Edgar Rice Burroughs

Düş Makinesi: Edgar Rice Burroughs

Nice bilimkurgu ve fantastik yazarı gelip geçti. Bazıları aramızdan erken ayrılırken, bazıları da uzun seneler bizlere eser sunmaya devam etti. Bu türler zaman içinde düz bir çizgi olarak devam etmek yerine, dönem dönem farklı beğeni trendleri sonucu şekillenerek bugüne geldi. Bilimkurgu için konuşmak gerekirse; pulp edebiyat, altın çağ, yeni dalga ve modern çağ bu dönemler arasında sayılabilir. Bunlardan pulp edebiyat, 1920-1950 yıllarında popüler oldu.

Teknolojik gelişmelerin ve yükselen sanayinin ardından kâğıt üretimi kolaylaştı ve kâğıt hamuru önceki dönemlere nazaran ucuzladı. Bu ucuzlama basılı yayını hızlandırdı, dergiler çok yüksek cirolara ulaşmaya başladı. Yazarlar da bu dönemde ortaya çıkan popüler dergilere hikâyelerini ya da tefrika şeklinde romanlarını satarak geçinebildi. Dönemin adı da kullanılan kâğıt hamurundan ileri geliyordu. Edgar Rice Burroughs da bu dönemin önemli yazarlarından biriydi. Hem fantastik hem de bilimkurgu alanında ortaya öncü eserler çıkararak her iki edebi türde de derin izler bıraktı.

Edgar Rice Burroughs, 8 Eylül 1875’de Chicago’da doğdu. George Tyler Burroughs ve Mary Evaline Burroughs çiftinin dördüncü çocuğuydu. O dönemde sıklıkla rastlandığı üzere, aile kökenleri İngiltere’ye dayanıyordu. Burroughs çeşitli yerel okullarda eğitim gördükten sonra Massachusetts eyaletindeki Philips Akademisi’ne, ardından da Michigan Askeri Akademisi’ne yazıldı. 1895 yılında buradan mezun oldu ve West Point’de bulunan Birleşik Devletler Askeri Akademisi’nin giriş sınavına katılsa da başarı elde edemedi. Burası aynı zamanda Edgar Allan Poe‘nun da yaşını büyük göstererek girdiği yerdi.

1897 yılında kendisine kalp rahatsızlığı teşhisi konarak askerlikten terhis edildi. Bu dönemde geçim sıkıntısına düşen Burroughs, 1911 yılına kadar pek çok işte çalıştı. 1891’de kardeşinin çiftliğinde kovboy, 1899’da babasının pil fabrikasında işçi ve 1903 yılında da yine ailesinin maden arama şirketinde yönetici olarak çalıştı. Maden arama işi batınca demiryolunda iş buldu, ama 1904 yılında istifa ederek bu işten de ayrıldı.

1911’de ise önceki çalıştığı işlere nispeten daha küçük bir iş olan kalemtıraş satıcılığına başladı. O yıllarda gezici kalemtıraş makinesi işletmek ya da kalemtıraş satıcılığı yapmak rağbet gören bir işti. Ancak bu işin ne kendisine, ne 1903 yılında evlendiği çocukluk aşkı Emma Hulbert‘a, ne de aşklarının meyvesi olan iki çocuklarına yetmesi mümkündü. Yani çalışıyordu ama yine geçim sıkıntısı çekiyordu. Buna rağmen çok fazla boş zamanı oluyordu ve Burroughs da bu vakti dönemin popüler hikâye dergilerini okuyarak geçirmeye başladı. Fakat okuduğu hikâyeleri berbat buluyor, hiçbirini beğenmiyordu.

“…o dergilerde okuduğum gibi berbat hikâyeler yazmaları için insanlara para ödenseydi, ben de aynı derecede berbat hikâyeler yazabilirdim. Aslına bakarsanız daha önce hiç hikâye yazmamıştım ama orada okuduğum hikâyelerden daha eğlencelisini ve daha fazlasını yazabileceğime emindim.”

Ama ödüyorlardı, Burroughs bunu öğrendiğinde eline kalemi aldı ve işten arta kalan boş zamanlarını hikâye yazmaya ayırdı. Amacı sadece para kazanmak olduğundan, dergilere satabileceği popüler konularda hikâyeler yazmak istiyordu. Bu fikri buluşundan bir sene kadar sonra, Ekim 1912’de, Tarzan of the Apes ve Under the Moons of Mars adlı hikâyelerini yazdı. Bilindiği üzere bu iki hikâye, Tarzan ve Barsoom serilerinin başlangıcıydı. Şimdi sıra işlerini satabilmeye gelmişti. Under the Moons of Mars hikâyesini bundan dört ay sonra, 1913’ün Şubat-Temmuz ayları arasında The All-Story adlı bir dergide tefrika ettirdi. Sonuç müthişti, 400 dolarlık bir telif kazanmıştı. Bugünün parasıyla bu 10 bin dolara denk düşüyordu. Yine de tam zamanlı olarak yazarlık yapmak için şartları uygun bulmadı ve boş zamanlarında yazma alışkanlığını sürdürdü. Üç Barsoom, dört tane de Tarzan kitabını tamamlayıp sattığında artık kendinden emindi ve tam zamanlı yazarlık yolunda yürümeye karar verdi.

Barsoom serisi bir bilimkurguydu. Burroughs daha sonra bu seriye paralel olarak Amtor adlı bir seri de yazdı. Barsoom, kurgusal olarak Mars halkının kendi gezegenlerine verdikleri addı. Amtor ise aynı şekilde Venüslülerin Venüs’e koydukları isimdi. Burroughs, sırf para kazanabilmek için eserlerini uzattıkça uzatan yazarlardan değildi, dahası bilimkurgu ya da fantastik edebiyatta onun gibi detaylı evrenler yaratabilen pek fazla yazar da yoktu. O dönemde hikâyeler daha çok bir karakterin maceraları şeklinde yazılıyor, ama bu maceraların anlatıldığı dünyaların ayrıntısına girilmiyordu. Hikâyelerin dünyası sadece bir fondu, asıl olan maceraydı. Burroughs ise böyle düşünmüyordu.

Böylece para kazanmak için yazdığı kurgular, çok geçmeden edebi anlamda da değerli oldu. Gerek mitolojide gerekse de dönemin komplo teorilerinde çok popüler olan kayıp ada kurgusunu Caspak serisinde işledi. Boş Dünya Teorisi olarak adlandırılan ve Dünya’nın içi boş olduğu varsayımına dayanan teoriye sırtını yaslayan ve Dünya’nın merkezine yolculuğu konu edinen Pellucidar adlı bir seri de kaleme aldı. Anlatılarını genel olarak seri şeklinde yazıyor, okura geniş bir evren sunuyordu. Bunların yanı sıra tarihi aşk romanları da kaleme aldı. Öldüğünde arkasında çeşitli türlerde yazılmış 80 roman bıraktı. Yazdıklarını çoğunlukla The All-Story ve The Argosy dergilerinde yayımladı.

Bütün bunların arasında şüphesiz en ünlü eseri Tarzan’dı. Hepimiz Tarzan’ı filmlerinden ya da Disney tarafından yapılmış animasyonlardan biliriz. Ancak Tarzan ilk başta Edgar Rice Burroughs’un yazdığı bir macera romanı kahramanıydı. Seri ilk yayımlanmaya başlandığı andan itibaren edebiyat dünyasına bomba gibi düşüp kültürel bir sansasyona dönüştü. Burroughs ise karaktere duyulan ilgiden ticari olarak da yararlanmak istiyordu. Aynı anda piyasaya çizgi romandan sinema yapımlarına, çizgi filmlerden kitaplara kadar pek çok versiyonu sürüldü. Hepsi de çok sattı, insanlar Tarzan ile ilgili her şeyi almak istiyordu. Burroughs ölene kadar 27 Tarzan filmi çekildi ve yazar bunlardan 2 milyon dolar kazandı. Yaşarken eserinin film uyarlamasından en çok kazanan yazar unvanına sahipti.

Ölüm onu 8 Mart 1950’de, Encino, Kaliforniya’da buldu. Artık yetmiş beş yaşında olan yazar, pek çok rahatsızlıktan mustaripti. O gün bir kalp krizi geçirdi ve kurtarılamadı. Cenazesi ise eserinden ilhamla Tarzana adı verilen bir tesise defnedildi.

Hazırlayan: Emrecan Doğan

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

yorungede dans

Bilimkurgu Kulübü, Yörüngede Dans’ı Sunar

Kadın yazarlardan bilimkurguya güçlü bir dokunuş! Bilimkurgu Kulübü‘nün dördüncü öykü kitabı Yörüngede Dans, Eksik Parça Yayınları etiketiyle okurla …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin