Jüpiter’in uydularından biri, tıpkı fosforlu bir oyuncak gibi karanlıkta parlıyor olabilir. İlk bakışta bu pek de heyecan verici bir bulgu gibi görünmüyor. Malum, Dünya’nın da uydusu karanlıkta parlıyor, Güneş’ten aldığı ışığı yansıtıyor. Jüpiter ise oldukça uzakta ama yine de güneş ışığı oraya kadar da ulaşıyor, gezegeni ve uydularını aydınlatıyor. Bu uyduların arasında Europa da var. Fakat Europa öbürlerinden farklı. Son araştırmalara göre Europa, ışığın ulaşmadığı gece tarafında bile parlıyor. Yani Europa gecesi Güneş kaynaklı olmayan büyüleyici bir parıltıyla dolu.
Bu parıltıyı ortaya çıkaran şey Europa’nın kozmik ev sahibi olabilir. Jüpiter’in manyetik alanı Güneş Sistemi’ndeki bütün gezegenlerden daha büyük ve bu manyetik alanın sınırları içinde bulunan radyasyon Dünya’dakinden milyonlarca kat daha fazla. Yani yüksek enerjili parçacıklar Europa’yı durmadan bombalıyor. Europa, Ay’dan biraz daha küçük ve oldukça zayıf bir atmosferi var. Bu malum parçacıklar Europa’nın buz kaplı yüzeyine çarpınca tuhaf bir kimyasal reaksiyon sonucu uydunun parlamasına yol açıyor.
Bilim insanları henüz Europa’daki bu gizemli ışık şovunu birinci elden gözlemleyebilmiş değiller. Ama bu olayı Dünya’da, bir laboratuvarda simüle etmeyi başardılar. NASA’dan Murthy Gudipati, Europa’nın buzlu yüzeyine ait minyatür versiyonlar yarattı. Tabi bunlar bugün Europa’nın yüzeyine dair bilinen veriler ile gerçekleştirildi. Yaratılan Europa minyatürlerini elektron ışınları ile “bombaladılar” ve ışınlar minyatürlere dokunur dokunmaz yüzeyleri ışıldamaya başladı. Bilim insanları önümüzdeki on yıl içinde Europa’daki ışık şovuna birinci elden tanıklık etme şansına ulaşacak. NASA şimdilerde Europa’ya göndermek üzere Clipper isimli robotik bir proje üzerinde çalışıyor. Proje büyük ihtimalle 2020’li yılların ortasında tamamlanacak. Clipper isimli cihaz Jüpiter’in yörüngesine girip orada dönüşler yapacak şekilde tasarlandı ve Europa’nın yanından da sık sık geçecek. Üstelik her defasında yönünü birazcık değiştirerek Europa’nın yüzeyindeki yeni bölgeleri gözlemleme şansı elde edecek.
Europa, Güneş Sistemi’ndeki en ilgi çekici uydulardan biri. O kadar soğuk ki, yüzeyini kaplayan buz, beton kadar sertleşmiş durumda. Uzay araçları ve Dünya’dan gelişmiş teleskoplarla yapılan gözlemler sonucu bu buzlu yüzeyde çeşitli kimyasal bileşiklere rastlandı. Bu bileşiklerden biri de tuz. Tüm Europa bildiğimiz buz ile kaplı. Birazcık da tuzlu. Europa’nın yüzeyine yayılmış tüm bu tuz belki de uydunun yaydığı tuhaf parıltı için gerekli özellikleri taşıyor.
Murthy Gudipati’ye göre Jüpiter’in yaydığı radyasyon, bu bileşiklerde koca bir kupa dolusu kahvenin insanlarda yaratacağı etkiyi yaratıyor. Eğer bünyenizi kafein bombardımanına tutarsanız kalp çarpıntısı geçirebilirsiniz. Aynı şey atomlara ve moleküllere de oluyor. Ama moleküller ve atomlar bu heyecanlı durumda uzun bir süre kalamıyor. Normal hallerine geri dönebilmek için yüklendikleri enerjiyi fotonlar aracılığı ile dışarı veriyorlar. Gudipati’nin ekibi Europa simülasyonlarını radyasyonla bombalarken, elde ettikleri ışık yeşilden neon mavisine doğru değişim gösteriyordu. Bu değişim kullandıkları tuza bağlıydı.
Simülasyon ortamı haricinde bu olay ne Ay’da ne Dünya’da gerçekleşiyor. Buna en yakın şey de Kuzey Işıkları sayılabilir. Fakat Gudipati’ye göre Europa’daki ışıklar yüzeyin her yerini kaplıyor. Fakat gündüz tarafında bu ışıklar, güneş ışığı karşısında zayıf kalacağı için görünmez olabiliyorlar. Gece tarafında ise uydu o rüyavari ışıklarını uzayın karanlığına saçıyor. Tabii bu ışıklar sadece etkileyici bir görsel şovdan ibaret değil. Onlar sayesinde Europa’nın buzlu kabuğu altında neler yattığını öğrenebiliriz.
Voyager, 1970’lerde Europa’nın yanından geçti geçeli, bilim insanları uydunun tuzlu bir okyanusa ev sahipliği yapabileceğine inanıyor. Bu okyanus, uydunun iç sıcaklığı sayesinde donmaktan kurtuluyor. Aynı zamanda Jüpiter de bu okyanusun varlığını korumasında katkı sağlıyor olabilir. Europa, Jüpiter’in etrafındaki yörüngesinde dönerken gezegen çekim etkisi sayesinde uyduyu durmadan gerip eziyor, çekirdeğinin sıcak kalmasını sağlıyor. Bugün bilim insanları Europa’da mikroskobik yaşam formlarının olabileceğini düşünüyor.
Aynı zamanda Europa’nın yaydığı ışıltı bize uydunun sahip olması muhtemel yer altı okyanusu hakkında yeni ipuçları sağlıyor. Yüzeye yayılmış halde duran tuzlar oraya nasıl geldi? Büyük ihtimalle yer altındaki okyanuslardan püskürerek yüzeye çıkmayı başardılar. Bu da demek oluyor ki Europa, yüzeyinin altında dev bir okyanus saklıyor. Devasa, tuzlu bir okyanus. Şimdi orada kim bilir ne tür ekstrem yaşam formları evrimleşmiştir. Belki de bir şehir efsanesi olan Ningen Europa’dadır? Jüpiter, devasa cüssesi ve yörüngesindeki uyduları ile Güneş Sistemimizde var olan gizemlerle dolu bir vaha gibi…
Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade