70 yaşında hayatını kaybeden Vonda N. McIntyre, 1970’lerin başında Ursula K. Le Guin, Joanna Russ ve Samuel Delany gibi hümanist yazarlardan ilham alan isimlerin başında geliyordu. Düşyılanı (Dreamsnake, 1978) ile Nebula ödülünü kazanan ikinci, en iyi roman dalında Hugo ödülünü kazanan üçüncü kadın oldu. Düşyılanı, iyileştirici zehir verme yeteneğine sahip genç bir şifacı olan Snake’in hikâyesini anlatıyordu. Snake, genetik olarak değiştirilmiş yılanları kullanarak hastalara yardım ediyordu; tedavi edilemez durumda olan hastalarda ise devreye üçüncü bir yılan olan rüya yılanı giriyordu. Ancak bir güven hatası, rüya yılanının ölümüne yol açıyor ve bu durum da Snake’in bir şifacı olarak işini zorlaştırıyordu. Snake’in yeni bir düş yılanı bulma yolculuğu boyunca roman, çeşitli toplulukların kişiler arası ilişkilerini (her zaman geleneksel olmayan), çocuk istismarını, doğurganlık kontrolünü ve iyileştirdiği insanlar tarafından neredeyse ölüm kadar korkulan Snake üzerindeki duygusal etkiyi araştırıyordu.
McIntyre, belirli bir deniz yaratığının etini yediği takdirde ölümsüz olacağına inanan Güneş Kralı’nın hikâyesini anlattığı alternatif tarih macerası Ay ve Güneş (The Moon and the Sun, 1997) ile en iyi roman dalında (George RR Martin’in Taht Oyunları’nı geçerek) ikinci kez Nebula kazandı. Kaşif Yves de la Croix tarafından yakalanan Sherzad bir canavar değil, zeki bir deniz kadınıydı. De la Croix’nın kız kardeşi Marie-Josèphe’i büyüleyen Sherzad, tutsaklıktan kurtulmak için her şeye meydan okuyordu. Kitap, 2014 yılında Pierce Brosnan ve William Hurt’ün de rol aldığı The King’s Daughter adıyla filme çekildi, ne var ki film çeşitli gecikmeler nedeniyle ancak 2022’de yayımlanabildi.
Vonda, Louisville, Kentucky’de Vonda (kızlık soyadı Keith) ve Harrell Neel McIntyre’ın kızı olarak dünyaya geldi. Aile düzenli olarak taşındığı için Vonda’nın çoçukluğu Nahant (Massachusetts), Syracuse (New York), Rockville (Maryland) ve Lahey’de geçti. Sonunda ailesi, 1961’de Bellevue, Washington’a yerleşti. Seattle’da okudu ve Washington Üniversitesi’ne devam etti, biyoloji alanında lisans derecesi aldı. Ancak 1971’de, genetik alanındaki doktorasının yarısına gelmişken yazarlığa başlamak için eğitimini bıraktı. Bilimkurgu okuyarak büyüyen McIntyre, onlu yaşlarının ortalarında en sevdiği TV dizileri olan The Man From UNCLE ve Star Trek‘e dayalı senaryolar yazdı. İlk kısa öykülerini 1969’da sattı ve ertesi yılın yazında, eğitmenlerinden birinin Russ olduğu Pennsylvania’daki Clarion State College’daki Clarion yazarlar atölyesine katıldı.
Bu deneyiminden ilham alan McIntyre, Clarion yazarlar atölyesinin kurucusu Robin Scott Wilson’ın girişimiyle Seattle’da Clarion West yazarlar atölyesini kurdu ve üç yıl boyunca (1971-73) Le Guin’in de eğitmenleri arasında yer aldığı bu atölyenin yürütülmesine yardım etti. McIntyre, uzunca bir süre Le Guin’in Oregon’daki izole kulübesinde yaşadı ve burada ilk romanı The Exile Waiting’i (1975) yazdı. Roman, uzak gelecekteki distopik dünyanın toplumundan kaçmaya çalışan genç bir kadın hırsızı konu alıyordu. “Of Mist, and Grass, and Sand” adlı kısa öyküsü, 1972 yılında Clarion West’in rastgele seçtiği pastoral ve teknolojik kelimelerine dayalı öykü yazma ödevinden çıktı. Bu öykü, Nebula kısa öykü ödülünü kazandı ve Düşyılanı’nın açılış bölümü oldu. Ödüle aday gösterilen Wings, The Mountains of Sunset, The Mountains of Dawn, Aztecs (Superluminal romanı) ve Fireflood da dâhil olmak üzere ilk kısa öykülerinin en iyileri 1979’da Fireflood and Other Stories derlemesinde toplandı.
Star Trek evreninde geçen bir roman yazması için davet edilen McIntyre, 18 yaşındayken yazdığı ve dizinin yayından kaldırılmasından kısa süre önce teslim ettiği bir senaryodan yola çıkarak The Entropy Effect‘i (1981) kaleme aldı. Bunu Star Trek II: The Wrath of Khan (1982), Star Trek III: The Search for Spock (1984) ve Star Trek IV: The Voyage Home (1986) filmlerinin romanlaştırılması izledi. Bir başka orijinal roman olan Enterprise: The First Adventureve (1986), New York Times çok satanlar listesine girmeyi başardı. McIntyre’ın Star Trek evrenine bazı unutulmaz katkıları da oldu. Örneğin, Mr Sulu’ya Hikaru ve Kirk’ün annesine de Winona adını kendisi verdi. Ayrıca The Crystal Star (1994) adlı bir Star Wars romanı da yazdı. Yine bu dönemde Starfarer serisini kaleme almaya başladı. Starfarers (1989), Transition (1991), Metaphase (1992) ve Nautilus (1994) romanlarından oluşan seri, insanlığın evrene yayılması ve yabancı bir türle ilk temas kurması etrafında gelişen olayları konu alıyordu. 1994 yılında McIntyre, Amblin Entertainment ve Universal Studios tarafından desteklenen “Chesterfield Writer’s Film Project” atölyesi bursunu kabul etti. Bir yıl boyunca Los Angeles’ta yaşadı ve iki senaryoya yoğunlaştı. Ayrıca yörüngedeki bir araştırma istasyonunda yaşamak üzere gönderilen yetim bir kızı anlattığı 1986 tarihli genç yetişkin romanı Barbary‘nin senaryo uyarlamaları üzerinde de çalıştı.
Ağırlıklı olarak fantastik ve bilimkurgu yazarlarından oluşan bir grubun yeni kitaplar yayımlamak için kurduğu ve şu anda kadrosunda elli beş yazar bulunan yayıncılık kooperatifi Book View Café‘nin kurucu ortaklarından biriydi. Üretimlerine devam ettiği 2019’un şubat ayında McIntyre’a pankreas kanseri teşhisi kondu. Her şeye rağmen Antik Girit’te geçen yeni romanı Curve of the World üzerindeki çalışmalarını sürdürdü ve ölümünden kısa bir süre önce romanı tamamlamayı başardı. Geride anne ve babası ile küçük kız kardeşi Carolyn’i bırakarak 1 Nisan 2019’da hayata veda etti.