Öncelikle, konuya girmeden, cevabın “insan” olduğunu belirtelim.
Her ne kadar tuhaf görünüşü Hollywood filmlerini süsleyen bir uzaylıyı andırsa da, yaklaşık 20 yıl önce Şili’nin kuzeyinde Atacama Çölü‘nde bulunan 15 cm uzunluğunda dişi bir prematüre (erken doğan) insan fetüsü. Her şeye isim vermeyi seven (ama her zaman bu konuda pek de becerili olamayan) bilim insanları, bu fetüsün bulunduğu çöle ithafen kendisine “Ata” ismini verdi. İşin ilginç yanı, prematüre olmasına rağmen kemik gelişimi 6 yaşındaki bir çocukla eşdeğer! Üstelik 12 yerine 10 kaburgası var ve kafatası oldukça sıra dışı bir yapıda…
Bu tuhaf yapı, sahtebilimcilere gün doğurdu ve bu canlının “Dünya dışından gelmiş olması gerektiğini” iddia ettiler. Halbuki bu fetüsün Homo sapiens (modern insan) türüne ait bir birey olduğu genetik kanıtlarla doğrulanmıştır. Dahası, Şilili yerel halka ait bir birey olduğu da tespit edilebilmiştir!
İskeletin malformasyonu (şekil bozukluğu) daha önceden rapor edilmemiş birtakım karmaşık anormallikleri bir arada barındırıyor. X-ray görüntüleri ve kemik iliği örneklemesi, canlının bir insan olduğunu anlamamızı mümkün kılıyor. Alınan DNA örneklerinde, Ata’nın 3 milyar nükleotit arasından yaklaşık 3 milyon tek nükleotit varyasyonu, 518.365 delesyon/insersiyon içerdiği ve 1047 yapısal varyasyona sahip olduğu tespit edildi.
En önemlisi ise COL1A1, COL2A1, KMT2D, FLNB, ATR, TRIP11 ve PCNT genlerinde mutasyon saptanmış olması. Keza bu genler daha önceden cücelik (İng: “dwarfism”), kaburga anomalileri, kraniyal malformasyonlar (kafatasının şekil bozuklukları), prematüre eklem kaynaşması ve osteokondroplazi gibi vakıalarda görülen sorunlar ile ilişkilendirilmişti. Bu da Ata’nın fenotipinin neden bu kadar tuhaf olduğunu açıklıyor.
Ata’nın kemiklerinde tam olarak tarihleme yapılamadığı için ne kadar önce yaşadığı kesin bilinmiyor. Yüksek ihtimalle Şili‘nin kolonize edildiği 1500’lü yıllara dayandığı tahmin ediliyor. Muhtemelen Ata’ya gebe olan anne, yüksek doz teratojene (gebelikte tehlikeli kimyasallar ve diğer unsurlar) maruz kaldığı için bu fiziksel anomaliler oluştu. Dahası, bireyin kendisi de genetik yapısından ötürü halihazırda genetik problemlere de yatkın olabilir. Bu tip bir genetik altyapı, ebeveyn üzerine etkiyen yüksek doz ajanlar ile birleşince, böylesine tuhaf görünümlü bir birey ortaya çıkıyor. Ayrıca muhtemelen gen havuzu/çeşitliliği küçük olan bir popülasyon. Aynı şekilde akraba evlilikleri fazla olmalı. Dolayısıyla bu şekilde nadir bir vakaya rastlıyoruz.
Evet, canlı bir “uzaylı” olsa çok daha şaşırtıcı, “büyülü” ve sıra dışı olurdu. Ancak bunu iddia etmek, yalan söylemek olurdu. Modern bilimsel analiz yöntemleri sayesinde tespit ettiğimiz gerçekler, fetüsün fazlasıyla bozulmuş fiziksel yapıya sahip bir insan bireyi olduğunu gösteriyor.
Kaynaklar ve İleri Okuma: