Bu sıralar bilim insanlarının gündeminde, insanlığı Mars‘a götürmek var. Hatta Kızıl Gezegen’i dünyalaştırmak da sık sık telaffuz ediliyor. Örneğin, SpaceX CEO’su Elon Musk’ın hedefi 2024’e kadar Mars’a ilk insanı göndermek. NASA ise astronotları ilk önce Ay’a, sonra da Mars’a göndermeyi planlıyor. Ancak bu yolculuğun insan vücudu üzerindeki evrimsel etkilerini henüz tam olarak anlamış değiliz. Inverse ile yapılan yeni bir röportajda, evrimsel biyolog ve Rice Üniversitesi profesörü Scott Solomon, mutasyonların gen havuzunda katlanarak artacağı, uzun vadede ise Mars kolonistlerine ne olacağı üzerinde duruyor.
“Evrimsel bir biyolog olarak benim için ilginç olan `ya gerçekten başarılı olursak?` diye düşünmek. Bu kolonilerde yaşayan insanlara nesiller sonra ne olacağı hakkında neredeyse hiç tartışma olmadığını düşünüyorum.”
Genetik Düzensizlik
Ocak 2018’de Solomon, Houston’da ilk Mars yerleşimcilerinin muhtemelen yaşayacağı evrimsel değişikliklerin ana hatlarını çizdiği bir TEDx konuşması yaptı. Yaklaşık iki kuşak sonra, yerleşimcilerin kemiklerinin güçleneceğini, yakın görüş için gözlüğe ihtiyaç duyacaklarını, bağışıklık sistemlerinin işe yaramaz hale geleceğini, hamilelik ve doğumun çok daha tehlikeli olacağını ve normal bir yaşam boyunca Dünya’da maruz kalınanın 5000 katı kadar bir radyasyona maruz kalınacağı için kansere yakalanma riskinde ciddi bir artış yaşanabileceğini belirtti. En önemlisi ise Solomon, Marslıların koloniye yerleştikten sonra “Dünya insanlarıyla” çoğalmayı bırakmaları gerektiğini savunuyor.
“Evrim, belirli bir mutasyona sahip olmanın ne kadar avantaj sağladığına bağlı olarak daha hızlı veya daha yavaş gerçekleşir,” diyor. Ayrıca Solomon, eğer Mars’taki insanlar hayatta kalma avantajlarını artıran bir mutasyon kazanırlarsa -ki bu iyi bir şey – bu genleri diğerlerinden daha yüksek oranda aktaracakları görüşünde.
Popülasyon Sınırı
Dünyalılarla temas, Marslılar için ölümcül olabilir. Mars’ta hastalık taşıyan mikroorganizmalar yok ve Solomon bu nedenle Dünya ile Mars arasındaki çapraz bulaşmanın kontrol edilebilmesi halinde, Mars’ta tüm bulaşıcı hastalıkların önlenebileceğini söylüyor. Yani iki grup arasında yakın bir ilişki olmamalı.
Fakat tabii ki tüm mutasyonlar kötü değil. Dünya’da her bebek yaklaşık 60 yeni mutasyonla doğuyor, Solomon bu sayının Mars’ta binlerceye sıçrayacağını düşünüyor. Mutasyon sayesinde Mars’taki insanlar bu vahşi gezegenle başa çıkmada kritik, hayat kurtarıcı yeni özellikler kazanabilir: Radyasyondan korunmak için farklı bir cilt tonu, ince atmosfere uyum sağlamak için oksijeni daha verimli kullanmak, hamilelik sırasında kalsiyum kaybını önlemek için daha yoğun kemikler gibi…
CRISPR
Solomon, bu faydalı mutasyonları artırmak ve belli amaca yönelik mutasyonları tasarlamak için gen düzenleme yöntemi olan CRISPR kullanabileceğimizi de ifade ediyor. Eğer Dünya yaşanamaz hale gelirse ve yeni bir ev için başka gezegenlere gitmemiz gerekirse, insan türünün uzun vadede hayatta kalmasını sağlamanın tek yolu 2018 yapımı bilimkurgu filmi Titan‘da işlendiği gibi tamamen farklı bir türe dönüşmek olabilir. Bu da hem acıklı hem de ironik.
Solomon, “Sonunda galaksiye dağılmış halde birden fazla dünyada yaşamaya başladığımız takdirde, zamanla pek çok yeni insan türünün evrimini görebiliriz,” diyor ve ekliyor: “Bunun da gelecek nesiller için birtakım istenmeyen sonuçları olabileceğini kabul etmeliyiz.”