Etiyopya’daki Afar Çöküntüsü ya da Afar Üçgeni, Atakama Çölü ve Antartika ile birlikte dünyanın en kurak ve en haşin yeridir. Adından da anlaşılacağı üzere, çevresi fay hatları ve yanardağlarla çevrili bir düzlüktür; bir krater gölü olan Asal Gölü’nün de içinde bulunduğu bazı alanlar deniz seviyesinin 155 metre altındadır. Sonuncusu 30.000 yıl önce olmak üzere, Kızıldeniz taşınca bu çöküntüye dolmuştur; tuzlu su da zamanla buharlaştıkça geriye uçsuz bucaksız beyaz altın öbekleri bırakmıştır. Afar kabilelerinin, yazları 49 °C’ye ulaşabilen bu çölü terk etmemesinin sebebi tuz ticaretinin getirdiği maddi olanaklardır.
Helikopterle bakıldığında bu bölgenin oldukça sakin görünmesi yanıltıcıdır çünkü bu çöküntü tehlikelerle doludur; yanardağlar, gayzerler, toksik dumanlar, magma, depremler ve daha niceleri… 2005 yılında olan bir olayda da çölde yaşayan Afar kabileleri bu sukunete kanmışlardır. Post-apokaliptik Hollywood filmlerini andıran bu olayda, bölgenin en aktif dağı olan Erta Ale (Afar dilinde dumanlı dağ) patlamıştır ve ortalık savaş alanına dönmüştür; 65 km boyunca yer yarılmış ve magma tabakası, çobanların gözü önünde büyükbaş hayvanlarını yutmuştur.
Afar Çöküntüsü, Doğu Afrika Rift Sistemi içinde yer alır; tıpkı Tanzanya, Kenya, Malavi, Burundi, Ruanda’daki birçok dağ, vadi ve göl gibi… Doğu Afrika Rift Sistemi, Nübya Levhası ve Somali Levhası adlarındaki iki minör tektonik levha arasındaki fay hattı etkileşimlerinden oluşur. Doğu Afrika Rift Sistemi’nin de bağlı olduğu daha büyük bir sistem vardır: Büyük Rift Vadisi. Bu vadinin oluşumunda iki majör levha olan Afrika Levhası ve Arap Levhası önem taşır; bu rift sistemi Lübnan’daki Bekaa Vadisi’nden Mozambik’e kadar 6.000 kilometre boyunca uzanır. Şu ana kadar gerçekleşen çoğu büyük depremden bu muazzam fay hatları sorumludur.
Afar Çöküntüsü’nün kuzeyinde, Etiyopya-Eritre sınırında ilgimizi çeken bir bölge daha var: Danakil Çöküntüsü. Bu bölgede, sanki bu dünyadan değilmişçesine “garip” sülfür ve demir oksit oluşumları bulunur. Aslında Afar Çöküntüsü’nün bir parçası olan bu sıcak ve kurak çöl, Afar’la aşağı yukarı aynı coğrafi ve jeolojik özellikleri taşımasına rağmen bir noktada ondan ayrılır. Tıpkı Afar gibi yanardağı ve tuz ticareti bol olan bu bölgede eşsiz hominid (insansı) fosilleri bulunmuştur. İlgileneceğimiz 3 fosilden 2 tanesi bu bölgede bulunmuştur. Bu 3 fosille ilgileniyoruz çünkü en bilinen fosiller bunlardır. Yoksa, insanlığın doğduğu Doğu Afrika’da (başlıca Kenya, Tanzanya ve Etiyopya) birbirinden değerli onlarca insansı fosili keşfedilmiştir.
Birinci ve en yaşlı fosilimiz olan “Ardi”, 4.4 milyon yaşındadır ve 110 adet kemik ile şu ana kadar bulunmuş en komple erken insansı fosilidir. Ardipithecus ramidus türüne ait bu fosil, 1994 yılında Afar Çöküntüsü’nde bir üniversite öğrencisi tarafından keşfedilmiştir. 50 kilogram ağırlığında ve 120 santimetre boyunda “Ardi”nin türünün Homo sapiens’e evrimleşip evrimleşmediği bilinmiyor ama bu fosilin, insanlığın geçmişini anlamada çok yardımcı olduğu kesindir.
İkinci fosilimiz “Laetoli Ayak izleri”, volkanik küller tarafından korunmuş 3.7 milyon yıllık ayak izleridir. 1976-1978 yılları arasında Tanzanya’da keşfedilmiş olan bu ayak izleri, insanların atalarının iki ayak üzerinde yürümesine (bipedalism) dair keşfedilmiş en eski fosildir. İki ayak üzerinde, yürümek daha büyük bir beyin gerektirir; bu ayak izlerinin sahibini tayin etmek çok zor olsa da, beyin büyüklüğü açısından en mantıklı aday Australopithecus afarensis’tir.
Üçüncü ve en popüler fosilimiz olan AL 288-1 (ya da daha popüler adıyla Lucy), nispeten gençtir ve 3.2 milyon yaşındadır. Adını arkeolojik kazı alanında gece gündüz çalan “Lucy in the Sky with Diamonds” isimli The Beatles şarkısından alan Lucy, 1974 yılında Donald Johanson tarafından yine Afar Çöküntüsü’nde keşfedilmiştir. Kemiklerinin neredeyse yarıya yakını keşfedilen bu dişi, Australopithecus afarensis (Latince; Afar’daki güneyli maymun) türüne aittir ve bu türün, iki ayak üstünde yürüdüğü ve modern insanın ilk atası olduğu bilinmektedir.
Ne ironiktir ki; insanlık, hiç de misafirperver bir coğrafyası olmayan Afar Üçgeni’nde evrimleşmiştir. Kim bilir, belki de daha gelişmiş türlerin veya dünya dışı yaşamın gelişmesi ve evrilmesi için şu ankinden çok çok daha farklı, aklımız hayalimizin almayacağı şartlar gerekecektir. Bu anlamda, bu bölgeden ilham alınacak çok güzel bilimkurgu öyküleri yazılabileceği aşikar…
Kaynaklar:
- http://www.scientificamerican.com/slideshow/birth-of-an-ocean/
- http://ngm.nationalgeographic.com/2012/01/afar-depression/morell-text
- http://www.dailymail.co.uk/news/article-2326079/Danakil-Depression-Incredible-pictures-vast-desert-basin-heart-Ethiopias-ancient-salt-trade.html