Dünyanın en meşhur primatları arasında yer alan ve lakabı “Konuşan Goril” olan Koko, 19 Haziran 2018’de 47 yaşına basmasına bir aydan az süre kalmışken uykusunda hayatını kaybetti. Onu, geçtiğimiz yıllarda internette yayımlanan ve insanlığı kirlenen çevre ve yok olmak üzere olan dünyamız hakkında uyardığı videosundan hatırlıyorsunuzdur. Koko, bu videosuyla oldukça popüler hale gelmişti.
4 Temmuz 1971’de ABD’deki San Francisco Hayvanat Bahçesi’nde dünyaya gelen Koko’nun diğer adı, o günün Amerikan tarihinde bağımsızlık günü olması dolayısıyla Japonca’da “Havai fişek çocuğu” anlamına gelen Hanabiko idi. Dişi bir goril olan Koko, bakıcısı Francine Patterson sayesinde Amerikan İşaret Dili’nin değiştirilmiş bir sürümünü öğrenebilmişti ve 1000 işarete kadar kendi düşüncelerini ifade edebiliyordu. Patterson, insan olmayan primatlara uygulanan dil öğretme deneylerinden farklı olarak, Koko’yla bir yaşından itibaren işaret diline ek olarak İngilizce de konuştu. Patterson’a göre Koko, yaklaşık 2000 İngilizce kelimeyi anlayabiliyor ve işaret diliyle karşılık verebiliyordu. Küçük yaştaki insan bir çocuğun zekâsına ve algısına sahip Koko’nun yarım asra yakın süredir devam eden öğrenme sürecinin sergilendiği sayısız makaleye ve videoya, Goril Araştırmaları Vakfı’nın desteğiyle onun adına kurulan internet sitesinden erişebilirsiniz.
Koko’nun ve benzer durumdaki primatların işaret dilini kullanarak kendini ifade etmesine şüpheyle bakan yaklaşımlar da mevcut. Akla ilk olarak, gerçekten de kullandığı kelimelerin anlamlarının farkındalar mı yoksa ezberledikleri kalıpları mı tekrar ediyorlar sorusu geliyor. Bu sorunun cevabı, Koko’nun işaret dili karşılığını bilmediği yeni nesnelere kendi dili içinde karşılıklar üretebilmesi nedeniyle gerçekten de anlayabildiği şeklinde kabul ediliyor. Örneğin Koko, ilk defa gördüğü “Maske” nesnesini tarif ederken, daha önceden bildiği “Göz” ve “Şapka” kelimelerini birleştirerek sırasıyla “Göz + Şapka” işaretlerini yapıyor. Aynı şekilde “Yüzük” için “Parmak + Bilezik” karşılığını icat etmiş. Fakat bu kanıtlara rağmen bilim insanları arasında tam bir uzlaşma sağlanabilmiş değil. Aslında gerçekleşen şeyin Akıllı Hans Etkisi (Clever Hans Effect) olarak bilinen, ismini yüzyılın başında matematikten anladığı ve dört işlem yapabildiği zannedilen Hans adlı bir attan alan fenomen olduğu, bunu Koko ve benzeri gorillerin işaret dilini anlayıp konuşabildikleri şeklinde yorumluyor olabildiğimiz ihtimalini göz önünde bulundurmak gerektiği de söyleniyor.
Koko projesinin en büyük bilimsel hedefi, insan ve diğer türler arasında iletişimi başarmak ve bu evrimsel kuzenlerimizin zihnini daha iyi anlamamızı sağlamak. Yapılan çalışmalar, elbette bizimki kadar karmaşık olmasa da, Koko’nun sanat da üretebildiğini gösteriyor. Gördüğü nesnelerin adeta ekspresyonist tabloları andıran basit temsillerini yağlı boyayla çizebiliyor. Hatta iddia ediyorum ki, bazı yaptığı resimler günümüz modern sanat müzelerinde imzası olmadan sergilense, bunların bir insan yerine goril tarafından yapıldığı fark edilmeyebilir.
Kabul etmek gerekir ki, Koko türdeşleriyle karşılaştırıldığında üstün zekâsı sayesinde işaret dilini öğrenebilmiş. 19 yaşındayken, pek çok gorilin başarılı olamadığı “ayna testini” geçebilmiş. Bu test, sadece primatların değil diğer hayvanların da kendi benlik varlıklarının farkında olup olmadıklarını ölçen bir test ve çoğu hayvanda başarısız oluyor.
Koko, yaşadığı süre zarfında türler arası iletişimin dinamiklerine dair pek çok ufuk açıcı bilgiye erişmemizi sağladı. Günümüzde, Descartes’ın hayvanları hisleri olmayan, sadece birer otomat olarak gören anlayışı çok eskilerde kaldı diyebiliriz. Hayvanlar da bizler gibi hissedebiliyor, etraflarındaki değişimlere tepki gösterebiliyor ve duygularını ifade edebiliyorlar. Koko üzerinde yapılan araştırmalar, hayvanlarla insanlar arasında daha ileri düzeyde iletişimin sağlanması için atılan ilk adımları oluşturuyor aslında. Gelecekte, belki de bilişsel teknolojilerin gelişmesi ve gerek insan gerek hayvan zihnine dair daha çok bilgiye erişmemizle beraber, ortak bir gezegeni paylaştığımız canlılarla çok daha derin diyaloglar geliştirebileceğiz. Elbette bunun etik alanında da yansımaları olacak. Beynindeki aparat sayesinde, mezbahaya götürülürken “İmdat” diye sessiz çığlıklar attığını anlayabileceğimiz bir hayvanı tabaklarımızda görmek noktasında bir kez daha düşüneceğiz. Hem kim bilir, belki aynı evrim ağacının değişik dallarındaki yakın ve uzak kuzenlerimizden, “hissetmek” ve “sevmek” noktasında öğrenebileceğimiz yeni pek çok şey olabilir.
Okuma ve İzleme Önerileri
Koko projesinin ana hedefi olan “türler arası iletişim” konusu ilginizi çektiyse, bu konuda önerebileceğim bir kitap ve bir film bulunuyor:
Vakti zamanında Tübitak Popüler Bilim Kitapları serisinden çıkan ve maalesef yeni baskıları yapılmadığı için artık sadece sahaflardan bulunabilen, James L. Gould ve Carol Grant Gould’un yazdığı “Hayvan Zihni: Hayvanlarda Akıl Yürütme ve Problem Çözme Becerisi Üzerine” adlı kitabı, hayvanların bilişsel yönleriyle ilgilenen herkes okumalı.
Film olarak ise, başrolünü Alien film serisinde canlandırdığı Ellen Ripley karakteriyle bilinen Sigourney Weaver’ın oynadığı Gorillas in The Mist (Sisteki Goriller) muhakkak izlenmeli. Dağ gorilleri üzerinde araştırma yürüten antropolog Dian Fossey’in gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan film, hayvanlar âleminde gerçek vahşi türün insanlar olduğunu göstermesiyle dikkat çeken, nitelikli bir yapım.