1938-1946 arası yıllar Bilimkurgunun Altın Çağı olarak kabul edilir. Pek çok okura göre ise bu dönem, 1960’ların ilk yıllarına kadar sürmüştür. Jules Verne’den erken dönem bilimkurgularına kadar, yıllar içerisinde tür daha da önem kazanmış, ilgi giderek artmıştır.
“Üç büyükler” olarak adlandırılan Isaac Asimov, Arthur C. Clarke ve Robert Heinlein’ın öncülüğünde, bu sıra dışı Altın Yıllar sadece bilimkurgunun değil, son yüzyılın da en önemli edebî eserlerinin ortaya çıktığı bir dönem olmuştur.
Gelin şimdi bilimkurgunun altın çağından okunası 10 esere kısaca bir göz atalım.
Mars Yıllıkları
Ray Bradbury‘nin 1950 yılında yayımlanan eseri Mars Yıllıkları, karakterlerin Mars’ı kolonize etmeye çalışmalarını konu alan ve zamansal bir çizgide ilerleyen kısa öykülerden oluşuyor. Öyküler sürükleyici olmalarının yanı sıra, kolonizasyonun yıkıcı etkileri hakkında sosyal ve felsefi eleştiriler de getiriyor.
Edebiyat eleştirmenleri, Bradbury imzalı bu kült eserin bilimkurgunun daha geniş kitlelere yayılması ve kabul görmesi konusunda hızlandırıcı bir etkisi olduğu konusunda hemfikir.
Ben, Robot
Isaac Asimov‘un birbiriyle pek de ilintili olmayan kısa öykülerden oluşan eseri, robotlarla ve sıra dışı teknolojik atılımlarla dolu bir evren kurguluyor. Asimov, insana özgü eski felsefi ve toplumsal sorunları robotlar üzerinden alegorilerle anlatıyor. Her bir öykü hayatın içinden kesitler sunuyor ve bu kesitleri robotların ve yapay zekânın ortaya çıktığı bir gelecekle yoğuruyor.
Asimov’un ünlü Üç Robot Yasası da ilk olarak 1942 yılında, sonradan bu kitaba dâhil edilen “Durağan Döngü” (Runaround) adlı öyküsünde ortaya çıkmıştı. Asimov, öykülerinde felsefi sorunları ortaya koyduğu üç robot yasası sınırları içerisinde çeşitli çözümlemeler ve paradokslarla tartışıyor.
1984
1984 hakkında bugüne kadar söylenmemiş pek az şey kalmıştır herhâlde. İlk olarak 1949 yılında yayımlanan eser, çoktan bir kült mertebesine erişmiş olsa da aslında diğer klasiklere nazaran çok yeni bir kitap. George Orwell‘in bu distopya şaheseri, elle tutulup gözle görülemeyen bürokrasi duvarının ve sürekli tarih inkârının etkisinde kalan zayıf zihinlerin korkutuculuğuna dair çarpıcı bir eleştiri.
Her sayfadan aldatma, ihtiras ve varoluşsal korkular fışkırıyor. Öyle ki, Büyük Birader tabiri günlük konuşmalarda bile kullanılır olmuş, ‘Orwellyen‘ kelimesi totaliter rejimlerle eş anlamlı algılanmaya başlanmıştır.
Çıplak Şölen
Genellikle bir bilimkurgu kitabı olarak görülmese de, William Burroughs‘un bu avangart dadaist eseri pek çok sanat dalından sayısız sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Polisten kaçıp Meksika’ya sığınmaya çalışan uyuşturucu bağımlısı William Lee’yi anlatan eser, yapısı itibarıyla bilinmeyene ve fantastiğe meylediyor.
Kurgusal böcek uyuşturucuları, uzaylılar, telepati ve halüsinasyonlar bu lineer olmayan anlatının her sayfasında karşımıza çıkıyor. Roman boyunca her türden ahlâksızlık ve sadistik eylemler gözler önüne seriliyor. Bazı ABD eyaletlerinde yasaklı bir kitap olan Çıplak Şölen, edebiyatta müstehcenliğin de mihenk taşları arasında.
Leibowitz İçin Bir İlahi
Leibowitz İçin Bir İlahi, sıra dışı bir sahneyle açılıyor. Üçüncü Dünya Savaşı sonrası belirsiz bir dönemde geçen roman, bildiğimiz anlamda medeniyetin yeryüzünden silinmeye yüz tuttuğu bir manzara resmediyor. Geçmişe dair yegane bağ, kısıtlı sayıdaki manastırlarda toplanmış keşişlerden ibaret.
Roman, birkaç yüzyıllık bir zaman çerçevesinde bu manastırların tekinde olup bitenleri anlatıyor ve nükleer yıkımın tehlikelerine karşı incelikli olduğu kadar korkutucu da bir gelecek ortaya koyuyor.
Yaban Diyarlarda Yabancı
Çılgın 60’ların hemen öncesinde yazılan bu kitapla Robert Heinlein, hedonistik keşiflerin peşindeki koca bir neslin gelişini öngörmüş gibi. Kitap, Mars’ta doğmuş ve yarı tanrısal varlıklar olarak betimlenen Marslılar tarafından yetiştirilmiş Valentine Michael Smith adlı bir insanın Dünya’ya dönüşü sırasında ve sonrasında yaşananları anlatıyor. Telekinezi ve görünmezlik gibi güçlere sahip Smith, kendisine çok yabancı olan Dünya kültürüne uyum sağlamaya çalışıyor.
Bir zaman sonra yolu Jubal Harshaw ile kesişiyor. Harshaw, çok yönlü ve felsefi birikimi olan sıra dışı bir ‘Rönesans Adamı’ ideali. Bu, Heinlein’ın romanlarında sıklıkla karşımıza çıkan ve kendisiyle özdeşleştirdiği bir tipleme. Harshaw’un evinde bir süre yaşadıktan sonra ayrılan Smith, özgür aşk ve hippi tarzı yaşam stiline sahip bir komün kuruyor ve liderlik etmeye başlıyor. Yaban Diyarlarda Yabancı, aynı zamanda The New York Times Book Review’un ünlü çok satanlar listesine giren ilk bilimkurgu kitabı olmasıyla da öne çıkıyor.
Otomatik Portakal
Kimi gerçek kimi kurgusal çok sayıda diyalektte yazılmış olan Otomatik Portakal, fütüristik Londra kurgusunda yaşayan bir mahalle serserisini anlatıyor. Okuyucular, Alex’in kendi gibi çete üyeleriyle ortalığı karıştırmasını ve ara ara vahşete kadar uzanan eylemlerini takip ediyor.
Doğrudan bir anarşi yaratmasa da, doğası gereği yapıp ettikleri toplumsal yapının dışında yer alıyor. Hapse gönderildikten sonra, tatminsizliğini ve şiddet eğilimini çözmek için bir tür kaçınma terapisi olan deneysel Ludovico Tekniği’nin üzerinde uygulanmasına razı geliyor. Pek çok kişi kitabı okumamış olsa bile, Stanley Kubrick’in 1971 tarihli aynı isimli uyarlamasından haberdardır.
Çocukluğun Sonu
Kurt Vonnegut, Arthur C. Clarke‘ın Çocukluğun Sonu romanını bilimkurgu türünün şaheserlerinden biri olarak nitelemiştir ve pek de haksız sayılmaz. Çünkü Çocukluğun Sonu, sonrasında gelen pek çok bilimkurgu eseri için türün sınırlarını çizmiştir.
Aşkınlık, felsefe ve sıra dışı bir uzaylı işgalini işleyen roman, ezber bozan konusu ile çağdaşlarından ayrılıyor ve tüm zamanların en iyi bilimkurgu yapıtları arasında gösteriliyor.
Çığrından Çıkmış Zaman
Philip K. Dick‘in Çığrından Çıkmış Zaman eseri, yazar için sıra dışı, hatta deneysel bir eser bile sayılabilir. Başına gelen birtakım tuhaf olayların ardından başkahraman Ragle Gumm, gerçekliği sorgulamaya başlıyor. Gumm, bir aile üyesinin de gerçeklik algısında aynı düzensizlikleri görmesiyle birlikte yaşadığı şehirden ayrılmaya karar veriyor.
Yine bazı tuhaf olaylar yüzünden bir türlü şehirden ayrılamayınca olup bitenleri bizzat araştırmaya girişiyor. Kitap, The Truman Show ve The Matrix gibi filmlere de ilham kaynağı olmasıyla biliniyor.
Titan’ın Sirenleri
Titan’ın Sirenleri, ünlü Amerikalı yazar Kurt Vonnegut‘un nispeten az bilinen eserleri arasında. Başkahramanımız Malachi Constant, zaman ve uzayda tuhaf bir yolculuğa çıkarken bizi de peşinden sürüklemeyi başarıyor.
Vonnegut, Malachi’yi mutlu sona ulaşan bir kahraman olarak konumlandırmak yerine onu şöyle tanımlıyor:
“Başına gelen türlü tuhaflıkta olayların kurbanı, tıpkı her birimiz gibi.”
Olaylar ilginç ve umulmadık yerlere giderken, alttan alta pek çok felsefi mesele de ustalıklı ve derinlikli bir şekilde ele alınıyor.