apollo11

Amerikan Halkı, Apollo Ay Programını Destekliyor muydu?

Eğer geriye dönüp NASA’nın Apollo Ay görevlerinin halk arasında gördüğü desteğin zaman içinde değişimini düşünecek olursanız, sanki halkın bu görevleri her zaman can-ı gönülden desteklediği yanılgısına düşebilirsiniz. Halbuki NASA, Ay’a gidene kadar (hatta gittikten sonra bile) halkın bu görevlere desteği inanılmaz düşük seviyelerdeydi: 1961 yılında Gallup tarafından yapılan bir ankete göre, John F. Kennedy bu projeyi gümbür gümbür bir konuşma ile ilan ettiğinde Amerikan halkının sadece %33’ü Ay görevlerini destekliyordu.1 Kıyas olması bakımından, ABD Başkanı Kennedy’nin halk arasındaki destek oranları 1961 boyunca %75 civarındaydı.2

Evet, Amerikan halkının 3’te 2’si, Amerika’nın Ay’a gitme çabasının boş bir uğraş olduğunu düşünüyordu.3 Bunun en büyük nedeni, Amerika’nın Apollo görevlerinin ilk 5 yılında her bir vatandaşın cebinden yılda 225 dolar (veya bugünün parasıyla 2300 küsur dolar) çıkmasını gerektirmesiydi. Her bir yıl! Sokaktaki vatandaş, “Niye Ay’a gidiyoruz ki? Böyle bir şey yapmak için tek bir neden bile göremiyorum!” diyordu.

Çift Taraflı NASA Karşıtlığı!

Bu, Ay görevlerinin tarihiyle ilgili olarak pek sık duyduğumuz bir şey değildir. Daha ziyade bu görevler, günümüzde Amerikalılar arasında “Sovyetler’e karşı kolektif bir zafer hikayesi” olarak anılmaktadır. NASA’nın Ay görevleri, “kamu fonunun gücünün bir örneği” olarak solcuları, “komünist doğuya karşı kapitalist batının bir zaferi” olaraksa sağcıları memnun eden bir anlatıya dönüşmüştür. Halbuki günümüzde Ay görevlerinin başarısı nasıl ki her iki siyasi kanat tarafından da yaygın bir şekilde destekleniyorsa, görevler ilk ilân edildiğinde (ve hatta icra edilirken) siyasi kanatların her ikisi de bu görevlere karşıtlık sergilemişti.

Ünlü muhafazakar (ve “mâli şahin”) Barry Goldwater, Ay keşiflerinin yüce hedeflerini “savurgan bir çaba” olarak reddetmişti; hoş, bu eleştirilerini, her katılımcının 100 dolar (2024 itibariyle 1000 dolara yakın) ödediği gösterişli bir akşam yemeğinde dile getirdiği göz önüne alınacak olursa, bunun ne kadar ironik bir eleştiri olduğu anlaşılabilir. Aynı yıl Goldwater, Amerika Birleşik Devletleri’ni “Ay sevicilikle” suçladı. Başkan Kennedy’nin daha önceden Ay’a ulaşmak için Sovyetler Birliği ile işbirliği yapma önerisine de Cumhuriyetçiler karşı çıkmıştı. Başkanlığı sırasında NASA’yı kuran Dwight Eisenhower, “Sırf prestij amacıyla girilen bu Ay yarışında 40 milyar dolar harcamak çılgınlık!” diyordu. Diğer Cumhuriyetçiler de Kennedy’nin bu hayaline “Moondoggle” lakabını takmıştı. Bu terim, ilk olarak 1961 yılında, aslen sol görüşleriyle bilinen yapay zeka öncüsü (ve yapay zekaya yönelik felaket tellâllığının başını tarihte ilk çeken kişi olan) Norbert Wiener tarafından ortaya atılmıştı.4

Sadece sağcılar da değil; demokratlar da Kennedy’nin bu yüksek hedefinin hatalı bir öncelik olduğunu düşünüyorlardı. Solcular, Kennedy’nin asıl motivasyonunun komünizmle mücadele olduğunu, işin Amerika’yı ileri götürmekle alakası olmadığını söylüyorlardı. Tüm bunlar, öyle geçici bir karşıtlık da değildi: 1960’lar ve hatta 1970’ler boyunca; yani Ay’a gidildikten sonra bile halk arasında Ay görevlerine olan destek, karşıt grubun hep gerisinde kalmıştı.5 Sadece tek bir tanecik anket Ay görevlerine %51’lik destek bulabilmişti – ki o anket de, Neil Armstrong’un Ay’a ayak basmasından sadece 1 hafta önce yapılmıştı.6

Siyahi Amerikalılara yönelik olarak çıkarılan birçok gazete, çok sayda Afrikalı Amerikalının işçi sınıfının sınırlarında mücadele ettiği bir dönemde Amerikan fonlarının uzay araştırmaları için kullanılmasını sorguluyordu. Örneğin Los Angeles Sentinel‘de yayımlanan bir başyazıda, Apollo’ya kesin bir dille karşı çıkılıyor ve şöyle deniyordu:

Görünen o ki, ulusumuzun ataları birkaç bin aç insanın birkaç bin dolar için ölmesine izin verirken, insanlar aç, kötü giyimli, kötü eğitimli (eğer varsa) iken, ‘ilerleme’ uğruna Ay’ı ve onun sterilliğini kirletecek ve bu süreçte milyarlarca dolar harcayacaklar.

Konu, Amerika’da ırkçı tartışmaların da parçası oldu. 200 siyah protestocu Apollo 14’ün fırlatılmasını protesto etmek için Cape Canaveral’a yürüdüğünde, Güney Hıristiyan Liderlik Konferansı liderlerinden biri şöyle yazacaktı:

Amerika Ay’a tembel beyaz çocukları gönderiyor çünkü tek yaptıkları Ay’da taş aramak. Eğer yapılacak bir iş olsaydı, bir zenci gönderirlerdi.

Hatta Columbia Üniversitesi sosyologlarından Amitai Etzioni’nin The Moon-Doggle: Domestic and International Implications of the Space Race başlıklı eserinde yazdığına göre, bilim insanları bile Ay görevlerini tam olarak desteklemiyorlardı:

Takip eden beş yıl içinde uzay bütçesi on kattan fazla artarken, Amerika’nın araştırma ve geliştirme için yaptığı toplam harcama iki katına bile çıkmamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1963 yılında araştırma ve geliştirme için harcanan her üç dolardan biri savunmaya, biri uzaya ve geri kalanı da özel sanayi ve tıbbi araştırmalar da dahil olmak üzere diğer tüm araştırma amaçlarına gitmiştir.

Etzioni, kitabında bilim insanlarının uzay programına karşı çıktıklarına (ya da en iyi ihtimalle ılımlı bir şekilde desteklediklerine) dair kanıtları yığmaya devam ediyor: Science dergisinin NASA ile ilişkisi olmayan 113 bilim insanıyla yaptığı bir anket, 3’ü hariç hepsinin “mevcut Ay programının insanlı aşamaya geçmekte acele ettiğine inandığını” ortaya koymuştu.

İşler Nasıl Tersine Döndü?

Tabii ki Ay görevleriyle birlikte gelen müthiş teknolojik atılımlar, bunu kökten değiştirecekti: Sağlık sektöründe acil durumlarda kullanılan termal battaniyelerden, Ay tozlarıyla yapılan deneylerin sonucu olarak geliştirilen toz alma pırpırlarına kadar; modern kameraların kalbinde yatan minyatür sensörlerden, vakumlanarak saklanabilen yiyeceklere kadar; ayakkabılarımızın şok emici tabanlarından, hayatlarımızı kurtaran itfaiyeci giysilerine kadar; yapay kol ve bacaklardan, Dünya çapındaki yarım milyar şeker hastasının önemli bir bölümünü hayatta tutan insülin pompalarına kadar; çizilmez kontakt lenslerden, su filtreleme sistemlerine kadar; hepinizin kullandığını tahmin ettiğim kablosuz kulaklıklardan, tüm dünyanın enerji dengelerini değiştiren güneş panellerine kadar; yataklarımızdaki hafızalı köpüklerden, her yıl milyonlarca insanı kurtaran CAT ve MRI cihazlarına kadar; şu anda bu videoyu izlemenizi sağlayan elektronik cihazların entegre devrelerinden, o olmadan hiçbir yere gidemediğimiz GPS teknolojilerine kadar… Bunlar, NASA’nın Ay görevlerinin insanlığa kattığı (veya hâlihazırda var olan öncüllerini kullanılabilir şekilde geliştirdiği) pratik ürünlerin kısaltılmış bir listesi!

Ama bunların hepsinden önemlisi, bu program her bir Amerikalıya o gururu yaşama fırsatı vermişti. O günlerde çocuk olan sayısız genç; bilime, teknolojiye, matematiğe yönelerek, ilerleyen yıllarda Amerika’nın bilimdeki liderlik rolünü daha da ileriye taşıdılar. 1960’lı yıllarda fizik sahalarına kaydolan öğrenci sayısı %57, mühendislik kayıtları %71 arttı. Tüm bunlar ışığında, Apollo programına ve Ay görevlerine yönelik destek kademeli bir biçimde artmaya başladı: O biraz önce bahsettiğim anketler, 1979’da (Apollo programı bittikten 7 sene sonra) tekrarlandığında, destek oranları hâlâ %47 seviyesindeydi; ancak aynı sorular 1989’da sorulduğunda, halkın Ay programına olan desteği çoktan %80’lere ulaşmıştı.7 Az önce de bahsettiğimiz gibi, sağcılar Apollo programını “kapitalizmin mutlak bir zaferi” olarak görüyordu. Solcularsa, programı “halkçı politikaların fonlanmasının başarısı” olarak övüyorlardı. 2019’da yapılan bir ankete göre, vatandaşların %75’i NASA’ya ayrılan fonun arttırılması, arttırılmayacaksa bile aynı tutulması gerektiğini düşünüyordu.8 The Atlantic‘ten Alexis C. Madrigal’ın da yazdığı gibi:

Ay’a gitme yarışı bilim insanları, sokaktaki Amerikalılar ya da siyahi siyasi aktivistler arasında pek popüler olmamış olabilir; ama uzaydan gelen görüntülerin gücünü inkar etmek zordu. Dikkatimiz sürekli göklere ve teknolojimizin insanları oraya götürme kabiliyetine yöneliyordu. Her ne kadar rasyonel benliklerimiz parayı kentsel altyapıya, kanser araştırmalarına ya da mesleki eğitime harcasak daha iyi olacağını görebilse de Ay’a gitmek, saf ve yüce bir şeydi. Amerikalılar uzay programını gerçek hayatta desteklememiş olabilirler; ama televizyonda gördüklerini kesinlikle sevmişlerdi.

Kaynaklar ve İleri Okuma:

  1. G. Gallup. Many Doubt Value Of Man On Moon. (31 Mayıs 1961). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2024. Alındığı Yer: The Arizona Republic | Arşiv Bağlantısı ↩︎
  2. D. Coleman. Jfk’s Approval Ratings, 1961-63 / President John F. Kennedy. (18 Temmuz 2014). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2024. Alındığı Yer: History in Pieces | Arşiv Bağlantısı ↩︎
  3. L. Anslow. The Moon Landing Was Unpopular Before It Happened. (20 Temmuz 2023). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2024. Alındığı Yer: Pessimists Archive Newsletter | Arşiv Bağlantısı ↩︎
  4. G. Adamson. The Socialism Of Norbert Wiener. Alındığı Tarih: 21 Ocak 2024. Alındığı Yer: Links | Arşiv Bağlantısı ↩︎
  5. R. D. Launius. (2003). Public Opinion Polls And Perceptions Of Us Human Spaceflight. Space Policy, sf: 163-175. doi: 10.1016/S0265-9646(03)00039-0. | Arşiv Bağlantısı ↩︎
  6. L. Harris. Americans Favor Landing Man On Moon, Reports Poll. (19 Temmuz 1969). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2024. Alındığı Yer: The Bangor Daily News | Arşiv Bağlantısı ↩︎
  7. A. C. Madrigal. Moondoggle: The Forgotten Opposition To The Apollo Program. (12 Eylül 2012). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2024. Alındığı Yer: The Atlantic | Arşiv Bağlantısı ↩︎
  8. J. McCarthy. 50 Years After Moon Landing, Support For Space Program High. (11 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 21 Ocak 2024. Alındığı Yer: Gallup | Arşiv Bağlantısı ↩︎

Yazar: Çağrı Mert Bakırcı

Evrim Ağacı'nın kurucusu ve idari sorumlusu, popüler bilim yazarı ve anlatıcısıdır. ODTÜ'den mezun olduktan sonra, doktorasını Texas Tech Üniversitesi'nden almıştır. Doktora araştırma konuları evrimsel robotik, yapay zekâ ve teorik/matematiksel evrimdir. "Evrim Kuramı ve Mekanizmaları" ve "50 Soruda Evrim" kitaplarının yazarı, "Şüphecinin El Kitabı" kitabının eş yazarı, "Evrenin Karanlığında Evrimin Işığı" kitabının yazar ve editörüdür. Şu anda, ekibiyle birlikte, Evrim Ağacı, Kreosus ve birtakım diğer dijital projeleri geliştirmekte ve sürdürmektedir.

İlginizi Çekebilir

posthumanizm

Posthümanizm ve Teknoloji: İnsan Sonrası Dünyanın Eşiğinde

Teknoloji ilerledikçe, insanın anlamı ve varoluşu da yeniden tanımlanıyor. Yapay zekâ, biyoteknoloji ve dijital gözetim …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin