michio-kaku

Bilimkurguda Olanaksız Var Mıdır?

Bu soruya etraflıca yanıt verebilmek için öncelikle bilimkurgunun tanımına ve neye dair olduğuna dair bir hafıza tazelemesi yapalım.

Türk Dil Kurumu (TDK) bilimkurguyu şöyle tanımlıyor: “Çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan (film, roman, vb.)” Değişik alanlarda ürettiği yirmiden fazla sözlükle tanınan yazar Ali Püsküllüoğlu ise, Can Yayınları’ndan çıkan Edebiyat Sözlüğü’nde bilimkurguyu daha geniş bir şekilde açıklıyor: “Çağdaş bilimin verilerinden yola çıkılarak, bilimin düş gücüyle birleşmesiyle oluşan, genellikle gelecekte ya da evrenin, uzayın bir başka yerinde geçen olayları anlatan öykü, roman, film, vb.” Türün isim babası Hugo Gernsback ise bilimkurgunun olması gereken amacına da değinen bir tanımlama getirmiş: “Bilimsel olgular ve kehanetlerle karışmış, düşsel, sürükleyici bir öykü. Bu şaşırtıcı öyküler yalnızca tutkulu okumalar olmakla kalmamalı, aynı zamanda eğitici de olmalıdır. Bugün bizim için bilimkurgu olan şeylerin yarın gerçekleşme olasılığı hiç de imkânsız değildir.”

Bu üç tanımın ortak yanına bakıldığında, “bilimin verilerinin ve bilimsel olguların esas alınması” vurgusu öne çıkıyor. Ki bu durum zaten hiç şaşırtıcı değil. Fakat başlıktaki soruyu yinelediğimizde, şu noktaya varabiliyoruz: Bilimkurgudaki olanaksızlık sınırı bilimin sınırıyla paralel. Yani, herhangi bir bilimkurgu eserde ele alınan konu; örneğin uzay, zaman, makineler, başka dünyalar, başka boyutlar ve dönüşüme uğrayan insan gibi büyük temalar çerçevesinde işlenen herhangi bir konunun olanaksız olup olmaması ancak ilgili bilimin veya teknolojinin olanaksız olup olmamasıyla kararlaştırılabilir.

Eğer bu noktada anlaştıysak devam edelim. Peki, hangi bilimin ve teknolojinin olanaksız olduğuna nasıl karar vereceğiz? Günümüzde olanaksız olsa da, 100 yıl sonra, ya da 1000 yıl sonra, hatta 1 milyon yıl sonra olanaksızlık bünyesinde kalıp kalmayacağını nereden bileceğiz? Bilimkurgu eserlerde sıklıkla bahsi geçen ve artık aşina olduğumuz kavramlardan ve teknolojilerden birkaçını düşünelim: zamanda yolculuk, kuvvet alanları (uzay gemisi kalkanları vb.), görünmezlik, androidler, telepati, ışınlama, paralel evrenler, psikokinesis, önduyu (geleceği önceden görmek), fazerler ve ölüm yıldızları, uzaylı yaratıklar.

Bu saydığım kavramlar ve teknolojiler günümüz bilimiyle açıklanabilir mi? Açıklanamasa bile olabilmeleri için gereken bilim öngörülebilir mi? İşte, ünlü fizikçi Michio Kaku, “Olanaksızın Fiziği” adlı kitabında, bilimkurgunun da olanaksızlık sınırını belirleyecek olan bu soruların yanıtlarını ele alıyor. Bilimkurgu türünde kalem oynatan herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bu kitabında Kaku, olanaksızlıkları üç ana sınıfa ayırmış:

Birinci Sınıf Olanaksızlıklar: Günümüzde olanaksız olan, fakat bilinen fizik yasalarına aykırı olmayan teknolojiler. Dolayısıyla bu yüzyılda veya gelecek yüzyılda mümkün hâle gelebilecek teknolojiler.

İkinci Sınıf Olanaksızlıklar: Fiziksel dünyaya ilişkin algılayışımızın en kenarında bulunan teknolojiler. Eğer günün birinde gerçekleşmeleri mümkün olsa bile, gelecek binlerce veya milyonlarca yıl içinde gerçekleşebilirler.

Üçüncü Sınıf Olanaksızlıklar: Bilinen fizik yasalarına aykırı düşen teknolojiler. Şaşırtıcı görünse de, böylesine olanaksız teknolojilerin sayısı çok azdır. Eğer günün birinde mümkün oldukları ortaya çıkacak olursa, fiziği anlayışımızda temel bir değişimi temsil edeceklerdir.

dr-michio-kaku

Kitabı okuduğunuzda, Kaku’nun yukarıda saydığım kavramlardan pek çoğunu birinci sınıf olanaksızlık içinde kabul ettiğini görüyorsunuz. Elbette Kaku, her kavramın veya teknolojinin neden o sınıfta yer aldığını ispatlamak için o alandaki en güncel bilimsel bulguları masaya sermiş ve bunların gerçekleşebilmeleri için gereken ek teknolojilere nasıl ve ne zaman ulaşılabileceğine dair akıllı tahminlerde bulunmuş. Kitapta bu bakımdan ilginç öngörüler de mevcut. Mesela, androidlerin birinci sınıf olanaksızlık olması günümüzdeki Sophia gibi örnekleri düşününce şaşırtıcı olmasa da, telepati ve psikokinesis (nesneleri beyin gücüyle uzaktan hareket ettirme) için de birinci sınıf olanaksızlık kabul edilmeleri bana ilginç gelmişti. Yani bu, ikisinin de 100 yıl içinde gerçekleşeceği anlamına geliyor!

Elbette Kaku, metafizik şekilde sadece işaret parmaklarını şakaklara götürerek yapılan bir şeyden bahsetmiyor. İleri seviye bir nanoteknolojiyle desteklenen bir aparatın beyne entegre edilmesi, bu aparatın beyin sinyallerini işleyip yorumlaması ve radyo dalgalarıyla nesnelerin veya diğer beyinlerin üzerindeki nanoteknoloji destekli aparatlarla iletişime geçmesini kast ediyor. Bunları düşününce hakikaten de Arthur C. Clarke’in “Yeterince gelişmiş bir teknoloji, sihirden ayırt edilemez.” Sözü ne kadar da anlam kazanıyor.

gelecek

Merak edenler için, önduyu (geleceği önceden görmek) üçüncü sınıf olanaksızlıklar kapsamında. Yani işin içine takyonlar gibi spekülatif parçacıkları katan aparatlar bile olsa, bilinen fiziksel yasalara aykırılık teşkil ettiği için bir bilimkurgu eserde önduyunun kullanılması onu bilimsel tutarsızlıktan uzaklaştıracaktır. Diğer kavramların ve teknolojilerin kaçıncı sınıftan olanaksızlık olduğunu öğrenmek istiyorsanız, sizleri kitabı okumaya davet ediyorum. Fakat belki öncesinde arkadaşlarınızla, bilimkurgu eserlerde geçen diğer kavramların kaçıncı sınıf olanaksızlığa denk düştüğüne dair zihin açıcı tartışmalarla zenginleşen bir oyun oynamak isteyebilirsiniz.

Yazar: İsmail Yiğit

1982 Ankara doğumlu. Türkiye Bilişim Derneği’nin 2016 yılında düzenlediği bilimkurgu öykü yarışmasında “İhlal” adlı öyküsü üçüncülüğe seçildi. Fabisad'ın düzenlediği 2017 GİO yarışmasında “Satır Arasındaki Hayalet” adlı öyküsüyle öykü dalında başarı ödülü kazandı. İlgilendiği ana konular: Teknolojinin toplumsal inşası, sosyoteknik tasavvurlar, siber savaşlar, otonom silahlar, transhümanizm, post-hümanizm, asteroid madenciliği, dünyalaştırma... Ursula K. Le Guin, Philip K. Dick, Michael Crichton ve Kim Stanley Robinson, kalemlerini örnek aldığı yazarlar arasında. Parolası: “Daha iyi bir dünya pekâlâ mümkün!”

İlginizi Çekebilir

posthumanizm

Posthümanizm ve Teknoloji: İnsan Sonrası Dünyanın Eşiğinde

Teknoloji ilerledikçe, insanın anlamı ve varoluşu da yeniden tanımlanıyor. Yapay zekâ, biyoteknoloji ve dijital gözetim …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin