Isaac Asimov, geleceğin dünyalarını ve toplumlarını tasvir ederken bilindik kolaycılıklara kaçmak yerine mümkün olduğunca kompleks ve girift yapılar ortaya koymayı yeğlemiştir. Bu durum, eserlerinin gerçekçiliğini arttıran önemli bir özelliktir. Söz gelimi, onun eserinde geçen herhangi bir gezegenin binlerce yıllık tarihi, kendisiyle özdeşleşmiş mimarisi, doğal koşulları, ticaret trafiği gibi ayrıntılı özellikleri bulunur. Bunun yanı sıra her gezegende mitolojileri, yaşam biçimleri, inanışları ve hatta gelenek-görenekleri bile birbirinden farklı halklar yaşar.
Yazarın ayrıntılara önem veren bu tarzı, karmaşıklığın içinde kendi doğallığını var etmiştir. Biz okuyucular, o gezegen ve üstündeki halk gerçekten de varmış gibi hissederiz. Dolayısıyla kendisinden aldığımız bu hisle kitaba çok daha bağlanır ve bizi çepeçevre sarmalamasına boyun eğeriz. Kurgunun, karakterlerin ve anlatım biçiminin yanı sıra her türde olduğu gibi bilimkurguda da mekan yaşamsal bir önem arz eder. Çünkü bir kurgu, aynı zamanda bir eylemler bütünlüğüdür ve her eylem bir mekanın kuşatıcılığına tutsaktır. Bugün gerek sinema gerekse edebiyat dâhilinde verilmiş onlarca unutulmaz eser, aynı zamanda yarattıkları mekanlarıyla da hafızalarda yer etmiştir.
İşte Solaria gezegeni de Asimov dehasının bir başka parıltısı olarak karşımıza çıkar.
Uzaycıların kurdukları son koloni gezegeni olan Solaria, önceleri Nexon’lular tarafından bir çeşit yazlık olarak kullanılmış ve daha sonraları bağımsızlığını ilan ederek elli dış dünyadan biri hâline gelmiştir. Solaria’ya ilk ayak basanlar da Nexon’lular olmuştur. Zaten Nexon, Solaria’ya çok yakın bir gezegendir ve aralarında sadece iki parsek mesafe vardır. Solaria, insanların yaşaması için çok uygun şartlara sahiptir ve zengin Nexon’luların ilgisini çekmesi de gecikmemiştir. Çünkü Nexon’luların kendi gezegenleri giderek kalabalıklaşmakta ve hayat standartları da düşmektedir. Nexon’un nüfusu iki milyona ulaşmak üzeredir. Nüfus fazla olduğu için de her ailenin sahip olabileceği robot sayısı düşürülmüştür. Hâl böyle olunca, zengin Nexonlular Solaria’da yazlık köşkler yaptırmaya başlar. Dahası, Solaria’dayken istedikleri gibi yaşama imkanına kavuşurlar. Büyük malikanelere yerleşir, hizmetlerinde diledikleri sayıda robot çalıştırırlar. Üstelik gezegen oldukça verimlidir ve iklimi de yumuşaktır.
Gel zaman git zaman sonra Solaria’da oturmak zenginler arasında bir nevi moda hâline dönüşür. Gezegene yerleşenler burada gitgide daha fazla kalmaya başlar ve sonunda da yaşamlarını tamamen burada geçirir olurlar. Solaria’da zamanla robot fabrikaları kurulur ve sonunda üretilen robotlar ihraç edilmeye başlanır. Bazı ileri gelenler, bu hızla devam edilirse Solaria’nın da Nexon kadar kalabalıklaşacağını öngörür. Bunu engellemek adına da gezegende sıkı bir nüfus kontrol uygulamasına gidilir. İlerleyen süreç içerisinde Solaria bağımsızlığını ilan etmeyi de başarır. Gezegenin öne çıkan karakteri ise hiç kuşkusuz destansı güzelliğiyle bilinen Gladia Delmarre‘dir.
Isaac Asimov’un Robot Serisi kitaplarından ikincisi olan The Naked Sun (Güneşin Tanrıları), tamamen Solaria’da geçen olayları konu alır. Yine Vakıf Serisi’nin Foundation and Earth (Vakıf ve Dünya) isimli kitabında da Solaria’ya ve Solarialılara değinen bir bölüm vardır. Özellikle Solarialıların sırra kadem basarcasına ortadan kayboluşunun cevabı Vakıf ve Dünya kitabında yer alır.
Tüm bu tarihi gerçekliklerin yanı sıra, belki de Solaria’yı en ilginç kılan şey sosyal yapısıdır. Bu büyük gezegende yalnızca yirmi bin insan yaşar. Öte yandan, gezegende her türlü işte kullanılmak üzere yapılmış 200 milyon pozitronik robot bulunur. İnsan başına on bin robotun düştüğü Solaria, dış dünyalar içinde en yüksek robot oranına sahip gezegendir. Kalabalık ve sıkışık Arz’ın aksine, Solaria’da nüfus kontrol altında tutulur, insanlar kendilerine ait geniş arazilerin ortasındaki malikanelerde yalnız yaşar ve gelişmiş üç boyutlu görüntüleme teknolojileri ile iletişim kurar. Arzlılar nasıl ki açık alandan korkuyorsa, Solarialılar da bir araya gelmekten çekinir. Gezegen sakinleri (doktorlar dâhil), zorunlu olmadıkça eşleri dışında kimseyle görüşmez, eşleriyle görüşmelerini ise mümkün olduğunca kısa tutar.
Sonuç olarak Solaria, hem tarihiyle hem sosyal yapısıyla hem de değişik kültürüyle Asimov zekâsının güzel bir kanıtıdır.