“…1950’de oldukça yoksul olduğumdan, ihtiyacım olan büroyu tutamıyordum. Bir öğle üzeri UCLA kampüsünde dolaşırken, aşağıdan gelen daktilo sesleri duydum ve araştırmaya gittim. Mutlu bir çığlıkla orasının, bir insanın yarım saatini on pensten kiraladığı daktiloyla, düzgün bir büroya ihtiyacı olmadan, oturup yazabileceği bir kiralık daktilo yazma odası olduğunu gördüm. Oturdum ve üç saat sonra, önceleri kısa diye başladığım akşama doğru çılgınca büyüyen bir düşüncenin beni sardığını fark ettim. Fikir o derece heyecan vericiydi ki, akşam olduğunda kütüphane bodrumundan ayrılarak otobüse binip gerçeğe; yani evime, eşime, henüz bebek olan kızıma gitmek bile bana zor gelmişti.
Size, günlerce, o kiralık makineye saldırarak, bozuk paraları atıp, çıldırmış bir şempanze gibi tuşlara vurarak, yukarı koşup yeniden bozuk paralar getirerek, içeri girip kitap raflarına koşarak, kitapları çekip sayfaları çevirerek, dünyanın en güzel poleni olan ve insanda edebi alerji yaratan kitap tozunu içime çekerek, sonra kıpkırmızı bir halde tekrar aşağıya koşarak, bir sözü orada, bir başkasını şurada bulup filizlenen efsanemin içine yerleştirerek yaşadığımın ne kadar heyecanlı bir macera olduğunu anlatamam. Tıpkı Melville’in kahramanı gibi, çılgınlığın çılgınlaştırdığı biriydim. Durmamın imkanı yoktu. Ben Fahrenheit 451’i yazmadım, o beni yazdı.”
22 Ağustos 1920 yılında Illinois, Waukegan’da dünyaya gelen Ray Douglas Bradbury, Leonard Spaulding Bradbury ve Esther Marie Moberg Bradbury çiftinin üçüncü oğullarıdır. Ailesi, ona Douglas ismini, aktör Douglas Fairbanks’ın anısına vermiştir. İsminin ününden yararlanmaya kalkmamış, gözü yükseklerde olmamıştır. Bunun yerine, hayaller krallığında bir daktilo başında bulmuştur kendini. Bir roman yazarı, oyun yazarı, öğretmen, şair ve öngörülü biri olan Bradbury, Amerika’nın en yaratıcı dahilerinden biri olarak tanınır. Çocukluğunu, Wukegan’da güle oynaya ailesi ile birlikte geçirir. Bu yıllar, Bradbury’nin yazarlığının ve hikayelerinin temellerinin atıldığı dönemler olur.
1920’lerin Waukegan’ı, Bradbury’nin kurgu eserlerinde Greentown, Illinois’e dönüşür. Greentown, yuvanın ve güvenliğin simgesidir; sık sık, birbiriyle çelişen fantezi ve korku öykülerine arka plan sağlar. Greentown’da, Bradbury’nin en sevdiği amcasının kanatları çıkar, doğaüstü güçlerini örtbas edebileceği eğlencelere katılır; büyük babası ve büyük annesi Charles Dickens’a bir oda ve masa kiralar. 1926 ve 1933 yılları arasındaki dönemde Bradbury ailesi, bir Waukegan’a bir Tucson’a taşınıp durur. Genç Ray, 1931 yılında, kendi hikayelerini bir kasap kağıdı üzerine yazmaya başlar. Bradbury ailesi, 1934 yılında Californiya, Los Angeles’a taşındı. Genç yaşlardaki Bradbury, ünlüleri görebilmek için kaykayıyla sık sık Hollywood’a gider. Burada, özel efekt ustası Ray Harryhausen ve radyo yıldızı George Burns gibi yetenekli ve yaratıcı insanlarla arkadaşlık kurar.
Bradbury’e yazar olarak ilk maaşını veren kişi de Burns olur. İlk ödemesini, Burns & Allen Show’a bir espri hazırladığı için alır. Los Angeles Lisesi’nde okur. Drama kulübünde aktif olarak rol alırken bir aktör olmayı planlar. Fakat öğretmenlerinden ikisi, Bradbury’de çok daha fazlası olduğunu fark eder ve onu bir yazar olması konusunda cesaretlendirirler. Snow Longley House şiir, Jeannet Johnson ise öyküler yazmayı öğretir Bradbury’e. Altmış yıl kadar bir süre sonra, bu iki kadının etkileri Bradbury’nin eserlerinde görülecektir.
Bradbury, liseye devam ederken bir yazar olmak konusunda ciddi düşünmeye başlar. Fanzin ve dergilere yazılar gönderir ve Los Angeles Bilim Kurgu Derneği’ne katılır. Okulda notlarını yükseltir ve Şiir Kulübü’ne girer. Bradbury’nin eğitimi, resmi anlamda, 1938 yılında liseden mezun olmasıyla son bulur. Fakat kendini eğitmeyi hiç bırakmaz. Her gün Los Angeles’in sokak köşelerinde gazete satar, geceleri ise kütüphanede geçirir. Gazetelerin yayımlanma saatlerinde de zamanını daktilo başında geçirir. Yayımlanan ilk öyküsü Hollerbochen’s Dilemma, 1938 yılında amatör bir dergi olan Imagination!’da yer bulur. 1941 yılında Super Science Stories’de yayımlanan Pendulum adlı öyküsü, kendisine para getiren ilk metni olur.
Bradbury, yazarlık yeteneğini geliştirirken, kendisine rehber olmaları için dönemin sağlam yazarlarını takip eder. Bu yıllarda, Henry Kuttner, Leigh Brackett, Robert Heinlein ve Henry Hasse gibi isimler onun kılavuzu olur. En sonunda, 1942’de kendine özgü üslubunu keşfettiği The Lake adlı öyküsünü yazar. Bir sonraki yıl, gazete satmayı bırakır ve tam zamanlı olarak yazmaya başlar. 1945 yılında, The Big Black and White Game adlı öyküsü En İyi Amerikan Öyküsü seçilir. Aynı yıl Los Angeles Müzesi‘ne kızılderili maskesi toplamak için Meksika’ya seyahat eder.
1946 yılında, gelecekteki eşi Marguerite “Maggie” McClure ile tanışır. George Washigton Lisesi (1941) ve Kaliforniya Üniversitesi mezunu olan Maggie, tanıştıklarında bir kitapçı dükkanında yazman olarak çalışıyordur. Ray ve Maggie, 27 Eylül 1947’de Los Angeles’taki Good Shepherd Kilisesi’nde evlenirler. Ray Harryhausen da sağdıçları olur. Aynı yıl, öykülerinden oluşan Dark Carnival adlı seçkisi yayımlanır. Bradbury’nin dört kızından ilki, Susan, 1949 yılında doğar. Susan’ın kardeşleri Ramona, Bettina ve Alexandra sırası ile 1951, 1955 ve 1958 yıllarında doğarlar.
1950 yılında The Martian Chronicles adlı eserinin yayımlanması ile Bradbury’nin önemli bir bilimkurgu yazarı olduğu tescillenir. Kitapta, insanların Mars’ı kolonileştirmeye çalışmaları, kolonileştirme faaliyetlerinin Marslılar üzerindeki etkileri ve kolonicilerin Dünya’da gerçekleşen büyük nükleer savaşa tepkileri anlatılmaktadır. Bir bilimkurgu eseri olduğu kadar bir sosyal eleştiri de olan The Martian Chronicles, Amerika’nın 1950’lerin başlarındaki endişelerini yansıtmaktadır: nükleer savaş tehdidi, daha basit bir yaşam arzusu, ırkçılık ve sansüre karşı tepkiler ve dış politik güçlerle ilgili korkular.
Bradbury’nin ünlü bir diğer eseri Fahrenheit 451, 1953 yılında yayımlanır. Kitap, yazılı eserleri yasaklayan totaliter bir yönetimin hüküm sürdüğü bir geleceği konu edinmektedir. Guy Montag, profesyonel kitap yakıcılığı işini sevmektedir. Fakat bir zamanlar kitapların yasal olduğu ve insanların korku ile yaşamadığını öğrendikten sonra görevini sorgulamaya başlar. Yok etmesi gereken kitapları çalmaya başlar ve onu eğitmeyi kabul eden bir profesör ile tanışır. Çaldığı anlaşılınca, hayatını kurtarmaya çalışacaktır.
Fahrenheit 451, aralarında O.Henry Anısal Ödülü, Benjamin Franklin Ödülü (1954), Havacılık ve Uzay Yazarlığı Derneği, Bir Amerikan Dergisi’ndeki En İyi Uzay Makalesi Ödülü (1967), Dünya Fantezi Yaşam Boyu Başarı Ödülü ve Amerika Bilim Kurgu Yazarları Büyük Usta Ödülü’nün de bulunduğu sayısız onur ve ödül kazanmıştır. Ayrıca, Bradbury’nin eserleri En iyi Amerikan Öyküleri Seçkisi‘ne 1946, 1948 ve 1952 yıllarında eklenmiştir. Bradbury’nin belki de kazandığı en olağan dışı onur ödülü, Apollo astronotlarından birinin, Ay’daki bir kratere, Dandelion Wine (Karahindiba Şarabı) adlı eserine ithafen Dandelion ismini vermesidir.
Bradbury’nin hayatı boyunca sinemaya karşı duyduğu sevgi, Hollywood yapımlarına katılmasına ön ayak olmuştur. Bu yapımlar arasında: The Beast from 20,000 Fathoms (The Fog Horn adlı öyküsünün bir uyarlaması), Something Wicked This Way Comes (roman uyarlaması) ve yönetmen John Huston’un Moby Dick filmi sayılabilir. Ayrıca Bradbury’nin, uçmanın tarihi ile ilgili canlandırma filmi Icarus Montgolfier Wright, bir akademi ödülüne layık görülür. Bradbury’nin hikayelerini televizyona uyarlamak için çokça girişimde bulunulur. Bunlar arasında övgüye layık olanları sayacak olursak, Alfred Hitchcock Presents, The Twilight Zone ve Bradbury’nin Emmy ödüllü televizyon oyunu The Halloween Tree anılabilir. Tabii tüm uyarlamalar da başarılı değildir. Örneğin Bradbury, 1979 yılında yayımlanan Martian Chronicles’ın kısa dizi uyarlamasını görünce hayal kırıklığına uğramıştır.
Bradbury, kontrolü ele almak için kablolu televizyon alanına geçer ve kendi dizisini üretir: Ray Bradbury Theatre, 1986’dan 1992’ye kadar sürer. Bu sayede kendi öykülerini televizyona aktarabilmiş olur. Bradbury, televizyon dizileri, romanlar, öyküler, oyunlar ve radyo tiyatroları üretirken, bir yandan da oyun, şiir ve yazılarını seçki haline getirip yayımlamaya devam eder.
Ayrıca çeşitli sosyal alanlarda, eğitim ve eğlence ile ilgili projelerde fikir danışmanlığı yapar. 1964’te yapılan New York Dünya Fuarı’nda ABD Standı’nın konsept ve betiğini hazırlamıştır. Disney’in EPCOT parkında Spaceship Earth, Paris’teki ve Anaheim’deki Disneyland parklarında Orbitron projelerine destek sağladı. Jon Jerde Partnership’te yaratıcı danışman olarak bulunur ve trend belirleyici mağaza ve eğlence plazaları oluşturulmasına yardım eder. (Los Angeles’taki Glendale Galleria ve San Diego’daki Horton Plaza gibi.) Bu yenilikçi alışveriş merkezleri, (taklitçileri de tabii) Bradbury’nin köy plazası fikrinin şehir yaşamındaki halini yansıtır.
YAZARIN TÜRKÇEYE ÇEVRİLMİŞ ESERLERİ
Ateş ve Buz | Nisan Yayınları |
Cadılar Bayramı Ağacı | İthaki Yayınları |
Deliler Mezarlığı | Nisan Yayınları |
Dinozor Öyküleri | İthaki Yayınları |
Eve Dönüş | İthaki Yayınları |
Fahrenheit 451 | Baskan, Epsilon, İthaki |
Gümüş Çekirgeler (Mars Yıllıkları) | Baskan, İthaki |
Güneşin Altın Elmaları | İthaki Yayınları |
Karahindiba Şarabı | İthaki Yayınları |
Resimli Adam | Yılmaz, İthaki |
Papa ile Papağan | Yılmaz Yayınları |
Son Yaya | Nisan Yayınları |
Sonbahar Ülkesi | İthaki Yayınları |
Şimdi ve Daima | İthaki Yayınları |
Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana | İthaki Yayınları |
Yakma Zevki | İthaki Yayınları |
Yazın Sanatı ve Yaratıcı Yazarlık | 6:45 Yayınları |
Hazırlayan: Burak Avcı