Mayaların 1000 yıl önce, kireçtaşından kurdukları görkemli şehirlerini terk etme nedenlerine dair teoriler giderek belirginlik kazanıyor. İspanyol işgalcileri 1517’de Orta Amerika’ya giderken amaçları oradaki Maya medeniyetini yerle bir etmekti. Ama oraya vardıklarında Mayaları zaten o halde bulmuşlardı. Antik dünyanın en ileri toplumlarından biri olan Mayaların kireçtaşından yaptıkları dev binalar terk edilmiş, ormanın bir parçası haline gelmişlerdi. Maya medeniyetinin nasıl sona erdiği sorusu tarihte en uzun süre esrarını koruyan olaylardan biri olmuştur. Mayalar Avrupalılara karşı uzun süre direnmiş, ama İspanyollar yerleşmek üzere vardıklarında, bölgenin simgesi haline gelen piramitleri inşa eden siyasi ve ekonomik gücü yaratmış olan iki milyonluk bir toplum ortadan kalkmıştı.
Mayalar ilk yerleşim alanlarını M.Ö. bin yıllarında kurmuş, MS 600’lü yıllarda ise medeniyetleri doruğa ulaşmıştı. Maya şehirleri Meksika’nın Yucatan yarımadası, Belize ve Guatemala’da yoğunlaşmıştı. Arkeologlar buralarda binlerce yerleşim yeri buldu. Bölgedeki yoğun tropik ormanın derinliklerinde de hala keşfedilmemiş yerler olduğu tahmin ediliyor. 200 yıl süren ciddi arkeolojik incelemenin ardından Mayaların sanat ve mimarlık alanında oldukça gelişkin olduğu biliniyor. Piramit ve tapınaklarını gezegenlerin konumuna, matematik ve astronomi bilgilerine dayanarak inşa ettiler. Yazı yazmak içinse Maya hiyeroglifleri olarak da bilinen Mezoamerika alfabesini kullanıyorlardı. Yüzyıllar boyunca devam eden refah ve hakimiyetin ardından 850’li yıllardan itibaren Mayalar görkemli şehirlerini terk etmeye başladı. 200 yıl içinde, ufak tefek kalıntıların dışında bu medeniyet çökmüştü artık.
Fakat arkeologlar hala bu çöküşün nedeni konusunda anlaşamıyor. Belki de Roma İmparatorluğu’nda olduğu gibi burada da birden fazla neden olabilir. Ancak bazı uzmanlar bu çöküşün biçiminin büyük bir felakete işaret ettiğini belirtiyor. Maya medeniyetinin yıkılması konusunda birçok teori ileri sürülüyor: İşgal, iç savaş, ticaret yollarının çökmesi vb. Ama Orta Amerika’nın o dönemlerdeki iklimine dair ipuçları 1990’larda bir araya getirildiğinde, asıl sorunun bir dönem kendisini gösteren ciddi iklim değişikliğinde yattığı sonucuna varıldı.
Bu medeniyetin geliştiği 250-800 yılları arasında bölgenin bol yağış aldığı, mahsulün iyi olduğu, şehirlerin büyüdüğü biliniyor. İklime dair veriler ise mağara oluşumlarının incelenmesiyle elde ediliyor. Fakat bu göstergeler 820’lerden sonra bölgenin 95 yıl süren bir kuraklık dönemine girdiğine işaret ediyor. Kuraklık saptamasının ardından araştırmacılar Mayaların çöküşü ile iklim arasında bağlantı kurdu. Gerçekten de iki dönem örtüşüyordu. Ama Maya kentlerindeki kuraklığa bağlı gerileme çoğu kent için doğru olsa da hepsi açısından geçerli değildi. Güneyde, bugünkü Guatemala ve Belize bölgelerinde çöküş yaşanırken Yucatan bölgesindeki kentler gelişiyordu. Bugün dünyanın “Yedi Yeni Harikası”ndan biri olarak kabul edilen Chichen Itza bunlardan biriydi.
Araştırmacılar bu kuzey-güney farkı için çeşitli açıklamalar getirmiş, ama hiçbiri kabul görmemişti. Ancak yeni bir keşif bu sırrı çözmeye yardımcı oldu. Mayalardan yazılı belgeler neredeyse hiç kalmamıştı. Zira, Katolik rahiplerin emri üzerine İspanyollar bunların hepsini yakmıştı. Ama kayalara kazınmış halde takvim kayıtları vardı. Kuzey kentlerinin 9. yüzyıldaki kuraklıktan sağlam çıktığını gösteren de bunlardı. Fakat 2015’te yayımlanan bir araştırmada diğer verilerin yanı sıra radyo-karbon tarihleme yöntemine de başvuruldu. Buradan elde edilen bilgiler kuzey şehirlerinin ne zaman yıkıldığına dair daha net bilgi içeriyordu.
Daha önce inanılanın tersine kuzey de kuraklıktan etkilenmiş, hatta iki gerileme dönemi yaşamıştı. Chichen Itza 10. yüzyıl ortalarına kadar canlılığını korumuştu. Ama 1000 ve 1075 dönemi arasında, şehirdeki taş ve kereste işleme işlemlerinin yarıya düştüğünü gösteren veriler ikinci bir gerileme dönemine işaret ediyordu. 11. yüzyıldaki bu gerileme de aşırı kuraklığa bağlanmıştı. Ve bu kuraklık son 2000 yılın en kötüsüydü. Kısacası Mayapan şehri gibi 13-15. yüzyıla kadar ayakta kalan istisnalar olsa da Maya medeniyet olarak son nefesini 11. yüzyılda vermişti.
Bütün büyük medeniyetler gibi Mayaların da ekonomik gücü esas olarak tarım ürünlerine bağlıydı. Kuraklık nedeniyle bu ürünler her yıl sınırlanınca Mayalar siyasi gücünü yitirdi ve sonunda toplum çözüldü. Kuraklık nedeniyle azalan kaynakların paylaşımı sorunu, sosyal ve siyasal alanda istikrarsızlığa, şehirler arası çatışmalara ve savaşlara yol açmış olabilir. Başka bir teoriye göre ise Mayaların milyonlarca nüfusu beslemek için yüzlerce kilometrelik sulama kanalları açması, ormanlık alanları tarım amacıyla kesmesi şeklinde çevreye yaptığı müdahalelerin de iklim değişikliğinin etkilerini daha da ağırlaştırmış ve çöküşe katkıda bulunmuş olabilir.
Nüfusun büyük ölçüde artmış olması da aynı şekilde kuraklığın ve besin yetersizliğinin etkilerini artırıp, kuraklığa direnci zayıflatmış olabilir. 1050’lerden itibaren Mayalar iç kesimlere kurulmuş şehirlerini terk edip Karayip kıyılarına veya farklı su kaynaklarına ulaşmak için yollara düşmüştü. Arkeologlar göl diplerinde buldukları insan kemiklerinin, yağmur duasına çıkmış Mayaların tanrılara sunduğu kurbanlar olduğuna inanıyor.
Kaynak: BBC