1478 yılında Londra’da dünya’ya gelen Sir Thomas More yaşadığı dönemde hukukçu, filozof, yazar, devlet adamı, ve bir Rönesans hümanisti olarak ün kazanmıştır. Oxford Üniversitesinde eğitim almıştır ve bir Katolik olarak Protestan Reformizmine ve İngiltere Kilisesinin Roma Katolik Kilisesinden ayrılmasına şiddetle karşı çıkmıştır.
Sir Thomas More, başka toplumlara örnek olabilecek yolsuzluğun olmadığı bir mükemmel toplum yaratmanın mümkün olup olmadığını bundan tam 500 sene önce, Ütopya adını taşıyan meşhur eserinde sorgulamıştır. Ütopya adı, Eski Yunanca kökenli ou-topos (olmayan yer) ve eu-topos (iyi yer) kavramlarından türemiştir. Her iki kavram da İngiliz dilinde aynı şekilde telaffuz edilmektedir. Latin dilinde yazılıp 1516 yılında Belçika’nın Leuven kentinde ilk kez yayımlanan eser, hümanist çevrelerde büyük yankı uyandırıp kısa sürede popüler olmuştur.
More, hayali bir toplum olan Ütopyalılar tasvirini, yazar ile hayali bir gezgin (Raphael Hythloday) arasında geçen diyaloglar yoluyla sağlıyor. Toplumda gözlenen yolsuzluk, tiranlık, özel mülkiyetin kötüye kullanımı, işsizlik, suç ve adaletsiz kanunları böylece sert bir şekilde eleştirmiştir. Gezgin, More’dan adil kanunların hüküm sürdüğü ve özel mülkiyet ile aşırı lüks gibi yolsuzluğun temel kaynaklarının ortadan kaldırıldığı kurgusal bir Ütopya toplumunu hayal etmesini ister. Sir Thomas More’un Ütopya’yı yazmadaki asıl amacı, insanların kendi toplum değerlerini ve toplumdaki yozlaşmaları Ütopya toplumuyla kıyaslama fırsatı bularak, okuyucuların tüm bunlar üzerinde düşünmelerini sağlamaktır. Böylece kendi toplumlarının ekonomik, siyasi ve sosyal açılardan farklılıklarını Ütopya ile karşılaştırma imkânına sahip olmuşlardır.
Ütopya’nın siyasal yapısıyla kıyaslandığında Ütopya’lı olmayan toplumların yozlaşmış siyasal yapısının bariz biçimde ortaya çıkmasıyla birlikte, More okuyucularını kendi toplumlarına ait siyasal yapıları analiz etmelerini istemiş ve bu sistemlerde ulaşılabilecek olası adalet arayışlarına yol göstermiştir. Kanunların adaletini de sorgulayarak şöyle demiştir: “para kaybının kanunlarda adalet ve muhakeme kaybına sebep olması ne doğru ne de adildir.” (More, 30) Ütopya toplumunda suç çok nadir işlenmektedir çünkü toplumun fertleri tüm temel gereksinimlerini rahat bir şekilde karşıladığından suç işlemek için çok az sebep kalmaktadır. Ütopya-dışı toplumları yöneten liderler çoğunlukla hümanist olmayan, baskıcı yönetimler kurmaktadırlar. More bu tarz liderleri halkıyla ilgilenmekten aciz, gözünü para hırsı bürümüş ve savaşa susamış kişiler olarak tarif eder. Ütopya toplumu savaştan kaçınır çünkü savaşı kaynakların boşa harcanması olarak değerlendirirler.
“Demokrasiye dayanan, savaştan kaçınıp bireysel suçlar için adil yargılama arayan bir yönetim kurmuş Ütopya toplumu, siyasal sistemlerde yozlaşma yerine ahenk olabileceğini böylece açıkça göstermiştir.”
Ütopya’nın ekonomik sistemi sayesinde More; istifçilik, aç gözlülük, kişisel mülkiyet gibi günümüzün kilit özelliklerinin, toplumların refah içinde yaşayabilmeleri için gerekli olmadığını açığa çıkarmıştır. Ayrıca özel mülkiyeti ayrıcalıktan ziyade bir hak olarak gördüğü için, onun kaldırılmasının bireyleri tembel ve pasif kılan bir etki yaratmayacağını savunmuştur. Ütopya toplumunun ortak mülkiyet anlayışının verimlilik esasına dayandığını öne sürmüştür çünkü burada herkes bireysel çıkarlardan çok toplumun genel yararına hizmet etmektedir. Bu yüzden Ütopyalıların çalışma düzeni modern toplumlarınkine oranla daha anlamlıdır, zira çalışma saatlerinin aşırı artırılmasıyla gelecek üretim fazlalığına yer verilmemektedir.
Tüm bunlara ek olarak Ütopyalılar, toprak sevdalısı insanlar değildir ve şehirlerini etrafındaki toprakları içine alacak şekilde genişletmezler çünkü toprağı sahip olunacak bir mülkten ziyade işlenmesi gereken bir alan olarak değerlendirirler. Ütopya toplumunda tüm fertler şehirlerini ve yapılarını kurmak için verimlilik esasına göre hep birlikte çalışırlar. Bu toplumda, çalışanların çoğu çiftçidir ancak toplumun geneline faydalı olmak koşuluyla diğer meslekler de teşvik edilmektedir. Tüketim fazlası mallar ve yiyecekler çöpe atılmayıp komşu ülkelere dağıtılmaktadır. Böylece kişisel çıkardan ziyade toplumun geneli için beraber çalışarak Ütopyalılar gibi tüm toplumlar da ortak bir refah düzeyinden faydalanabilir.
More, sosyal sistem örneğiyle Ütopya’nın modern toplumların ırk veya sınıf ayrımından ziyade etik ve fırsat eşitliğine dayanarak tüm fertlerine faydalı olmasını ümit etmektedir. Tüm vatandaşların meziyete dayanan eşit eğitim hakkına sahip olduğu Ütopya toplumunda bunu açık biçimde göstermiştir. Ütopya toplumunun tüm fertlerine eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, her bir vatandaşa adil bir avantaj kazandırmaktadır. Çağdaş toplumların tersine, Ütopya toplumu finansal problemlerden dolayı eğitim alanında herhangi bir kısıtlama yoktur. Bununla birlikte, Ütopyalılar kendi kaderlerini çizme konusunda serbest olmakla birlikte ailelerinin veya anne babalarının meslek yada yaşam tercihlerinden tamamen bağımsız davranmakta özgürdür. Sosyal konumu, bireyin ahlakı ve yeteneklerine göre belirleyen More, tüm vatandaşlarının eşit fırsatlar dâhilinde aynı potansiyele sahip olan eşitlikçi bir toplum yaratmanın mümkün olduğunu göstermektedir.
Gerçek anlamda mükemmel bir toplum yaratmak, gerçeklerden ziyade sadece hayallerde mümkün olmuştur.
More’un açıkladığı gibi gerçek hayatta toplumda yozlaşmaya sebep olan tiranlık, yoksulluk, işsizlik, suç, adaletsizlik ve eşitsizlik gibi unsurları ortadan kaldırmak nihayetinde pek mümkün olmamıştır. Ütopya’da tasvir edilen mükemmel toplum modeli, More tarafından vatandaşların toplumlarının kusurlarını idrak etme ve insanlar arasındaki eşitliği teşvik etme ve yozlaşmayı azaltma gibi bir takım ilerlemeler için bir irdeleme çalışması olarak kullanılmıştır.
Yazar Ütopya’yı yazarken, hayali ütopya toplumunu kendi zamanının toplumuyla kıyaslayarak bir anlamda amacına ulaşmıştır. Aradan geçen 500 yıl boyunca Sir Thomas More’un ütopyası daima gündemdeki yerini korumayı başarmış ve toplumların ivme kazandıkları çeşitli dönemlerde toplum liderlerine örnek bir model olmayı sürdürmüştür. Thomas More adıyla özdeşleşen Ütopya ölümsüz bir eser olarak insanlık tarihine geçmiştir.
Plato ve Aristo’dan izler taşıyan “Ütopya” ile Sir Thomas More, Tommasso Campanella, Francis Bacon, Samuel Butler ve Voltaire gibi çok sayıda ünlü yazara ilham kaynağı olmayı başarmıştır. Günümüz edebiyatında ise ütopya ve onun olumsuzu olarak adlandırılan “distopya” türünü ortaya çıkarmıştır. Çağdaş edebiyat ve sinemada ütopya/distopya kurgusu bilimkurgu ile adeta iç içe girmiştir.
Katolik olan ve İngiltere Protestan Kilisesinin Roma Katolik Kilisesinden ayrılmasına şiddetle karşı çıkan Sir Thomas More hainlikle yargılanmış ve idam cezasına çarptırılarak 1535 yılında (kafası kesilerek) vahşice öldürülmüştür. Ölümünün ardından Roma Katolik Kilisesi tarafından Aziz ilan edilmiştir.
Hazırlayan: Cenk Tan | Kaynaklar: Extra News Feed, Britannica