Üretken bilimkurgu yazarı Murat K. Beşiroğlu’nun ilk öykü derlemesi olan Dördüncü Dünya, geçtiğimiz günlerde İkinci Adam Yayınları tarafından okurla buluşturuldu. Kitabını annesine ithaf eden yazarın önceden yayımlanmış iki eseri daha var. “Yapay zekâlı varlıklar insanlarla eşit haklara sahip olmak isterlerse ne olur?” sorusu üzerine şekillenen Ogox isimli romanı 2016 yılında Cinius Yayınları’nca ve aşkın sırrını çözdüğünü düşünen bir genci konu edinen Aşk Algoritması romanı ise 2018 yılında İkinci Adam etiketiyle piyasaya çıktı.
Dördüncü Dünya isimli bu öykü derlemesi, yazarın hem önceki hem de yakında okurlarla buluşacak olan Rüya Sanatçısı ve Antik Çağın Robotları isimli kitaplarında geçen öykülere ait evrenler barındırıyor. 28 öyküden oluşan derlemenin belki de en önemli özelliği, bilimkurgu edebiyatı içindeki alt türlere ait neredeyse her alandan örnekler sunmasıyla zengin bir içerik oluşturabilmiş olması. Yazar paralel evrenler, sicim teorisi, gezegenler, geçmiş ve gelecek gibi çok sayıda farklı mekân ve kurguyu alnının akıyla tek bir derleme içerisinde toparlayabilmiş.
Özellikle son dönemde bilimkurgu türündeki edebiyat ürünlerinin sayısında bir artış söz konusu ve türe ait kısa öykü derlemeleriyle de daha sık karşılaşır olduk. Tüm hikâyeyi birkaç sayfaya sığdırmak ve bunu yaparken de kullanılan dilin kurguya denk düşmesini sağlamak öykü yazarlığının en zor tarafıyken, öykü seçkisi hazırlamak bu durumu daha da karmaşık hale getirebiliyor. Yazarın 28 öyküden oluşan bu seçkisinde yer alan öykülere yakından baktığımızda kullanılan dil ve kurgu malzemeleri hakkında titiz bir çalışma yapıldığını görüyoruz. Yapay zekânın günümüzün en çok konuşulan kavramlarından biri olmasının yanı sıra uzun vadede bu gerçeğin değişmeyeceğini düşündüğümüzde bilimkurgu eserlerinin vazgeçilmez konularından biri olması bizleri şaşırtmıyor. Bu seçkide de yapay zekâ konusunun birçok yerde işlenmiş olduğunu görüyoruz. Öyküler yüklendikleri kavramlar konusunda yer yer ortak paydada buluşuyor olsalar da içeriklerinin bağımsız hikâyelerden oluştuğunu da belirtmemiz gerekiyor. Yazarın geçmişte yapay zekâ alanında edindiği deneyimlerin de etkisinin hissedildiği kitapta, yapay zekâ kavramının öyküler içerisinde konu bakımından kendisini tekrarlamamasını seçkinin artıları arasına ekleyebiliriz.
Kitabın dikkat çeken bir başka özelliği de 28 kısa öykünün sadece sıkı bilimkurgu okuyucularına yönelik hazırlanmamış olması. Anlaşılır ve akıcı diliyle bilimkurgu edebiyatı dışında kalmış öyküseverlerin de rahatlıkla ve keyifle okuyacakları öyküler birbirinden farklı zamanlarda geçiyor. Öykü sayısının bu denli çok olması gözü korkutmasın. Zira 28 öykünün gerek anlatım gerekse de konuları itibariyle birbirleri ile benzeşmediğini gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz. Engin bir hayal dünyasına sahip olduğunu da kanıtlayan yazar, bazı öykülerinde günümüz sorunlarını da işlemeyi ihmal etmemiş. Ne yazık ki toplumun yavaş yavaş alışmaya başladığı kadın cinayetleri ve doğa katliamları gibi güncelliğini yitirmeyen temel problemlerin bilimkurgu öğeleri ile harmanlanarak bir kez daha işlenmesi ve gündeme getirilmesi seçkiyi daha bir anlamlı kılıyor.
Dördüncü Dünya‘yı okurken redaksiyonundan editörlüğüne, öykülerin atmosferinden kitap içindeki sıralanmalarına kadar büyük emek harcandığı bariz. Buna rağmen derlemede gözden kaçmış, küçük de olsa iki eksiklikten bahsetmek istiyorum. İlki ve en önemlisi kitabın arka kapağında bulunan tanıtım yazısının derlemenin havasını hiç mi hiç yansıtmıyor oluşu. Biliyoruz ki kitap hakkında daha önceden herhangi bir fikre kapılmayan okuyucuların ilk izlenimlerini edindiği bu tanıtım yazıları okur ve yazar arasındaki en önemli köprülerden de birini oluşturuyor. Keşke daha kapsamlı bir yazıyla sözünü ettiğimiz 28 öykü, okurlara sesini duyurabilseydi ve derleme hakkında olması gereken en temel sunuyu barındırabilseydi. Bir diğer eksiklik ise öykülerin bir içerik listesi aracılığı ile sayfa numaralarının belirtilmemiş olması. Öyküseverlerin mutlaka ama mutlaka arayacağı bu özellik, öyküler arası geçişler ve farklı zamanlarda yapılacak olan geri dönüşler için okuyucuya kolaylık sağlayabilirdi.
Sonuç olarak, ülkemiz Türk Bilimkurgu Edebiyatı haznesi içinde yerini alan Dördüncü Dünya, barındırdığı hikâyelerle öykü tutkunlarının gönlünü alabilecek gibi görünüyor. Günümüzde olmayan sayısız teknolojik aletin tasvirini rutin hayatın bir parçası gibi sunması bakımında da ilgi çeken eser, yalın diliyle bilimkurgu türünden uzak kalmış okurlar için türlü fırsatlar sunuyor…