Roman, öykü ve senaryo yazarı Richard Burton Matheson, günlük olaylara korku öğeleri katarak Amerikan doğaüstü yazınında bir devrim yaptı. Matheson, 1926’da Norveçli göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ebeveynleri onu yazmaya teşvik etmedi ama Matheson 7 yaşında şiirler ve kısa hikayeler yazmaya başladı. Brooklyn’de geçen çocukluğunun ardından, 1943’te Brooklyn Teknik Lisesi’nden mezun oldu. II. Dünya Savaşı’nda Amerikan ordusunda görev yaptı. Bu deneyimini daha sonra “The Beardless Warriors” romanında kullandı.
Profesyonel bir yazar olarak kariyeri, Missouri Üniversitesi’nden gazetecilik diploması almasından sonra başladı. Gazeteci olarak iş bulamayan Matheson, o zamanlar iyi sattığı için bilimkurgu hikayeleri yazmaya başladı. Ancak o zamanki hikayeleri türün tanımını tam olarak karşılamıyordu. Öyküleri, gerçek bilimkurguda alışılagelen rasyonel ve bilimsel açıklamalardan yoksundu. Fantastik kurgudaki başkahramanların aksine, Matheson’un anakarakterleri, korkunun; tanıdık ve huzurlu gerçeklik kisvesi altında gizlendiğini keşfeden sıradan insanlardı. Matheson’un öyküleri, o zamana kadar dehşet unsuru olarak efsanevi tanrıları kullanan 1920’ler ve 1930’ların yazarı H. P. Lovecraft’ın etkisinin hakim olduğu Amerikan kurgusunda bir dönüm noktası olarak kabul edildi.
Şubat 1950’de Matheson ilk hikayesini sattı. “Born of Man and Woman” adlı hikaye, bodruma zincirlenmiş mutant bir çocuğu anlatıyordu. Matheson “I Am Legend” (Ben, Efsane) romanında da bu kapana kısılmış kahraman fikrini incelikle işledi. Dünyayı vampirlerden temizlemeyi görev edinmiş bir Californialı olan kahraman, yine Matheson’un kısa hikayelerindeki kararlı erkek karakterleri andırıyordu. Romandaki banliyö sahneleri de Matheson’un kısa öykülerinden aktardığı bir diğer özellikti. Roman korkudan çok bilimkurgu türüne yakındı, çünkü Matheson bu vampir vebası için çok sağlam olmasa da bilimsel bir açıklama sunuyordu. Romanın yayımlanmasıyla Matheson bir bilimkurgu yazarı olarak ününü pekiştirdi.
Matheson’un bir sonraki romanı “The Shrinking Man” muazzam bir eleştirel övgü topladı. I Am Legend’den 2 yıl sonra yayımlanan roman, 1950’lerin diğer bilimkurgu romanları gibi Senatör Joseph McCarthy döneminin yaygın paranoyasından izler taşıyordu. Bu eserde de başkahraman Scott Carey, inanması güç bir bilimsel ilerleme sonucunda düşman bir dünyada sıkışıp kalan sıradan, kusurlu bir adamdı. Cinselliğin ölüm ve tiksintiyle ilişkisi, Matheson’un önceki hikayelerinin birçoğunda da açıkça görülmekteydi. The Shrinking Man, insanın bir yabancı yaratığa evrilişinin tasviri olarak yorumlanabilir; bu roman bir alegoriye yaklaşır. I Am Legend ve The Shrinking Man, barındırdığı birçok yeniliğin yanı sıra, 1950’lerdeki popüler bilimkurgu romanlarının alışılagelmiş mutlu sonları konusunda da ayrıksı yerlerini koruyordu.
Matheson 1960’larda, Edgar Allan Poe’nun eserlerinden uyarlanan bir dizi filmin senaryosunu yazdı. “Usher Evi’nin Düşüşü” gibi öykülerin serbest adaptasyonunda dehşeti azar azar yükseltti. Matheson’un senaryoları, en iyi öyküleriyle aynı temayı paylaştığında en güçlüsüdür: “Zulüm”.
Matheson’un ilk iki romanı serbest birer bilimkurgu romanı olarak sınıflandırılsa da, sonraki romanlarının çoğu daha ziyade doğaüstü fanteziler olarak tanımlanabilir. “Bid Time Return” zamanda yolculuk motifini romantik bir aşk hikayesiyle harmanlar. Bu romanda Matheson, bilimsel açıklamaları bir yana bırakır; başkahraman öylece 19. yüzyıla geri dönüverir. Bir sonraki romanı “What Dreams May Come“, bir diğer fantastik aşk hikayesidir. Kahramanının öteki dünyada karısıyla yeniden bir araya gelme teşebbüsü ile eser, Orpheus ve Eurydice efsanesini andırır. Bir diğer romanı “Earthbound” ise Matheson’un 12 yaşındayken yazdığı psikolojik türde bir hayalet hikayesinin düzenlenmiş versiyonudur.
Yazar, 23 Haziran 2013’te Los Angeles, California’daki evinde 87 yaşında yaşama veda etti.