Başlamadan önce bir şeyi açıklığa kavuşturalım: Andy Weir saygı duyulacak bir yazar, The Martian (Marslı) da okuru kendine bağlayan, saygı duyulması gereken bir roman. Yazılma sürecinde büyük emek harcandığı belli. Ama bu eser, bir gerilim ve macera olarak başarılıdır. Bir bilimkurgu olarak başarılı değildir. Binaenaleyh, The Martian bir bilimkurgu romanı değildir! İlginç geliyor, değil mi? Oysa ki bahsettiğimiz The Martian, “sert bilimkurgunun doruk noktası.” Değil! Bilimkurgu ile epeydir içli dışlı olan okurlar mutlaka bunun ayrımına varmıştır. Daha “gündelik” bilimkurgu okuyucuları da, şu ana kadar fark etmemiş olsalar da ben bunu söyleyince muhtemelen derdimi anlamışlardır. Gelin biraz izah edeyim:
Yakın zamanda bir arkadaşımla, sert bilimkurgunun seviyesi üzerine konuşuyorduk. Arkadaşım, bir bilimkurgunun ne kadar sert olursa olsun asla dozunu kaçırıp bir textbook (üniversite ders kitapları) olmaması gerektiğini söyledi. Ben bunun asla olamayacağını belirttim: Sert bilimkurguda en ince detayına kadar anlatılan teknolojiler ve bilimler, geleceğin kurgusal bilimleridir nihayetinde. Clarke, 2001’de gezegenlerarası yolculuğu detaylarıyla anlatırken o güne kadar hiç uygulanmaya konmamış yöntemlerden bahsetmiştir. Asimov, Üç Robot Yasası’nın prensiplerini ve robot psikolojisine etkisini en ince detayına kadar ele alırken, bize hiç var olmamış, ama varolması muhtemel bir teknolojiyi anlatmıştır.
The Martian’ın arka kapağında, Wall Street Journal’dan kitapla ilgili bir yorum yazıyor: “…son zamanlarda yazılan gerçek bilimkurgunun en saf örneği…” Bu eleştiriyi yapan kişinin değindiği nokta açık olmakla beraber, yanlış olduğu da belli.
Öncelikle, “gerçek bilimkurgu” derken bilimkurgunun sadece bir alt türü olan “sert bilimkurgu”yu kastettiğini düşünüyorum ve ona göre yorumluyorum. Çünkü, gerçek bilimkurgu The Martian’ın çok çok ötesindedir. Böyle bir kıyas yapmanın yanlış olduğunu düşünmekle birlikte, şahsen eğer “gerçek” bilimkurgu diye bir şey sınıflandıracaksak, ben bu onuru Childhood’s End, Foundation, Deus Ex gibi, insanı gelecek için heyecanlandırmayı başaran ve bu geleceğin bir mimarı olmayı özendiren eserlere vermek isterim. The Martian’da böyle bir gelecek tasvirinin bırakın başarılı olması, öyle bir şey göremiyoruz bile. (Ki kitabın böyle bir gayesi de yok.)
“Sert bilimkurgu” açısından bakarsak da karşımıza bazı sıkıntılar çıkıyor. Sert bilimkurgu türü, bilimsel isabetliliğe önem verir. Çalışma şekli kabaca şudur: Günümüzde bildiğimiz kadarıyla bilimsel bilgide bazı boşluklar ve bazı alternatifler vardır. Bu elbette çok doğal bir şey ve bilim insanları da bu boşlukları doldurmaya çabalamaktadırlar. Bir sert bilimkurgu yazarı, bilimin “dolu” kısımlarını gözardı etmeden, sağlam bir mantık çerçevesinde, kendi hayal gücü ile bu boşlukları doldurur. (Bu çok engin bir bilgi birikimi ve zeka ister; bu yüzden kaliteli sert bilimkurgu eserleri fazla sayıda değildir.) Sonra, yazıldığı zamanda bilinen bilgileri ve kendi doldurduğu boşluklardaki bilgileri alarak, geleceğin teknolojisini inşa eder. Örneğin, standart bilimkurguda bir yazar hiçbir açıklama yapmadan ışık hızında gitmeyi, hatta onu geçmeyi kullanabilir. Bir sert bilimkurgu yazarı ise bunun mantığını açıklar ve okurları heyecanlandırmanın yanında, aynı zamanda onlara ilham verir. Clarke’ın 2001’de sunduğu gezegenlerin çekim gücünden yararlanarak uzay seyahati fikri, buna bir örnektir.
Dikkat ederseniz, The Martian göründüğünün aksine sert bilimkurgu türüne giren bir eser değil. Çünkü, her şeyin temelinde yer alan “bilimdeki boşlukları doldurma ve bu yeni bilimsel bilgi veri bankası ile yeni teknolojiler icat etme” olayı bu kitapta yok. Onun yerine, elde olan bilimsel bilgiler ve uzay teknolojileri ile ustaca oynayan bir yazar var. Uzayda ya da gelecekte geçen her hikaye bilimkurgu değildir. The Martian bir gerilimdir, bilimkurgu değil. Benzer şekilde, aslında Star Wars da senaryo olarak (çoğunlukla) bir fantezidir, bilimkurgu değil.
Peki, her şey bir yana, The Martian’ı okumalı mısınız? Evet, keyifli vakit geçirmek istiyorsanız bir bakın. Tatmin olacağınızı düşünüyorum. Sadece, bir bilimkurgu beklemeyin.
Ancak bir şey kesin: Projenin başındaki Ridley Scott ile, çok güzel bir Hollywood filmi olacak.
Hazırlayan: Zeki Doruk Erden
İnceleme için teşekkürler.
Uzay Efsanesi ve Rama Serileri ve Marslı okumuş biri olarak çok büyük oranda katılıyorum görüşlerinize.
Ancak, Marslıya olan sempatim nedeniyle “bilim kurgu değil” yerine “bilim kurguya giriş” romanı olarak değerlendiriyorum.