Öldürücülük Oranı Yüksek 10 Bakteri

Bakteriler, zarlı organelleri bulunmayan prokaryotik tek hücreli mikroorganizmalardır. Genellikle birkaç mikrometre boyutundadırlar. Şekilleri sferik, basil, kok veya spiral olabilir. Dünya üzerinde evrimleşen ilk canlı taksonu arasındadırlar. Ayrıca fotosentezi kullandığı bilinen ilk canlılardır (siyanobakteriler). Çeşitli hayvanlar ve bitkiler ile parazitik ve simbiyotik ilişkileri bulunur. Okyanusların kilometrelerce altından, kutuplara kadar gezegenin her yerinde görülürler.

Bazı tanımlara burada değinmek lazım. Öncelikle fatalite ve mortalite halk arasında sık sık karıştırılır. Ancak ikisi çok farklı tanımlardır. Fatalite, söz konusu hastalık nedeniyle tanı konulmuş hastalardaki ölüm oranı demektir. Mortalite ise genel popülasyon içinde belli bir hastalığa bağlı toplam ölüm oranı anlamına gelir. Yazıda bahsedilen oranlar fatalite oranıdır. 

Uyarı: Enfeksiyon etkenlerinin çoğunun tedavisi veya aşısı bulunmaktadır. Oranlar, tedavi edilmeyen hastalar için geçerlidir. Aksi takdirde görünen oranlar değişiklik gösterir. Öte yandan listedeki bakterilerin tehlike açısından birbirlerine üstünlükleri yoktur. Sadece fatalite istatistikleri baz alınarak sıralanmışlardır.

10) Lejyoner Hastalığı – [~15%]

Elektron mikroskobu altında 8000 kat büyütülmüş Legionella görünümü.

Lejyoner hastalığı veya lejyonelloz olarak bilinen hastalık, Legionella cinsi bakterinin neden olduğu bir atipik pnömoni çeşididir. Semptomları arasında öksürük, nefes darlığı, yüksek ateş, kas ağrısı ve baş ağrısı vardır. Ayrıca bulantı-kusma ve ishal de görülebilir. Semptomlar tipik olarak 2 ila 10 gün içerisinde başlar. Hastalığın aşısı yoktur; ancak çeşitli antibiyotiklerle tedavi edilebilir.

Bakteriler doğal olarak tatlı sularda bulunur. Bu sular çeşitli havalandırma sistemlerini kontamine ederek havaya saçılmasına neden olabilir. Bu partiküllerin inhale edilmesi ile bulaş gerçekleşir. Ayrıca enfekte suların aspire edilmesi, yani akciğere alınması ile de bulaş olabilir. İnsandan insana geçiş olmadığı bilinir. Ayrıca partikülleri alan çoğu bireyde de enfeksiyon görülmediği rapor edilmiştir. Altta yatan akciğer hastalığı veya bağışıklığı baskılanmış kişilerde görülür.

9) Leptospiroz – [<5-30%]

Taramaları elektron mikroskobu altında Leptospira görünümü.

Leptospiroz, Leptospira cinsi spiral şekilli bakterilerin neden olduğu bir kan enfeksiyonudur. Semptomları çok çeşitlidir. Bazen asemptomatik (semptomsuz), orta şiddetli (baş ağrısı, kas ağrısı, ateş) veya şiddetli (akciğerde kanama ve menenjit) olabilir. Genellikle karaciğeri etkilediği için sarılık ile kendini gösterebilir. Ardından böbrek yetmezliği de görülebilir. Akciğeri etkileyen formuna “şiddetli pulmoner kanamalı sendrom” adı verilir.

10’dan fazla Leptospira türü insanlarda patojen olabilir. Başlıca kemirgenler olmak üzere çeşitli hayvanlardan bulaşabilir. Genellikle hayvanın idrarı ile kontamine olan yüzeylerden mukozalara ulaşması ile bulaş gerçekleşir. Çoğunlukla çiftçilerde ve düşük sağlık önlemleri olan bölgelerde görülür. Kanda bakteriye ait antikorların gösterilmesi veya doğrudan bakteri DNA’sının gösterilmesi ile tanısı konur. Çeşitli antibiyotiklerle tedavi edilir.

8) Tularemi (Tifoid form) – [3-35%]

Elektron mikroskobu altında makrofaj (sarı) içerisindeki Francisella tularensis suşları (mavi).

Tularemi, Francisella tularensis türü bakterinin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Tarihte ilk olarak sincaplarda görülen veba benzeri bir salgın hastalık olarak tanımlanmıştır. Tipik olarak enfekte keneler ve enfekte geyik sineklerinden bulaştığı gösterilmiştir. Bakterinin doğal rezervuarları çoğunlukla kemirgenlerdir. Genellikle tavşan, sincap, sıçan, geyik ve rakun gibi karada yaşayan canlılarda bulunur. Bu hayvanlarda da ölümcül hastalık yapmasına rağmen bazı kemirgenlerde belirgin semptom görülmeyebilir. Bakteri, bu asemptomatik-enfekte kemirgenlerden diğer kemirgenlere bulaşabilir. Daha sonra kene, sinek ve sivrisinek gibi kan emici eklem bacaklılarla taşınarak doğada varlığını sürdürür.

İnsanlarda görülen semptomlar arasında ateş, deri ülserleri, şişmiş lenf nodları görülür. Tanısı kan testleri ve kültür ile konur. Ayrıca kontaminte suların içilmesi ve kontamine tozun inhale edilmesi ile bulaşabilir. İnsanlar arasında direkt bulaş olmadığı görülmüştür. Çeşitli antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Türkiye tarihinde Ankara’da, Bursa’da, Bolu’da ve Zonguldak’ta çeşitli epidemiler görülmüştür.

7) Şarbon (Gastrointestinal form) – [>50%]

Işık mikroskobu altında zincir yapmış Bacillus anthracis türü bakteriler.

Bacillus anthracis, türü bakterinin neden olduğu antraks veya şarbon isimli hastalıktır. Günümüzde nadiren görülmektedir. Deri, akciğer (pulmoner), bağırsak (intestinal) ve enjeksiyon olmak üzere 4 formu vardır. Semptomların başlama süresi çok geniştir ve genellikle 1 gün ila 2 ay içerisinde başlar. Deri lezyonu, etrafı kızarık küçük bir püstül şeklinde başlar. Ardından ortası siyah ağrısız ülsere dönüşür.

Bakteri sporlarının alınması ile enfeksiyon gerçekleşir ve insandan insana direkt bulaş olmadığı bilinir. İntestinal tutulum ise en nadir formdur ve genellikle enfekte etlerin yenmesi ile gerçekleşir. Semptomları arasında kanlı ishal, karın ağrısı, sindirim sisteminin akut inflamasyon bulguları ve iştah kaybı vardır. Ayrıca kan kusma (hematemez) görülebilir. Lezyonlar ağızdan bağırsaklara kadar olan yol üzerinde görülebilir. Sindirim sistemini enfekte eden bakteri, kan yolu ile vücuda yayılır ve tedaviye rağmen fatalite oranı %25 ila %60 civarındadır. Tedavinin ne kadar erken başladığına göre değişir.

6) Tularemi (Pulmoner form) – [≤60%]

Tularemi etkeni Francisella tularensis türünün taramalı elektron mikroskobu (SEM) altındaki görüntüsü.

Tularemi, Francisella tularensis türü bakterinin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Tarihte ilk olarak sincaplarda görülen veba benzeri bir salgın hastalık olarak tanımlanmıştır. Tipik olarak enfekte keneler ve enfekte geyik sineklerinden bulaştığı gösterilmiştir. Bakterinin doğal rezervuarları çoğunlukla kemirgenlerdir. Çoğunlukla tavşan, sincap, sıçan, geyik ve rakun gibi karada yaşayan canlılarda bulunur. Çoğunlukla bu hayvanlarda da ölümcül hastalık yapmasına rağmen bazı kemirgenlerde belirgin semptom görülmeyebilir. Bakteri, bu asemptomatik-enfekte kemirgenlerden diğer kemirgenlere bulaşabilir. Daha sonra kene, sinek ve sivrisinek gibi kan emici eklem bacaklılarla taşınarak doğada varlığını sürdürür.

Hastalığın 7 tipi vardır. Bunlar glandüler, ülseroglandüler, oküloglangüler, orofaringeal, pnömonik ve tifoid tiptir. Akciğer tutulumu gösteren pnömonik veya pulmoner tipte kuru öksürük, göğüs ve nefes darlığı vardır. Bu semptomlar çoğu akciğer enfeksiyonu ile benzerlik gösterdiği için ayırıcı tanıya anamnez adı verilen hasta hikayesi le gidilir. Bu durumda hasta öyküsü sorgulanır ve mesleği, çalıştığı yer, kemirgenlerle veya enfekte sularla teması araştırılır. Tanısı kan testleri ve kültür ile konur. Ayrıca kontaminte suların içilmesi ve kontamine tozun inhale edilmesi ile bulaşabilir. İnsanlar arasında direkt bulaş olmadığı görülmüştür. Çeşitli antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Türkiye tarihinde Ankara’da, Bursa’da, Bolu’da ve Zonguldak’ta ufak çaplı çeşitli epidemiler görülmüştür.

5) Veba (Bubonik form) – [50-70%]

Elektron mikroskobu altındaki Yerisina pestis türünün renklendirilmiş görüntüsü.

Veba, tarihteki ismi ile “Kara Veba” Yerisina pestis türü gram-negatif bakterinin etken olduğu enfekte pirelerden bulaşan bir zoonotik enfeksiyon hastalığıdır. Semptomları arasında ateş, halsizlik, baş ağrısı bulunur. Genellikle 1 ila 7 gün içerisinde grip benzeri semptomlar olarak başlar. Bubonik, pnömonik ve septisemik olmak üzere 3 formu vardır. Tedavisinde çeşitli antibiyotik kombinasyonları kullanılır. Bubonik veba formunda ağrılı ve şişmiş lenf nodları muayene edilir.

Bakterinin vücuda girdiği bölgenin en yakınında bulunan lenf nodları tutulur. Lenf nodlarının görevi, bağışıklık sistemi hücreleri tarafından bölgeye taşınan enfeksiyon etkenleri ile savaşmaktır. Bubonik vebada ağrılı lenf nodları şişerek, deriye açılabilir. Enfekte farelerden gelen pirelerin ısırması ile bakterinin vücuda girmesi sağlanır. Ardından lenf damarları ile çeşitli bölgelere yayılır. Lenf nodlarına gelen ulaşınca ise şişer ve ağrıyabilir. Hastalığın tanısının konması için lenf nodlarından veya vücut sıvılarından alınan örneklerde bakteriye karşı oluşan antikorların veya bakteriye ait genetik materyalin saptanması gerekir. Günümüzde çeşitli antibiyotik kombinasyonları ile tedavi edilir.

4) Meningokoksemi (Menenjit formu) – [>50%]

Işık mikroskobu altında Neisseria meningitidis görüntüsü.

Meningokoksemi, Neisseria meningitidis türü gram-negatif bakterilerin neden olduğu bir hastalıktır. Hastalık etkeni olan meningokokun başlıca menenjit (beyin zarı iltihabı) yapması ile bilinir; ancak kana karışarak sepsis (kan zehirlenmesi) de yapabilir. Sepsis denildiğinde, bağışıklık sisteminin aşırı yanıtı nedeniyle vücuda verdiği zarar kastedilir. Hastalığın semptomları arasında şiddetli baş ağrısı, bulantı-kusma, baş dönmesi, döküntü ve ateş vardır. Bulguları arasından en önemlileri ense sertliği gibi beyin zarı irritasyon bulgularıdır.

Hastalığın aşısı ve tedavisi bulunuyor. Fakat tedavi edilse dahi iyileştikten sonra beyinde sekel (hasarlanan doku) kalma riski vardır. Bu yüzden tanı için alınan beyin omurilik sıvısı örnekleri sonuçlanmadan bir an önce tedaviye başlanmalıdır. Aksi takdirde hastalığın seyri çok daha kötü olacaktır. Günümüzde bile halen hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde oldukça tehlikeli bir hastalıktır. Grip kadar bulaşıcı olmasa da hastanın salgılarından bulaşma riski vardır. Bu yüzden meningokoksemi hastasına yaklaşımda korunma önlemleri alınmalıdır.

3) Verem – [66%]

Elektron mikroskobu altında Mycobacterium tuberculosis türünün renklendirilmiş görüntüsü.

Tüberküloz veya halk arasındaki ismi ile verem, Mycobacterium tuberculosis bakterinin oluşturduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Başlıca akciğeri etkilediği bilinen bu bakteri, nadiren de olsa bağırsak veya deri gibi diğer organları da tutabilir. Çoğu enfeksiyon asemptomatik (semptomsuz) geçirilir. Buna da “latent tüberküloz” adı verilir. Akciğer tüberkülozunun klasik semptomları arasında kanlı-mukuslu kronik öksürük, ateş, gece terlemeleri ve kilo kaybı vardır. Latent enfeksiyonun bulaşıcılığının olmadığı bilinir. Aktif tüberküloz ise bulaşıcıdır ve genellikle bağışıklığı baskılanmış bireylerde, akciğer hastalığı olanlarda ve düzenli sigara içenlerde görülür. Tanısı, görüntüleme yöntemleri ve sıvı/balgam örneği ile konur.

Tüberküloz etkeni, aerosol yolla bulaşır. Damlacık ile solunum yolu bulaşı sık sık karıştırılır. Damlacık ile bulaşta mukozalardan çıkan partiküller 5 mikrondan büyük olduğu için 1-2 metre sonra yere çöker ve yüzeylerde kalır. Ancak solunum yolu bulaşında partiküller 5 mikrondan küçük olduğu için havada asılı kalır ve en ufak rüzgar ile yayılabilir. Bu tarz bulaşın en güzel örnekleri şarbon, kızamık ve tüberküloz (verem) etkenleridir. Bu yüzden tüberküloz hastaları için solunum izolasyonu gerekir. Günümüzde tedavisi ve aşısı vardır. Tedavisinde kullanılan antibiyotikler oldukça fazla olduğu için hastanın düzenli olarak hapları içmesi nispeten yorucudur.

2) Şarbon (Pulmoner form) – [>85%]

Elektron mikroskobu altındaki Bacillus anthracis türünün renklendirilmiş görüntüsü.

Bacillus anthracis, türü bakterinin neden olduğu antraks veya şarbon isimli hastalıktır. Günümüzde nadiren görülmektedir. Deri, akciğer (pulmoner), bağırsak (intestinal) ve enjeksiyon olmak üzere 4 formu vardır. Semptomların başlama süresi çok geniştir ve genellikle 1 gün ila 2 ay içerisinde başlar. Deri lezyonu, etrafı kızarık küçük bir püstül şeklinde başlar. Ardından ortası siyah ağrısız ülsere dönüşür. Akciğer formu göğüs ağrısı, nefes darlığı ve ateş ile seyreder.

Günümüzde bu hastalığın tedavisi ve aşısı vardır. Bulaş hızı ve seyri yüzünden biyolojik silah olarak kullanılabileceği tahmin edilmiştir. Çeşitli antibiyotikler ve gerekirse antitoksinler kullanılır. Hastalık, %95 oranında deri tutulumu gösterir. Diğer formları çok nadirdir. Fakat deri formunun öldürücülük oranı tedavi edilmemiş olgularda %24’tür. İntestinal tutulumun %20-60; akciğer tutulumunun ise tedavi edilse dahi %50-80 arasındadır. Bu oranlar tedavinin ne kadar süre içerisinde başlandığına göre değişir.

1) Veba (Septisemik form) – [100%]

Taramalı elektron mikroskobu altında Yerisina pestisgörüntüsü.

Septisemi tanımı yerine artık “sepsis” kullanılıyor. Fakat bu hastalık formu için kalıplaşmış durumda. Sepsis, tanım olarak kan enfeksiyonu anlamına gelse de, aslında patofizyolojisi çok daha karmaşıktır. Şöyle ki, kan dolaşımına giren ajana karşı salınan çeşitli immün yanıtın artık vücudun kendisine zarar vermeye başlamasına denir. Veba, tarihteki ismi ile “Kara Veba” Yerisina pestis türü gram-negatif bakterinin etken olduğu enfekte pirelerden bulaşan bir zoonotik enfeksiyondur.

Semptomları arasında ateş, halsizlik, baş ağrısı bulunur. Genellikle 1 ila 7 gün içerisinde semptomlar başlar. Bubonik, pnömonik ve septisemik olmak üzere 3 formu vardır. En nadir formu olan septisemik veba ise tedavi edilmediği zaman neredeyse her zaman ölümle sonuçlanan formudur. Septisemik ve bubonik form, enfekte hayvan ile temasla bulaşabilir. Diğer yandan pnömonik form ise damlacık yoluyla insandan insana bulaşabilir. Tedavisinde çeşitli antibiyotik kombinasyonları kullanılır.

Not: Günümüzde bu etkenlerin tedavisi bulunmaktadır. Söz konusu liste, tedavi edilmemiş hastalar içindir. Günümüzde asıl tehlike yaratan fatalite oranı yüksek bakteriyel etkenler, en etkili antibiyotiklere bile direnç geliştirmiş olanlardır. Genellikle hastane enfeksiyonlarında bağışıklığı zayıf hastaları etkiler ve tedavisi oldukça zordur. Söz konusu bakteriler sırası ile bunlardır:

Antibiyotik dirençli tehlikeli bakteriler.
  1. Acinetobacter baumannii, Karbapenem dirençli suş
  2. Pseudomonas aeruginosa, Karbapenem dirençli suş
  3. Enterobacteriaceae, ESBL dirençli suş

Suş: Aynı türün farklı genetik varyasyonları. Genellikle bakteri ve virüs gibi hızlı üreyen, dolayısıyla hızlı evrimleşen etkenler için kullanılır.

Kaynaklar:

  1. Wikipedia
  2. WHO

Yazar: Pedram Türkoğlu

Anatomi anabilim dalında araştırma görevlisi doktor. Aynı zamanda yaban hayatı fotoğrafçısı ve bilim yazarı.

İlginizi Çekebilir

Dune’un Vizyon Tarihi Ertelendi! Peki Bu İyi mi, Kötü mü?

Wonder Woman 1984’ün çıkış tarihi sürekli ertelenip dururken, bir haber de Dune’un yönetmeni Denis Villeneuve‘den …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin