadece en iyi roman dalında Hugo Ödülü almakla kalmaz, New York Times çok satanlar listesine de girmeyi başarır. Kuşkusuz bu durum, bilimkurgu hayranlarının Vakıf evrenine duyduğu açlığın en bariz göstergesidir. Tüm bu cesaretlendirici etkenlerin de lütfuyla olsa gerek, bir üçleme olarak hayal edilen Vakıf Dizisi yıllar içinde yedi kitaplık bir destana dönüşür. Bu kitapların ikisi (Vakıf’ın Sınırı, Vakıf ve Dünya) İkinci Vakıf’ın devamındaki olayları anlatırken, diğer ikisi ise (Vakıf Kurulurken, Vakıf İleri), Vakıf üçlemesinin öncesinde geçer. Üstelik Asimov, Vakıf evrenini Robot ve Galaktik İmparatorluk serileriyle birleştirerek çok katmanlı ve de katmerli bir kurgu bütünlüğü oluşturur. Dolayısıyla günümüzde bu dizileri birbirinden bağımsız şekilde ele almak ve yorumlamak mümkün değildir. (Eğer kafanız karıştıysa, “Isaac Asimov Kitapları Hangi Sırayla Okunmalı?” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.)
İkinci Vakıf, dizinin önceki romanlarında da karşılaştığımız gibi bölümlere ayrılmış uzun öykü biçemini sürdürüyor. “Katır’ın Arayışı” ve “Vakıf’ın Arayışı” adını taşıyan bu uzun öyküler, romanın üzerine oturtulduğu iki ana omurga hüviyetinde. İlk bölümde, Katır’ın İkinci Vakıf’ı arayışına ve bu iş için görevlendirdiği Han Pritcher ile Bail Channis’in macerasına şahit oluyoruz. Vakti zamanında kaptan olan Han Pritcher, Katır’ın zihin manipülasyonuna maruz kalarak “dönüştürülmüş” eski bir muhaliftir. Bail Channis ise, Katır tarafından beynine dokunulmamış bir hizmetkar olarak karşımıza çıkar. Katır bu durumu, İkinci Vakıf’ın yerini belirlemede duru sezgiye duyulabilecek gereksinimle açıklar. Ama alttan alta Channis’i takip etmeyi de sürdürür.
Romanın ikinci uzun öyküsü olan Vakıf’ın Arayışı’nda ise 60 yıllık bir zaman sıçramasına maruz kalırız. Bu sefer gizemli İkinci Vakıf’ın peşine düşenler Birinci Vakıf üyelerinin ta kendisidir. İkinci Vakıf’ın muğlak varlığı, Birinci Vakıf içinde de bir bölünme ve fikir ayrılığı doğurmuştur. İkinci Vakıf kimilerine göre Seldon planının emniyet sibobu, kimilerine göre de yok edilmesi gereken bir tehlikedir. Tüm bu curcuna sürerken ortaya çıkan Arkady Darell, Asimovvari karakteristiği ile romanın ikinci yarısını sürükleyen isim hâline gelir. Bu genç ve zeki kadın, İkinci Vakıf’a yönelik başlatılan sürek avında olayların seyrini değiştiren kilit karakter olacaktır.
İkinci Vakıf, her türlü tehlike ve tehdide rağmen Seldon Planı’nın tıkır tıkır işlediğini muştulayan bir roman. Klasik üçlemenin final romanı olması hasebiyle de derleyip toparlayıcı bir atmosfere sahip. Her ne kadar bu atmosfer kurgu açısından iki ana bölüm arasında ciddi bir dengesizlik yaratsa da, söz konusu durumu Asimov’un olay örgüsünü sonlandırma gayretine bağlamak mümkün. Özellikle üçlemeye yıllar sonra eklemlenen romanlarda Asimov, çok daha rahat ve geniş bir kurgu bütünlüğü yaratarak Vakıf evrenini katmanlaştırıp derinleştirdi. Dolayısıyla çok hızlı seyreden ve okurken adeta nefes nefese kaldığımız klasik üçleme, sonrasında kısa öykü işleyişinden uzaklaşarak ağır başlı romanların himayesine girdi.
20’li yaşlarının başındaki bir yazar tarafından kaleme alınan klasik Vakıf üçlemesi, hiç şüphesiz bilimkurgu edebiyatına büyük kazanımlar hediye etti. Her şeyden önemlisi bu denli sosyolojik, politik, tarihi ve felsefi bir konunun bile gereksiz aksiyonlara dalınmadan gayet ağırbaşlı şekilde de işlenebileceğini kanıtladı. Bu bakımdan Vakıf dizisi, dün olduğu gibi yarın da bilimkurgu edebiyatı için bir kılavuz olmayı sürdürecektir. O yüzdendir ki Isaac Asimov, bilimkurgu edebiyatının Hari Seldon’ıdır ve günümüzde de planı tıkır tıkır işlemektedir. Tabii anlamasını bilene…